*Fotoğraf: Ash Hernandez
Tarihçi-yazar Rebecca Solnit, bir ev partisine gidiyor. Kendisinden yaşça büyük erkek ev sahibi, Solnit’e birkaç tane kitap yazdığını duyduğunu, kitaplarının nelerle ilgili olduğunu soruyor.
Rebecca’nın o güne kadar yayımlanmış altı ya da yedi kitabı vardır ve en son kitabından söz ederken ev sahibi erkek, Solnit’in sözünü kesiyor.
Bu sene çıkan, “Muybridge üzerine, çok önemli kitabı duydun mu?” diyor, cevabını beklemeden de Rebecca’ya bu “çok önemli” kitabı anlatmaya başlıyor.
Erkek, kitap hakkında konuşup dururken, Rebecca’nın arkadaşı Sallie, dayanamayıp erkeği bölüyor ve söz ettiği kitabın yazarının Rebecca olduğunu söylüyor.
Sonuçta anlaşılan şudur: Rebecca Solnit o “çok önemli” kitabın yazarıdır, kendi kitabını ona anlatan erkek ev sahibi ise kitabın yalnızca New York Times’daki tanıtımını okumuştur.
“Mansplaining” kavramının ilk ortaya çıkışı bu anlatıya dayanıyor.
Mansplaining, en basit haliyle, kadınların erkekler tarafından susturulması pratiği anlamına geliyor.
Sözümüzü söyleyeceğiz
Altın Portakal ödüllerinde Tamer Karadağlı’nın sahnede oyuncu Nihal Yalçın’ı susturmaya yönelik çabası da tipik bir “Mansplaining” örneği.
Kimileri gülse, sevimli bulsa ve sosyal medyada konuyu küçümsese de bu konu o kadar masum ve gülümsenecek cinsten değil. Ayrıca çoğunluğu kadınlardan oluşan büyük bir kesim de Karadağlı'ya tepki gösterdi.
Tam bu nedenle bu alengirli konuyu sıkça anlatmak gerekiyor. Ve özellikle biz kadınlar açısından önemli bir mücadele hattı. Düşünün yani sözümüzü söylemek için dahi mücadele etmemiz gerekiyor. Sanırım tam bu hat üzerinden yükseldi, "Susmuyoruz korkmuyoruz, itaat etmiyoruz" sloganı.
Bu arada Altın Portakal'da en çok tartışılan konu "Tamer Karadağlı gibi bir isme bu ödülü verdirmek kimin fikriydi" oldu. Festival Yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu, ödül töreninde yaşananlarla ilgili sorumluluk aldıklarını belirtti.
Ancak sadece tek başına kendisinin bir sorumluluk alması yeterli değil. Çünkü böylesi bir erkeğe ödül verdirmek yine onu mesleğinde ödüllendirmek dahası onurlandırmak anlamına geliyor.
Bir de bu ödülleri alan kadın sayısını konuşuyoruz hep. Peki ödülleri kim veriyor? Ödül verenler arasında kaç kadın var? Bunlar henüz gündemde yok.
Örneğin ben bu yazıyı yazarken Altın Portakal Festivalleri’nde ödülleri kimlerin verdiğine dair bir araştırma yaptım fakat bir sonuca ulaşamadım.
Bence, kadınların ödül alması kadar, ödül veren kadınların da sayısının artması gerekiyor. Bu “mansplaining” belasını geri püskürtmenin yollarından biri de bu olsa gerek.
Bir diğeri de ille de sözümüzü söylemek diye düşünüyorum. Bizi engellemeye çalışan tüm erkeklere karşı, daha fazla söz söylemek ve dayanışmak!
Kusura bakmayın beyler, sözümüzü söylemeye, sizi rahatsız etmeye devam edeceğiz!
(EMK)