Marina hakkında haberden geçilmiyor. Ne olmuş? İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü İstiklal Marşı okuma yarışması düzenlemiş. Sonra? 11 yaşındaki Zapyon Rum İlköğretim Okulu öğrencisi Marina birinci olmuş.
Bu olay da, bu olayın ele alınışı da içler acısı. Eleştirel bir gözle bakıldığında basında yer alan haberler de, basın da yer alan haberlere bir başlık koyup yayımlayan web sitelerinde de vurgu gayet açık. Onlar için öncelik insan (yani 11 yaşındaki Marina), onun gereksinimleri, acıları değil; onu korumak hiç değil. Onlar için öncelik milliyetçilerin ve Mehmet Akif Ersoy'a hayran dincilerin kendilerine bayrak yaptığı bir marşı putlaştırmaktır.
Haberlerdeki söylem çok anlamlı. Bir haberde "Rum asıllı Marina" deniyor, "Rum" demiyorlar. Haberin etkili olması için abartılması gerekiyor ya, "herkesin yüreğini sızlattı" gibi kalıplar kullanıyorlar. Herkes milyonlar demek ama bu haberi yaratanların her sözün gerçek olması gibi endişeleri yok. Dahası bu gibi durumlarda "yüreği sızlamayan" bizleri herkesten saymadıklarına göre, bizleri hiçe sayıyorlar.
Ama bu gibi haberler olağan çünkü buradaki temel mesele, bu tip basının gerçeklerin peşinde olmaması. Bir kerecik olsun, "Milli Eğitim Müdürlüğü neden marş okuma yarışması düzenliyor?" diye sormuyorlar. "Marş okumanın bir çocuğa veya gence ne yararı vardır?" sormuyorlar. Çocukların çoğunun marşı neden kendi istekleri ile değil de zorla ezberlemek zorunda olduklarını sorgulamıyorlar. Çocukların marştaki sözlerin birçoğunu anlayamadığını ve anlamını bilmeden ezbere söylediğini ama yetkililere sorarsanız marş okumanın çok önemli olduğunu birlikte ele alıp, "burada bir çelişki yok mu?" demiyorlar. Arapça dua okuyan milyonlarca insanın duanın ne anlama geldiğini sorgulamamaları gibi marşın ezberden okunması onlara garip gelmiyor. Bu bağlamda Ortodoks Hıristiyan bir aileden gelen çocuk, "hakkıdır hakka tapan milletimin" gibi laflar ettiğinde ezberden söylenen bu sözlerin anlamsızlığını sorgulamıyorlar.
Bu haberleri yazanların gerçeklerle ne kadar az ilgilendikleri, Marina'nın yaşadıklarının hiç araştırılmadan, aceleyle "ağlayarak okudu ve ağlattı" gibi haberlerin yapılması ve ardından Marina'nın yaşadığı korkunç şeylerin ortaya çıkmasından anlaşılıyor. Bir haberde, Marina'nın öyküsü "beklemediğimiz kadar yürek burkucu" deniyor. Burada çıldırtıcı bir aymazlık söz konusu. Acaba Marina'nın yaşadıkları Rumlar için olağandışı şeyler mi? Gökçeada bugünkü durumuna nasıl geldi? 6-7 Eylül olayları uzayda mı oldu? Türkiye'de yaşayan Rumların sayısı neden 3000 kadar? Yüz yıl geriye gitsek, 1909'da bu topraklarda kaç Rum yaşıyordu?
Haberi yapanlar, "İşte herkese umut verecek Sözde Ailesi'nin hikayesi" demişler. 2009'da insanlara umut verecek bu mudur? Marina'nın kurtulduğu yangın birilerinin evi kundaklaması ile çıkmış. Bu mu umut verecek? Yangında Marina'nın 4 yaşındaki ağabeyi Alex ölmüş. Ne kadar umut verici! Bu haberi yazanlar Hrant Dink öldürüldüğünde veya Kürtlere yönelik linç girişimlerinde umut mu doluyorlar? Aslında umut dolmanın tam zamanı, bugünlerde Maraş Katliamı'nın yıldönümündeyiz!
Bütün bunlar azınlıklara ne kadar az değer verildiğini gösteriyor. İhlas Haber Ajansı'nın web sitesindeki 21 Aralık tarihli haberde, Marina'nın annesinin söyledikleri "haber" yapılmış. Marina'nın annesinin adı, Marianti ama ajans haberin başlığında "Marina Sözde gündeme ilişkin açıklamalar yaptı" yazmış. Ajanstakiler Marina ve Marianti'ye o kadar yabancılar ki! Ama lafa gelince, onlar da "vatandaşımız", "kardeşimiz" vs vs.
Ajansın haberine göre Marianti kızının kameralar karşısına çıkmasına zarar görmemesi için izin vermemiş. Olan bitenler içinde belki de en doğru davranış bu. Marina daha 15 aylıkken bir yangından kurtulmuş. Türkiye'de yaşadığı için çocuklara hiç yakışmayan törenler yaşamış, marşlar ezberlemiş, hatta bu marşları ezberden okumuş. Sonra sözde gazetecilerin diline, kötü gazetelerin haberlerine düşmüş. Marina, yok olmak üzere bir azınlığın daha 11 yaşındaki bir üyesi. Onun hakkında konuşmak sözde gazetecilere yakışır. Bizlere ise onu korumak düşer.(SD/EÜ)