Marmara'nın ortasındaki stratejik pozisyonu sayesinde Osmanlı döneminin sonuna kadar kâh balıkçılıkla, kâh ticaretle, hatta korsancılıkla denizde hâkimiyetini sürdüren Marmara Adası da gezegenimizi saran ekolojik yağmadan nasibini alıyor.
Başrollerinde Hale Soygazi ve Tarık Akan'ın oynadığı 1974 yapımı Kanlı Deniz filmine konu olan kılıçbalığı avcılığının artık yapılamadığı adanın çevresi bir yana görkemli tepeleri, mübadele sonrası hayvancılıkla da ayakta kalmaya çalışan adalılardan koparılıyor. Yüzyıllardır adalara reva görülen sürgün yeri muamelesi yüzünden Marmara Adası sakinlerinin devlet hizmetlerinden asgari ölçülerde yararlanması yetmezmiş gibi hükümet tarafından bazı şirketlere uzun süreliğine kiralan geniş araziler, koyun, inek, keçi, hatta at sürülerinin serbestçe dolaştığı, dünyada eşi olmayan adayı sahiplerinin elinden almaya yönelik yeni bir senaryo mu yoksa?
Mermere adını veren ada
Yalnız Ayasofya'nın değil, Romalıların medarıiftiharı Pompei'nin yapılarını bile süsleyen antik Marmara mermerinin çıkarıldığı ocaklarda bugün kullanılan ilerlemiş teknoloji, adanın kuzey yamacının tamamıyla oyulmasına yol açtı ve bu madencilik gittikçe hızlanıyor. Özellikle hamamlarımızı donatan, dünyada bir marka niteliği taşıyan Marmara mermeri dışında dolomit ve kuvars ocakları da sahiplerinin günbegün zenginleşmesine katkıda bulunurken, Saraylar kasabasının sakinleri ocak yerleşimi kasvetinden kurtulmaya çabalıyor, işçi aileleri çetin bir mücadele veriyor.
Bu arada mermerin ve diğer taşların etkisiyle adada artık rutubet hissedilmiyor. Hem Karadeniz hem Akdeniz ikliminden etkilenen Marmara Adası'nın mikroklimasında çok özel bitkiler ve otlar yetişiyor oysa.
Bir zamanlar balıkçılık, ticaret ve denizcilik sayesinde bölgeye hâkim olan Marmara Adalılar ise gittikçe azalan deniz kaynakları, gelir sağlayamayacak hale gelen zeytincilik ve bir türlü toparlanamayan turizm sektörüyle ayakta kalmaya çalışıyor.
Antik çağlarda ormanlarında gezinen geyikler sayesinde Elafonessos adını da alan adanın bir fiyordunda, sonraki çağlarda denizden görülmeyen kalelerinde gizlenmiş Cenevizlilerin Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkentine yönelmiş yelkenlileri yağmaladığı rivayet ediliyor.
Tilki dışında ada tavşanı, kınalı keklik ve orman çulluğuna halen ev sahipliği yapan, granit taşlarıyla bezenmiş adanın İskoçya'ya benzer güney yamacında ise serbestçe gezinen at sürüleri bile görülebiliyor.
Gökçeada'nın hayvancılık sektörü çökertilirken Avşa'yla Paşalimanı arasındaki Koyun Adası'na ucuza getirilen ve kendi başına yaşamlarını inatla sürdüren İmroz koyunlarını tüfekle vuranlar da yok değil.
Bir aralar NATO'nun yerleştiği Marmara Adası'nın en yüksek tepesinden tüm Marmara denizine, mütemadiyen esen rüzgârlar elverdiğince kuşbakışı hâkim olmak mümkün.
Nerede o eski adakarası üzümü
Mübadele öncesi çoğunluğu oluşturan Rumların yanı sıra Yahudiler ve Ermenilerin de mesken tuttuğu Marmara adası bölgenin en bereketli ürünlerinden üzüm ve şarabın taşımacılığından da nasibini almış. Özellikle Trakya'da imal edilmiş amforalara doldurulan şarabın dağıtımı tüm Akdeniz'e yelkenli gemilerle yapılmış; adanın batısında bulunan ve su altı arkeolojisine değerli katkıları olan batıklar bunun kanıtı.
Fransızlar ise 19. yüzyıl sonlarına doğru Marmara'nın hemen güneyindeki Paşalimanı Adası'nda, Ada Karası üzümünü ithal etmek üzere bir tesis bile kurmuş. Avşa'da tekrar canlandırılan bağcılık sektöründe faaliyet gösteren uzmanlar, özelliklerini kaybeden mevzubahis üzümün artık kaliteli şarap üretimine elverişli olmadığını söylüyor, ne yazık ki!
Yunan işgal kuvvetlerinin Ege'ye girmesiyle ayaklandıklarından adalı Rumlar mübadele öncesi adadan palas pandıras göç ettirilince geride bıraktıklarına da pek saygı gösterilmemiş, dinî yapılar arasında sadece adanın kuzeydoğusunda Bizans dönemi eseri Aya Nikola kilisesi fazla zarar görmeden ayakta kalabilmiş. Marmara merkez kasabasında halen Hükümet Konağı ve Marmara Lisesi olarak kullanılan neoklasik Rum okul yapıları da adanın şaşaalı geçmişinin kanıtı.
Adada Osmanlı döneminden beri ikamet eden nispeten kısıtlı Türk nüfusa mübadeleyle özellikle Girit'ten, ayrıca Karadeniz'den göçmenler eklenmiş, fakat adanın Rum ahalisinin kaçarken sakladığı hazinelerinden medet ummak, günümüzdeki gençleri bile etkileyebilecek bir takıntı haline dönüşmüş.
Marmara Adası'na ulaşabilmek!
Yıllar boyunca İstanbul'dan Ada'ya ulaşım Karaköy rıhtımından hareket eden güzel "Ayvalık" ve "Gemlik" gemileriyle sağlanırken, "Mavi Marmara"'nın hizmete sokulmasıyla uzun yolculuğu keyfe çeviren rakı âlemleri de yavaş yavaş ortadan kalkmış, her geçen gün bilet fiyatları astronomik biçimde artan deniz otobüsleri ise rüzgârlı günlerde güzergâhı bir işkenceye çevirmiş.
Erdek ile Tekirdağ/Barbaros hat ve limanlarında süren kıran kırana mücadelede iktidar partisine yakın şirketlerin gölgesi hissediliyor. Oysa Marmara'da Hastane, Paşalimanı'nda eczane bile olmadığından acil ve ağır vakalar sözkonusu olduğunda hastalar deniz ambulansıyla apar topar Erdek'e yetiştiriliyor.
Sağlık ocaklarının personeli özellikle ilgili Sağlık Bakanlığı'nın sistem değişiminden sonra ellerinden geleni yapsa da, ulu Kapıdağ yarımadası ile Marmara'nın arasındaki tehlikeli boğazı aşarken hastaların durumu fazlasıyla ağırlaşabiliyor.
Geçen senelerde adanın batıya bakan güzeller güzeli bir koyu, Çınarlı köyüne hizmet edecek bir balıkçı barınağı yapımı için katledildi. Gönül mevzubahis limanın kaderinin Avşa Merkez ve Araplar mevkiinde, kapasitelerinin çok çok altında çalışan çimento deryası limanlar gibi olmamasını diliyor.
Adalıların başlıca buluşma yeri, Marmara kasabası sahilindeki çay bahçelerine gölgeleriyle hayat veren asırlık çınarların ana karadaki tavuk çiftliklerinden getirilen gübrelerle yakılması misali beceriksizliklerin artık önünün alınmasının zamanı geldi de geçiyor. Çünkü İstanbul'a bu kadar yakın olup bu kadar temiz olan başka bir doğa parçası kalmadı. Üstelik 70'li yıllara kadar orkinos, kılıç balığı, lüfer, uskumru dâhil Boğazlardan geçen her türlü balığın yakalandığı denizinde, sayıları gün geçtikçe azalsa da sardalye, yengeç, karides, tarak ve hatta ıstakozlar varlığını hâlâ sürdürebilmekte.
Deniz Ağacı - Kanlı Deniz
Büyük Orfoz romanıyla tanınan ve geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Yaman Koray'ın elinden çıkma Deniz Ağacı kitabından uyarlanmış Kanlı Deniz, Marmara Adası'nda geçen hüzünlü bir aşk hikâyesini anlatıyor.
Orhan Elmas'ın 1974'te sinemaya uyarladığı eser o yıllara damgasını vuran Jaws filminin etkisinden kısıtlı teknik imkânlar elverdiğince yararlanmaya çalışıyor. Girit doğumlu Cevat Şakir Kabaağaçlı, namı diğer Halikarnas Balıkçısı'nın izinden giden Koray, eserinde balıkçıların zorlu yaşamlarını en ince detayıyla anlatmakla kalmıyor, ada psikolojisi ve sosyal dinamikleri konusunda da okurlarına adeta ders veriyor. Bu arada kadına yönelik ayrımcılıktan ve namus bekçiliğinden de dem vuruyor.
Kitabın sinema versiyonuna ise sansasyonelliği yakalamak üzere kanlı bir isim verilmiş ve kısa bir süre sonra Marmara'dan elini eteğini çekecek olan kılıç balığının son tiradı vazifesi yüklenmiş. Orçun Sonat ve Halit Akçatepe gibi oyuncuların da zenginleştirdiği filmin kadrosunda yer alan ve politik duruşlarını halen sürdüren Soygazi ve Akan'ın ziyaretleri adalıları sevindirecektir. Ne de olsa bir zamanlar Ekinlik Adasına ilgi gösteren yüksek makam sahipleri Koyun Adası'na yapılan yat gezilerinin karşılığında yakın dostlarına bazı ayrıcalıklar tanımış gibi görünüyor.
Her ne kadar farklı iklim koşullarına dayanıklı oldukları bilinse de, Marmara'nın uğultulu tepelerine dikilmiş ceviz fidanlarının çetin iklime direnebilmesi kuşkulu gibi görünüyor. Fakat bu arada geniş arazilere teller çekiliyor, adanın hayvancılık sektörünün sınırları fazlasıyla daraltılıyor, gelecekte aynı alanlara ne gibi tesislerin kurulacağı meçhul...
Gönül önümüzdeki yıllarda Marmara'nın tekrar ormanlık bir ada olmasını isterken yiğit adalılık ruhunun tepeden inme kararlara karşı direncini bir kez daha kanıtlamasını diliyor. Yıllarca mahrumiyet bölgesinde kendi imkânlarıyla mücadele vermiş olan ada halkının artık düzlüğe çıkması ve Yunan mitolojisinin en eski destanlarından Altın Postu arayan Argonotların durağı Kyzikos'un lanetinin bölgeden kalkması temennisiyle! (MT/HK)