Bir tür fikir insanı var ki, izdaşları onu baş tacı yapar, onun adına yemin eder, onun büst ve heykellerini diker, felsefesini kendilerine meşale yaparak onun adına toplumsal devrimler bile yaparlar. Ama tüm bunlara rağmen onun gösterdiği yoldan yürümez ve saparlar.
İkinci tür bir fikir insanı var ki, izdaşları onu sahiplenmez, yüksek sesle eleştirip taşa tutarlar ama onun gösterdiği yoldan da sapmazlar.
İsa peygamberden Marks’a kadar birçok peygamber ve fikir insanı birinci örneğe girer. Zira onların adına öyle günahlar işlendi ki, yaşananlara tanık olmuş olsaydılar belki de kendilerini inkâr edeceklerdi.
İkinci örneğe ise sadece Makyavel girer. İzdaşları onu yüksek sesle eleştirir ve taşa tutarlar, onun hakkında söylenmedik kötü söz bırakmazlar ama öğütlerine sadık kalır ve gösterdiği yoldan sapmazlar.
Makyavel buna sevinsin mi, yoksa üzülsün mü?
* * *
Duygu ve düşünce kasları
Lamarck’ın “Kullanıp kullanmama etkilerine göre bir organizma, vücudunun herhangi bir parçasını alışkanlık olarak çok kullanırsa, bu parça gelişir ve daha iyi çalışır, tersine hiç kullanılmaz ya da çok az kullanılırsa bu parça körelir ve zayıflar“ biçiminde bir tespiti vardır.
Bu tespitin doğruluğunu kendi kullanmama deneyimlerimizle bile ispat etmek mümkündür. Örneğin sakatlanma ya da başka bir sebepten dolayı kullanmadığımız ya da az kullandığımız kolumuzun diğer kolumuza kıyasla zayıfladığını, inceldiğini görürüz. Tersine, aynı kolu diğerinden daha sık kullandığımızda ise daha kaslı ve güçlü olur.
Yani kullanıp kullanmamaya bağlı olarak uzuvlarımız ya kaslı ve güçlü ya da kassız ve zayıf olurlar.
Bu teori, bedenin sadece maddi uzuvları için geçerli değil, soyut uzuvları için de geçerlidir.
Bu bağlamda duygunun ve düşüncenin de kasları vardır. İlgi, çaba ve yoğunlaşmaya bağlı olarak ya gelişirler ya da zayıf kalırlar.
Örneğin bir filozofun genelde düşünce kasları güçlü olurken, bir sanatçının ise duygu kasları güçlü olur.
Her iki kas da insana hayati derecede gereklidir. Bu kasların eşdüzeyli ve dengeli gelişmesi en sağlıklısıdır. Her ikisini boşlamak hayvanda çakılmak iken, birini geliştirip diğerini boşlamak sorundur. Ama hem düşünen hem de duyumsayan varlık olarak tanımlanan insan düşünceden ya da duygudan yoksun ise, eksik insandır.
Soyut uzuvlardan birinin aşırı derecede geliştirilmiş olması bu açığı kapatmaz; soyut uzuvlar arasındaki orantısızlık da insanı tehlikeli de kılabilir.
Zira başlarına buyruk kaldıklarında duygu da düşünce de canavarlaşma potansiyeli taşırlar. (AB/APK)