Uluslararası Pen Yazarlar Derneği’nin hapishanedeki yazarlar projesinin kapsamında çıkan Mahsus Mahal dergisi, hapishanedeki yazarların yolladıkları yazılara yer vermeye devam ediyor. Derginin son sayısında “içerideki yazarların” yazılarının çoğunluğu oluşturması dikkat çekiyor.
Kapağında kendisini hapishane ve edebiyat dergisi olarak tanımlayan Mahsus Mahal dergisinin mutfağında çoğunlukla eski maphuslar yer alıyor.
Derginin genel yayın yönetmeni ve yine eski maphuslardan Aytekin Yılmaz, derginin asıl amacının hapishanede eli kalem kağıt tutan insanları yazmaya teşvik etmek olduğunu söylüyor.
Öykü, şiir, deneme, söyleşi ve mektupların yer aldığı derginin her sayısında içerideki ve dışarıdaki yazarların yazıları beraberce yayınlanıyor. 90'lı yıllardan sonra hapishanelerin daha da marjinalleşip dışlandığını söyleyen Yılmaz, hapisteki insanların bireysel yeteneklerinin körelmesini engellemenin de bu derginin amaçlarından biri olduğunu belirtiyor.
Maphus yazara çifte sansür
Yazmanın söyleyecek şeyleri olanın işi olduğunu düşünen Yılmaz, maphustaki yazarların ise özel olarak teşvik edilmesi gerektiğini çünkü onların çifte sansüre maruz kaldıklarını belirtiyor.
Hem hapishane idaresi tarafından hem de medya tarafından kuşku ve mesafeyle yaklaşılan maphus yazarların ürünlerine hakettiği değerin verilmediğini vurgulayan Yılmaz, Mahsus Mahal’in amaçlarından birinin de bu ürünleri değerlendirmek olduğundan sözediyor.
60'larda 70'lerde ve 80'lerde hapishaneye girenlerin içinden yazarların çıktığını, ama 90'lı yıllarda hapishaneye girenlerin içinden hala edebiyat dünyasına damga vuracak bir yazar çıkmadığını, Mahsus Mahal ise tam da bu boşluğu doldurmak için bir araç olma görevi üstleniyor.
Hapisteki yazarların kendilerini dışarıdaki profesyonel yazarlarla karşılaştırabileceği bir platform da oluşturuyor Mahsus Mahal. Bu yüzden hapisteki yazarın boy aynası olarak da adlandırılabilir aslında.
Hapishane toplumun aynası
Bir toplumda ilk ve en şiddetli olarak insan haklarının ihlal edildiği yerlerin hapsihane olduğunu belirten Yılmaz, bu nedenle maphushanenin yazmaya çok uygun bir ortam olduğunu söylüyor. Hem baskıya karşı çıkmak için içten içe bir direniş olarak yazmanın, hem de zaman bolluğunu doldurabilmek için yazmanın öneminden bahsediyor. Bu yüzden de aslında hapishanede eli kalem kağıt tutan herkesin yazacak birşeyleri var Yılmaz’a göre.
Türkiye’de edebiyata damgasını vuran Nazım Hikmet, Sevgi Soysal, Hikmet Kıvılcım gibi çoğu yazarın hapishane kökenli olduğunu belirten Yılmaz, 90 kuşağı maphus yazarlarının ortaya çıkmasının bu yüzden de çok önemli olduğundan bahsediyor. Hapishane idarelerinin artık 80'li yıllardaki kadar çok baskı uygulamamasını olumlu bir biçimde kullanmak da Mahsus Mahal’e ve maphustaki 90 kuşağı yazarlara düşüyor. (NY/NZ)