Kötü yola sapma ihtimali daima geçerli olduğu için erkenden evlendirilmiş bir çocuk gelinin hamileliği boyunca yaşadığı korkular ve doğum sırasında çektiği acı…
İş çıkışı, gece geç saatte eve tek başına dönerken tecavüz için elverişli durum yarattığı iddia edilen kadınlar…
Nefise Özkal Lorentzen Türkiye, Kuveyt, Bangladeş ve Endonezya'da çektiği ManIslam (Erkekİslam) adlı eserle Müslümanlık ve erkeklik üzerine tekrar düşünmemizi sağlarken, özüne sadık kalarak dini yorumlayanlara belgeselinde geniş yer ayırıyor.
Mesela Dr. Naif Al-Mutawa'nın yarattığı ve dünya çapında ünlenmesini sağlayan THE 99 (Doksandokuzlar) adlı çizgi roman köktendincilikle alakası olmayan İslami karakterlerden oluşuyor.
Geçtiğimiz haftalarda Göteborg Film Festivalinde görücüye çıkan belgeselde, İhsan Eliaçık erkeğin, kadın ruhu ve bedenine yönelik mülkiyet tutkusu taşıdığı için durumun altından kalkamadığından dem vuruyor.
IDFA'nın Docs for Sale bölümünde de yer alan ilginç yapımda tahrik unsuru sayılan kısa etekleri giyerek Cakarta sokaklarında tecavüzcülere mesaj veren bir grup erkek aktivistle de tanışıyoruz.
Erkekliğe dair
Nefise Özkal'ın belgeseline katkıda bulunanlardan Bangladeşli İmtiaz Pavel büyüme çağlarında kendisine aile ve toplum tarafından empoze edilen güçlü, sert ve gururlu erkek imajına erişme sürecinin ne kadar acılı olduğunu hatırlıyor. Çocukken maruz kaldığı tacizin kadınların hissiyatını daha iyi anlamasında faydalı olduğunu da ifade ediyor.
Okumuş olamamaktan muzdarip olan ve kocası tarafından yaşı saklanmaya çalışılan çocuk gelinin bakışlarıyla Nefise'nin maharetle okuduğu ninniden etkilenip ağlayan Pavel'in görüntüleri belgeselin en çarpıcı anları.
"…Erkeklerin hassas hikayelerini paylaşabilecekleri bir mecra…acaba bu anlatım kendilerini baskıdan, korkudan ve nefretten azade hissetmelerine yarar mı? Egolarını ve arzularını dizginlemelerine yardımcı olur mu?…"
Klinik psikoloji konusundaki uzmanlığıyla da saygın bir konuma sahip olan Kuveytli Dr. Mutawa'yı oğullarıyla yakından ilgilenen şefkatli bir baba olarak izliyoruz. Ergenlik çağındaki büyük oğluna ders çalıştırırken kitapta üreme konusundaki bölümlere öğretmenler tarafından bakma yasağı konduğunu öğreniyor; "domuz" ve "şarap" kelimelerinin geçtiği her durumda üzerlerinin silinerek yerine "ördek" ve "meyve suyu" yazılması gerektiğini de…"Kuran'da domuz kelimesi geçtiğine göre niçin haram olduğunu bilmek hakkımız değil mi?" (Gözümün önüne geçenlerde memleketimizde yabani domuzun linç edilişi geliyor…)
Cinsiyet ayrımcılığına son ve herkes için adalet şiarıyla hareket eden cesur yönetmen Nefise, Gezi direnişi sırasında İstiklal caddesinde kurulan Yeryüzü Sofralarına ve Anti Kapitalist Müslümanlara da belgeselinde yer veriyor. İhsan Eliaçık kadının mülkiyetini tümüyle devralmanın erkeği şiddete yönlendirebildiğini belirtirken şüpheye hayatımızda mutlaka yer verip ona saygın bir kavram olarak yaklaşmamız gerektiğinden bahsediyor.
Kadına yönelik şiddetin ve tecavüzlerin fazlasıyla yaşandığı Endonezya'da, kendilerine feminist sıfatını uygun gören genç erkeklerden müteşekkil Laki-Laki Baru grubu Cakarta sokaklarında mini etek giyerek kadınlarla dayanışma halinde olduklarını kanıtlıyor. Ülkenin, hatta dünyanın gündemine düşen küçük protesto yürüyüşünde dikkat çeken pankartlardan bir tanesinde "Kadınlara nasıl giyinmeleri gerektiğini değil, tecavüz etmemeyi kendinize öğretin!" yazısı okunuyor.
Nefise, New York'taki ikiz kulelere yapılan saldırı sonrası gezegenimizde yükselen fanatizmden ve ona bağlantılı düşmanlıktan yola çıkarak çektiği üçüncü belgeselinde Simon M.Valentine ve Mercan Dede'ye ağır sorumluluklar yüklemiş.
Biri animasyon, diğeri müziğiyle filmin duygusunu perçinlerken, içeriği oluşturan ağır konuları düşünmemiz için gerekli aralıkları ve atmosferi de sağlıyorlar.
Erkeklerin kadınlara uyguladıkları haksızlıkların aslında kendilerine yönelik olduğunu farkettirmeyi de amaçlayan Norveç yapımı belgeselin Türkiye'deki festivallerde de gösterilmesi ümidiyle… (MT/ÇT)