Polisiye meraklıları ve adalet peşinde koşanlara hitap eden yeni bir podcast dizisi yayında: Mannina'yla Cinayet.
Christine Mannina, Indianapolis Metropolitan Polis Departmanı'ndan emekli bir kıdemli dedektif. Ancak aslında hem emekli olmak için çok genç hem de faili meçhulleri aydınlatma inadından emekli olmuş sayılmaz. Dizinin yapımcısı ve ortak sunucusu Collin Grillo. İki kadın, Mannina'nın yürüttüğü eski soruşturmaların izini sürüyorlar. Geriye bakarak cinayet soruşturması üzerine söyleşiyorlar. Yaptıkları belki de ancak iki kadının dilinde olduğunda acılaşmayacak bir şey. Ama aynı zamanda medyanın gündemindeki yeni vakaları da ele alıyorlar.
TIKLAYIN- Murder With Mannina (Apple)
TIKLAYIN- Murder With Mannina (Spotify)
Bu arada, emeklilik Mannina'ya faili meçhul dosyalar üzerinde araştırmacı olarak çalışmak için zaman ve fırsat sağlamış.
Bu söyleşi Maninna'nın meslek hayatı boyunca ülkesinde ve yurt dışında kazanmış olduğu popülariteden çok, şimdi girdiği yeni alanda, ırk, sınıf ve iktidar üzerinde yükselen eşitsizlik dünyasının köşe taşı adalet üzerindeki gizem örtüsünü kaldırmaya yönelen mütevazı, ama yenilikçi, bir senaryoya bağlı olmaksızın akan diyaloglardan oluşan bir Podcast dizisinin eş yaratıcısı olarak sergilediği beceriye odaklanıyor.
Yukarıdaki, Christine Mannnina'yla söyleşiye başlamadan önce hazırladığım tanıtımdı. Söyleşiyi bitirdikten sonra sonraysa, sadece şunu söyleyeceğim: Kurgulanmış dedektif hikayelerini unutun, işte size genç yaşta emekliliği seçecek kadar havalı bir dedektifin peri masalı: Hiç işiniz düşmesin tabii ama, sistemin üstüne basıp geçtiklerindenseniz, orada bir yerde başınıza geleni anlayacak ve deneyimini, olan bitenin üstünü kapatmaya değil, altındakini ortaya çıkartmaya yoğunlaştıracak birilerinin olduğunu bilmek iyi gelebilir.
* * *
Neden bu kadar genç emekli oldunuz?
Bu işi uzun zamandır yapıyorum. Çok genç başladım. Yani 26 yıldır kolluğun içindeydim. Şu anda dünyanın durumu polislik için biraz farklılaştı ve bir şekilde artık dışarı çıkma zamanının geldiğini hissettim. Yorulmuştum ve yeni bir yola koyulmak peşindeydim ve fırsat bir şekilde kucağıma düştü. Bu fırsatı değerlendirdim. Şu dönemde polislik çok tehlikeli. Yalnızca sokakta tehlikeli değil, ancak amirlerinizin ve kurumun kararlarınıza arka çıkmadığını hissediyorsunuz. Evet, asıl neden buydu.
Bu çok önemli bir nokta. Ama dedektifliği bırakmadınız...
Hayır, sanırım ne yazık ki her şeye bir detektif gibi yaklaşıyorum, altında ne var ona bakıyorum. Şu anda lisede öğretmenlik yapıyorum. Lise öğrencilerine ceza adaleti ve yasa uygulaması dersi veriyorum. Ancak podcastim ve çeşitli sosyal medya platformları üzerinden benimle faili meçhul dosyalarla ilgili iletişime geçiyorlar, bir yandan da bununla ilgileniyorum.
Özel okul mu?
Hayır, devlet okulu.
Bu tam size göre...
Öyle, gençleri seviyorum, insanlarla çalışmayı seviyorum ve onlar da yasa uygulamasıyla ilgililer. Ben de gidip onlara bunun nasıl bir şey olduğunu öğretmeye çalışıyorum.
Hiç kimse yataktan "bugün bir cinayet işleyeyim" diyerek kalkmaz
Bu podcastler aracılığıyla bir cinayet soruşturmasını teknik-kurumsal bir süreçten toplumsal meseleye dönüştürüyorsunuz. Bu yeniden yapılandırmanın izleyiciye bir can almanın ne olduğunu kavrama konusunda yol gösterdiğini düşünüyor musunuz?
Umuyorum. Podcast aracılığıyla olay yerine geldiğim andan başlayarak soruşturmanın son anına kadar her adımımı anlatıyorum. Dinleyiciyi veya izleyiciyi yakalamaya çalışıyoruz. Ancak, bir noktada izleyici bir şekilde beynimin içine giriyor ve ne düşündüğümü görüyor ve duyuyor, ta ki ben davayı çözmeyi deneyinceye kadar.
TV ve medya işiyse yalnızca bir şov, gerçekte olanın sadece bir parçasını gösteriyorlar ve olanın nasıl olduğunu göstermekte hiç de iyi bir iş çıkarmıyorlar. Bense her daim soruşturmayı sürdürürüm, özellikle şüphelilerle konuşurken hikayenin arkasındaki hikayeyi öğrenmek isterim. Çünkü her zaman böyle bir öykü vardır.
Soruşturduğum cinayetlere gelince, hiçbir zaman insanların o sabah birini öldürmeyi düşünerek uyandığı düşüncesinde değilim. Bu yüzden her zaman şu soruyu sorarım: Bu noktaya nasıl geldik ve neler olduğu sorusunun yanıtı buradadır. Son dakikaya, tetiği çektikleri ya da birinin canını aldıkları son dakikaya nasıl geldiler? Benim yapmaya çalıştığım bu.
Bir katil imgesi olarak Dexter hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence bu televizyon programları insanları eğlendirmek için çekiliyor. Eğlence sunarken gerçek hayattan kesitler alıyorlar, ama gerçekte tam olarak öyle değil.
Dexter adaleti cinayet aracılığıyla sağlamayı meşrulaştırıyor mu sizce?
Evet, meşrulaştırmaya çalışıyor. Çoğu katil, yaptıklarını gerekçelendirmeye çalışır ama medya ve televizyon programları, bence, gerçekte nasıl olduğunu gösterme konusunda pek iyi bir iş çıkarmıyor ve bu, soruşturmalarımızda yargı aşamasında önümüze engel olarak çıkıyor. Çünkü insanlar orada televizyonda gördüklerini görmek istiyorlar ama gerçek hayattaki soruşturmalar öyle olmuyor. Bu bize çok zarar veriyor.
Podcast dizisinin bölümlerinden birinde, bir cinayetin bir anda, çok çok kısa bir sürede gerçekleştiğini anlatıyorsunuz. O korkunç anın arkasını araştırırken üstlendiğiniz zihinsel yükü, o yolculuğu bize anlatabilir misiniz?
Bir aileye sevdiklerini kimin öldürdüğünü bulmaları için yardım etmeye çalışırken işin içine duygularını katmadan edemiyorsun. Ve ne yazık ki, bu cinayet vakalarının çoğu aptalca bir şey yüzünden oluyor ve çok çabuk gerçekleşiyor. Bir başka gerekçe de Amerika Birleşik Devletleri'nde silaha erişimin çok kolay olması. Bu kadar çok insanın silah taşıdığı bir yerde bir tartışma çıktığında sonuç cinayet olabiliyor.
Olay yerine gidip can kayıplarıyla karşılaşmanız ve o gerilimi yaşamanız bir gerçektir. Kurbanla ve ailesiyle aranızda duygusal bir bağ oluşur ve kendinizi onu çözmeye adarsınız. Bu soruşturmalar zaman alır. İlk andan, ilk tutuklamadan duruşmaya kadar çok zaman geçer. Böylece onların arzuladığı adalete kavuşmalarını sağlamaya çalışırken ailelerle duygusal bağ kurarsınız. Onlar, birinin sevdiklerini öldürmekten sorumlu tutulmasını isterler.
Yani, ödenen tüm bu bedel ve yap-boz parçalarını bir araya getirmeye çalışmak merak uyandırıcı -"eğlenceli" kelimesini kullanmaktan nefret ediyorum-, ama bu ilginç ve bir bakıma beni yap-bozu çözmeye zorluyor, çünkü nihayetinde, yapmak istediğim şey onlara biraz huzur sağlamak, "işte cinayeti çözdüm, sevdiğinizi sizden alan kişi hapse giriyor" diyebilmek.
Sanık aileleri de çok acı çeker
Ve kendinizle zihinsel oyununuz ve yap-bozla uğraşmanız sonunda parçaları birleştirir. Böylece kurbanın ailesine karşı görevinizi yerine getirirken sanığı mahkemede mahkûm ettirirsiniz.
Ama, genellikle pek konuşulmayan şey, bu durumdan sanığın ailesinin nasıl etkilendiğidir. Çünkü şimdi de onlar aile fertlerinden birinin bir başkasını öldürüp tutuklanmış olması gerçeğiyle baş etmek zorundadırlar. Bu da sanığın ailesi için bir kayıptır ve genellikle pek gösterilmez. Yani cinayet eylemi çok fazla insanı birden etkiler. Kurbanlar, aileleri ve arkadaşları, şüpheliler, sanıklar, aileleri, arkadaşları, yaşadıkları topluluk, iş arkadaşları var.
Burada çok büyük bir bedel söz konusu ve ailelere biraz olsun huzur ve adalet sunma işindeki küçük rolümü çok ciddiye alarak oynadım. Kişisel olarak bunun o kadar yıpratıcı bir bedeli vardı ki, bu yüzden erken emekli oldum. Şahsen, iyi bir iş çıkarmak için, her zaman işte olmam ve bulabildiğim her ipucunun peşinden gitmem gerektiğini hissediyordum. Buna karşılık kişisel yaşamınız yoldan çıkıyor ve dostluklarınız yok oluyor. Dengeyi bulmak çok zordu ama pişman değilim.
Kurbanların önceliğini medya belirliyor
Netflix'ten sonra sizin ve Colleen'in Podcast'ini keşfettim. Polislik çalışmanızın ve bir dedektif olarak profilinizin Netflix'in gösterdiğinin ötesinde olduğunu fark ettim...
Görmezden gelinen ya da medyadan hak ettiği ilgiyi görmeyen toplum kesimleri var. Bunlar süprülüp atılıyor, çünkü ülkenin her yerinde büyük kentlerde her gün cinayetler gerçekleşiyor. Biliyorsunuz ki, o vakalar da herkesinki kadar soruşturulmayı hak ediyor, oysa hangisinin daha çok vurgulanacağını medya seçiyor.
Biz bu şekilde unutulmuş vakalar üzerinde duruyoruz daha çok. Fark etmiş olabileceğiniz gibi şovlarda görünenler dışında medya ilgisinden yararlanamayan çok geniş kesimler var. Buralarda medyanın ele alsa çözümüne yardımcı olabileceği pek çok vaka var. Gabby Patito davasına bakarsanız, bütün dünya öldürülen bu güzel genç kadınla ilgileniyordu. Herkesin dikkati buradaydı. Oysa vakaya bakar bakmaz şüphelinin onu öldürdüğünü biliyordum.Demek istediğim: Bu çok açıktı, ama insanlar durmadan arıyor ipucu vermeye uğraşıyorlar, herkes olayın bir parçası olmak istiyordu.
Ama ülke genelinde Amerika Birleşik Devletleri ya da başka ülkelerde kimsenin haberdar olmadığı faili meçhul vakalar var. Neden medya o kurbanı seçiyor da başkasını seçmiyor? Buna benzer başka bir çok soru da sorabiliriz. Bence bu genel olarak bütün insanlara karşı ve açıkçası, adalet isteyen ailelere karşı bir adaletsizlik. Birinin bu insanların davalarına önyargısızca bakması ve çözmesi gerek. Demek istediğim, bunun için para alıyoruz. Bizim işimiz bu. Kurbanları seçemeyiz, bir kez öldürüldüler mi, nereden geldikleri veya nasıl göründükleri önemli değil, onlar artık bizim kurbanlarımız.
Televizyon dünyası dedektif ve faili meçhul cinayet imajını ve kavramlarını tüketti. Sizce tüm bu medya ilgisi ortaya gerçeğe uygun bir görüntü çıkardı mı? Medya aracılığıyla inşa edilen bu yerleşik ve önceden belirlenmiş dedektif imajını aşmayı nasıl başardınız?
Kadınlar bu meslekte pek az, ve bu yüzden kadın dedektifler aslında o kadar çok tasvir edilmiyor. Bazen gayet iyi bir iş çıkardıklarını ve bazen de işin altından kalkamadıklarını düşünüyorum.
Bütün olarak bakıldığında şüphelileri dövdüğümüz ya da kötü muamele ettiğimiz düşünülüyor ama ben hiç kimseye kötü davranmadım. Bence, gerçeği elde etmek zor bir şey ve medya soruşturmanın büyük bölümünü, bu noktaya gerçekten nasıl geldiğimizin ayrıntılarını gözden kaçırıyor. Detektiflerin çok az zamanları oluyor ve soruşturmanın o kısa süresinde olayın can alıcı noktasına ulaşmaları gerekiyor. Belki de sonunda ulaşıyorlar.
Tamam, medya harika bir şey yapmıyor ama o kadar korkunç da değil, ve bir bakıma tamam, bazı şeyleri başarıyorlar. TV şovları gibi, diziler de bazı konulara parmak basıyor ama çok şeyi de kaçırıyorlar.
Aynı şey dedektifler için de geçerli. Kendimden örnek verecek olursam, detektifler çoğu kez gerçekte oldukları ölçüde konularına bağlı olarak tasvir edilmiyorlar. Çünkü şubeden çıkınca, vakadan da çıkmış olmazsınız. Demek istediğim, eve gittiğimde vakayı düşünmüyorum diye bir şey olmaz. Sürekli davayı düşünürsünüz. Bu gündelik yaşamınızın bir parçası olur, çünkü onunla o kadar haşır neşir olursunuz ki, bu çok karışık bir iş.
Boşanma oranlarının yüksekliği, içki düşkünlüğü ve bir sürü kötü alışkanlıklar da buna dahil. İnsanlar stresle farklı biçimlerde baş edebiliyor ve açıkçası özel hayatınız da sürekli dışarıda olduğunuz için bundan etkileniyor. Bir doğum günü partisinde bir ipucu bulunduğu haberini alınca hemen gitmeniz gerekir, değil mi?
Bu yüzden medyadaki detektif imajıyla o kadar sorunlu değilim. Sevmiyorum ama nefret de etmiyorum. Biraz ortadayım. Bazı şeylere iyi dokundular. 90'larda NYPD Blue bence tüm televizyon programları içinde en iyisiydi. Çok isabetli olduğunu düşünüyorum. Bunun kişisel yaşama nasıl yansıdığını gerçekten tasvir etmekse çok zor.
Kendi hayatında kendi sorunlarını yaşarken, işe gitmek ve başkalarının sorunlarıyla uğraşmak zorunda olmak, ve bu ikisini dengelemeye çalışmak zordur. Bunun gerçekten gösterildiğini sanmıyorum. Eninde sonunda dedektiflerin ve polis memurlarının yüzde 99'u işini yapıyor. Gerçekten, hepsi işlerinin gereğini yapar ama işi batıran yüzde bir nedeniyle güvenilemeyecek kişiler olduğumuz imgesine büründürülüyoruz. İnsanlara, bu işe girme nedenimizle hiçbir ilgisi olmayan bir biçimde gösterilyoruz. Bu kısım gerçekten korkunç.
Medya, görevlilerin doğru olanı ne kadar çok yaptığını, ne kadar çok hayat kurtardığını veya bir gencin hayatını nasıl değiştirdiğini göstermez. Bunu asla görmezsiniz. Ama kötü bir şey yapan bir görevliyi defalarca, defalarca görürsünüz. Birçok medya çalışanına "benimle dışarı çıkıp sekiz saat boyunca araçta vakit geçirin, bizim ne yaptığımızla ilgili bütün düşünceleriniz yerle bir olur," demişliğim var. Medya henüz bunu yakalamaktan uzak.
Faili meçhul detektifi olmak nasıl gidiyor?
Biz faili meçhul vakalar için "soğuk vaka" diyoruz, ve ilgilendiğimiz vakalar hakikaten o kadar soğuk ama onları yeniden ısıtma arzusu da içimde hala yanıyor. Çünkü çoğu vakanın çözülebilir olduğunu düşünüyorum, ama henüz kaldırılmamış olan o bir taşı bulmanız ve kaldırıp altına bakmanız gerekiyor ve bu çaba gerektiriyor, zaman alıyor ve bu da dedektifler için adanmışlık gerektiriyor. Oysa, çok meşgulüz ve "soğuk" denilen vakalar, çok çabuk "soğuyor", çünkü üstünde çalışmamız gereken başka bir vaka çıka geliyor.
Dünya çapında çok fazla "faili meçhul dava" dedektifi yok, yalnızca kapanmış dosyalarla uğraşmak çok zor, çünkü gerçekten çok "soğuklar" ve biraz kıpırdatmak çok çaba gerektiriyor. Bu da bende merak uyandırıyor. Hiçbir şey yapamasam bile, bir vakayı kurcalayabilirim, ve biraz gayret, biraz şansla ilerleyebilirim ve biraz çalışmayla uzun bir yol alınabilir.
Cinayeti toplulukla kurduğunuz iyi ilişkiler çözer
Faili meçhul dosya araştırmacısı olarak kollukta çalıştığınız döneme göre daha az kaynak ve araca sahip olmanız çalışmanızı nasıl etkiliyor?
Emekli olmak farklı bir durum çünkü ne yazık ki polisler pek bilgi paylaşmaz ve girebildiğim tüm bilgisayar programlarından uzaklaştığım için bu beni bir dereceye kadar engelliyor.
Ama benim yaptığım olay yerine gidip insanlarla ve kurban aileleriyle ilişki kurmak ve bunu yapabilmek bence şubedeki kaynaklara sahip olmaktan bile daha önemli. Çünkü hep söylediğim ve söyleyeceğim gibi vakayı çözecek olan olayın içinde gerçekleştiği topluluktur. Benimle bir ilişki kuracaklar ve bana güvenecekler ve sonra bana bilgi vermeye başlayacaklar.
Yani sonuçta polis eğer bu topluluklara girebilir ve insanlarla konuşabilir ve bir tür güven ve bağlantı kurabilirse bir sonuca varabilir. Ülkedeki her polis birimi bana erişim izni veriyor ama ne yazık ki, görevliler ve dedektifler çok ego sahibi ve yardımcı olmaya çalışan birine bilgi vermekte pek de iyi değiller. Göreceğiz tabii.
Bu benim için yeni bir alan. Hala bağlantılarım var, hala pek çok insan tanıyorum, ama içeri girip "bu vakaya bakmak için bana fırsatı verin, çünkü çözülmemişti" dersem pek çok polis departmanı "evet, biz iyiyiz, gerek yok" filan der.
Peki ne zamandan beri düzenli olarak faili meçhul dosyalar üzerinde çalışıyorsunuz?
Sanırım şu anda yapabildiğim kadar yapıyorum ama aynı zamanda televizyon dizilerini ağa sokabilmek için çabalıyoruz, öyle olursa tam zamanlı da yapabilirim. Bu yüzden bir nevi öğretmenliği dengeliyorum ve ardından podcastimi yapıyor ve faili meçhullere bakıyorum. Yani, epeyce meşgulüm.
Ama bence nihai amaç, bir "'faili meçhul' şovu yapalım, soğuk vakaları ısıtalım ve öne çıkaralım fikrinin ötesine geçecek bir ağ kurmaya çalışmak. Sadece beyaz banliyölerin değil, tüm insanların kendi vakalarını kamera karşısına, dünyanın karşısına taşıma, onları çözmeyi deneme hakkı var.
Ve nihai hedef bu, öğretmenlikten emekli olabilmek, fikrimizi destekleyecek bir ağ kurmak. Bu yalnızca vakaların da ötesinde, onlardan daha büyük bir şey. Etkilenen topluluklar, sanıkların aileleri, kurbanların aileleri...
Suçun insanlarda merak uyandırdığını, yardımcı olmak istediklerini düşünüyorum, biz de bir TV'ye dönüştürmek üzere bu ilgiyi bir ağda toplamayı düşünüyoruz. Bu televizyon şovunda ben ve topluluklar bir araya gelerek faili meçhul vakaları çözmeye çalışacağız. (NZK/ AEK)