Spottaki haber (1) birkaç gün önce bana ulaştı. Eğer doğru ise bu durum Sağlık Bakanlığı'nın Aile Hekimliği Bilgi Sistemi'ndeki bilgilerin korunmasına verdiği önemi gözler önüne serdiği gibi, en mahrem hasta bilgilerinin ikinci ve üçüncü şahısların eline geçmesine de seyirci kaldığını göstermektedir.
Örneğini daha önce de "öğretmenlerle ilgili" olarak yaşamış olduğumuz için olmalı, bu konunun üzerinde çok durulmadı ve toplumda umulan tepki ortaya çıkmadı ne yazık ki!
Oysa bu olayda öncekinden farklı noktalar var: bu kez kimlik bilgilerimiz dışında bazılarımızın sağlık durumuna dair bilgilerin de başkalarının eline geçmiş olmasından söz ediliyor.
Teknolojik gelişmelerin insanların işlerini kolaylaştırdığı, bazı hizmetlere etkin ulaşılmasını sağladığı ve pek çok konuda sonuca ulaşmayı hızlandırdığı çok açık. Hepimiz her gün bunlardan bir şekilde yararlanıyoruz. Ancak bu konuda zaman zaman bu örnekte de olduğu gibi çok önemli sorunlar yaşayabiliyoruz. Aslında bunun o teknolojiyi kullananların bilgi, tutum ve alışkanlıklarının ne olduğuyla çok yakından ve doğrudan ilgisi var.
Özellikle de karar süreçlerinde bulunanların kafaları mevcut teknolojik gelişmeye koşut değilse, onların anlam, önem ve sonuçlarını göremiyorlarsa bazı sorunlar yaşanması doğaldır. Örneğin bilgisayarları pek çok insan yalnızca birer "daktilo" gibi kullanır; bunun sonucu sıklıkla teknolojik gelişmeden gerektiği gibi yararlanmama durumu ortaya çıkar.
Ama daha önemlisi, bu örnekte olduğu gibi onların sağladığı olanaklar bazıları farkına bile varmadan başka amaçlarla özellikle de "çıkar elde etmek" amacıyla kötüye kullanılmasıdır.
Kişiler kendilerinden sorumludurlar; ama devlet aygıtlarındaki kişiler aynı zamanda hem bu aygıttan, hem de o aygıt dolayımında bundan etkilenecek olan başka insanlardan ve sonuç olarak da toplumdan sorumludurlar.
Soru önergesi yetmez
Söz konusu olayda gördüğümüz gibi CHP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı'nın, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü'nün şifresi kullanılarak yetkisiz kişilerce "Aile Hekimliği Bilgi Sistemi"ne girilmesi ve hastalara ait "mahrem" bilgilerin ele geçirilmesi olayını bir soru önergesi ile Meclis'e taşıması yalnızca bir "suiistimal"in araştırılması anlamına gelmemelidir.
CHP milletvekili Atıcı söz konusu soru önergesinde bu durumun "doğru olup olmadığı"nı ve doğru ise sorumlular hakkında adli/idari bir işlem başlatılıp başlatılmadığını; kaç hastanın, hangi bilgileri yetkisiz kişilerin eline geçtiğini, bunların kopyalanıp, kopyalanmadığını, ne maksatla yapıldığını ve kimlerin zarar gördüğünün tespit edilip edilmediğini; bu hırsızlığın bir ilaç şirketiyle ilişkisi olduğu iddiasının doğru olup olmadığını, bu bilgileri elde eden kişi ve/veya firmaların kimler olduğunu; 1 Ağustos 2011'den önce yapılan sözleşmelerde gizlilik sözleşmesinin neden istenmediğini; bu konuda ortaya çıkacak çeşitli suiistimallerden aile hekimlerinin sorumluğu sayılıp sayılmayacaklarını sormuştur.
Kuşkusuz bakanlığın hem idari hem de politik sorumluları bu soruların yanıtını açıkça vererek kamuoyunu bilgilendirmelidir.
Açık "hak ihlâlleri"
Her türlü kimlik bilgileri ile birlikte, sadece hekimlerin bilmesi gereken hastalarla ilgili "mahrem" bilgilerin korunması ve ticari amaçlı olarak kullanılmaması bu konuda hizmet verenlerin asli ve temel görevidir.
Dolayısıyla söz konusu durum öncelikle Anayasa'nın 20. maddesinde (2) açıkça ifade edilen dolayısıyla temel insan hakları bağlamında bir hak olan "özel hayatın gizliliği" hakkının açıkça ihlâlidir.
Ama bunun ötesinde Hasta Hakları Yönetmeliği'nin(3) 21. Maddesinde belirtilen "mahremiyete saygı gösterilmesi" hakkının da ihlâlidir.
Buradan yola çıkarak, eğer bu durum gerçek ise, tüm vatandaşlarının haklarını korumakla yükümlü olan "devlet"in sorumlu ve yetkilileri aracılığıyla tüm vatandaşlarının evrensel insan hakları çerçevesinde geçerli olan haklarını "ihlâl" ettiğini söylenebilir.
Sonuç olarak bu ülkede yaşayan ve bu suiistimalden etkilenen "tüm vatandaşlar", yalnızca bu konuda sorumluluğu olduğu iddia edilen genel müdürü değil, ama aynı zamanda da bir kurum olarak "devleti" haklarını ihlâl eden bir yapı olarak şikâyet edebilir ve mağduriyetlerinin giderilmesini isteyebilirler. Bu herkesin başvuru hakkının gereği ve adalet ve hakkaniyetin sağlanmasının da gereğidir.
Geçiştirilmemeli...
Bu konu yalnız meclise verilmiş bir soru önergesi ile geçiştirilmemelidir. Bununla ilgili olarak ayrıca savcıların cezai soruşturma açmaları, buna yola açanları ve bu yolla söz konusu bilgilere ulaşanları ve kullananları saptamaları, bu bilgilerin yayılma ve dolaşımını engellemeleri de gereklidir.
Kuşkusuz bunun iki önemli sonucu da yine verilen önergede sorulan aile hekimliği modelinin sürüp sürdürülmeyeceği gibi, sağlık alanında "dönüşüm" adı altında getirilen uygulamaların tümünün "hak temelinde bir bakışla" irdelenmesi ve sorgulanmasının gereğidir.
Hemen her gün sağlık alanında ortaya çıkan yeni suiistimallerden hatta hak ihlâllerinden söz ediliyor.
Söz konusu uygulamaların tüm boyutlarıyla "insan hakları temelinde ve bu bakışla" ele alınması, insan hakları ve sağlık alanındaki kurum ve örgütlerle, bu konuda toplumu aydınlatma göreviyle yükümlü olan medya kurum ve örgütlerinin de gündeminde olmalıdır. (MS/AS)
---
(1) http://www.hekimedya.org/oku.php?yazi_id=1874
(2) T.C. Anayasası, 20. Madde: "A. Özel Hayatın Gizliliği"
Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
(3) Hasta Hakları Yönetmeliği (1998) "Mahremiyete Saygı Gösterilmesi" Madde 21:
Hastanın, mahremiyetine saygı gösterilmesi esastır. Hasta mahremiyetinin korunmasını açıkça talep de edebilir. Her türlü tıbbi müdahale, hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle icra edilir.
Mahremiyete saygı gösterilmesi ve bunu istemek hakkı; a) Hastanın, sağlık durumu ile ilgili tıbbi değerlendirmelerin gizlilik içerisinde yürütülmesini, b) Muayenenin, teşhisin, tedavinin ve hasta ile doğrudan teması gerektiren diğer işlemlerin makul bir gizlilik ortamında gerçekleştirilmesini, c) Tıbben sakınca olmayan hallerde yanında bir yakınının bulunmasına izin verilmesini, d) Tedavisi ile doğrudan ilgili olmayan kimselerin, tıbbi müdahale sırasında bulunmamasını, e) Hastalığın mahiyeti gerektirmedikçe hastanın şahsi ve ailevi hayatına müdahale edilmemesini, f) Sağlık harcamalarının kaynağının gizli tutulmasını, kapsar.
Ölüm olayı, mahremiyetin bozulması hakkını vermez
Eğitim verilen sağlık kurum ve kuruluşlarında, hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olmayanların tıbbi müdahale sırasında bulunması gerekli ise; önceden veya tedavi sırasında bunun için hastanın ayrıca rızası alınır.