* Fotoğraf: Marko Lovric / Pixabay
Türkiye’de insan hakları, adalet, hapishaneler, suç, ceza vb. alanlarda gerek sosyal bilim çalışmaları yürütmek gerekse de hak savunuculuğu yapmak zordur. Üstelik de bu zorluğun var olması için çalışmalarınızın “eleştirel” olmasına gerek de yoktur. Bazı yapısal ve kurumsal problemler her bir çalışmayı “zor” kılabilmektedir. Adalet Bakanlığı’nın verileri paylaşmaktaki ketum tavrı da bu kurumsal problemlerin en önemlilerinden biridir.
Alanda yeterli veri olmaması hiç de yabana atılmayacak sonuçlara yol açar:
- Veri olmaması bu alanda yürütülecek çalışmaları daha başından engellemekte ve bu yolla çalışmaların sayısı daha baştan sınırlanmaktadır.
- Yeterli veri olmadan yürütülen çalışmalar, özellikle de hak savunuculuğu çalışmaları niceliksel verilerden yoksun ve birbirini tekrar eden, nitel tespit ve eleştirilere dönüştürülmeye mecbur bırakılmaktadır.
- Alanda yeterli veri ve veri kaynaklarına ilişkin çeşitlilik olmadığında Adalet Bakanlığı söz sahibi tek merci haline gelmekte, açıkladığı verilerle gündemi kendi belirlemekte ve açıkladığı verilerin sağlamasını yapacak kaynaklar söz konusu olmamaktadır.
Bu sonuçları özetleyecek olursak, Adalet Bakanlığı bu alanda yürütülecek çalışmaları daha baştan sınırlamayı, sınırlamasına rağmen yürütülenlerin etkisini azaltmayı, kendisini tek merci olarak korumayı amaçlamaktadır. Son yıllarda gerek bu alanda eleştirel birtakım çalışmaların giderek görünür hale gelmesi gerekse de rakamların izaha mecbur boyutlara ulaşmış olması Adalet Bakanlığı’nın veri paylaşmaktaki ketumluğunu sertleştirmesine ve giderek verileri gizler hale geldiği şeklinde yorumlara yol açabilecek tavırlar almasına neden olmaktadır.
Türkiye’de hapishaneler alanında yürütülecek çalışmaların devlet merkezli veri kaynaklarının önemlilerinden bazıları şunlardır:
1-Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün (CTE) Faaliyet Raporları. CTE her yıl bir önceki yıla ait verileri kapsamlı bir şekilde Faaliyet Raporu haline getirir ve yayınlardı. Ancak açıklanan son CTE Faaliyet Raporu 2016 yılına ait. CTE son üç yıldır faaliyet raporu açıklamayı bırakmıştır.
2-CTE’nin web sitesi. Birkaç yıl öncesine kadar CTE’nin web sitesinde “istatistikler” sekmesi bulunmaktaydı ve buradan güncel mahpus sayısına ve mahpusların öğrenim durumu, biyolojik cinsiyete göre dağılımları, medeni halleri gibi güncel genel bilgilere ulaşabilmek mümkündü. CTE bir yıldan fazla bir süredir istatistik yayınlamayı bıraktı ve CTE’den bir yetkili açıklamadığı sürece “Türkiye’de kaç mahpus var?” gibi akla gelebilecek ilk ve en basit soruyu cevaplamak bile artık mümkün değildir.
3-UYAP Bilişim Sistemi. Adalet Bakanlığı’nın sitesinde linki verilen UYAP Bilişim Sistemi, günlük olarak “giren”, “çıkan”, “seçili yıl gelen”, “seçili yıl çıkan” ve “mevcutlu” mahpus sayılarını vermekteydi. Ancak Temmuz 2018 tarihinden itibaren diğer veriler günlük olarak verilmeye devam ederken mahpuslara ilişkin veriler önce sıfır olarak girilmiş sonra tamamen sayfadan çıkarılmıştır.
4-Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Ceza İnfaz Kurumu İstatistikleri. TÜİK 2006 yılından beri her yılın sonuna doğru bir önceki yılın verilerini derleyerek Ceza İnfaz Kurumu İstatistikleri yayınlamaktadır. TÜİK’in sitesi incelendiğinde görülmektedir ki bu istatistikler 2006-2013 yıllarında yüz sayfayı aşan dergiler formatında yayınlanmaktayken 2014 yılından itibaren 3 sayfalık Haber Bülteni ve ekinde 10 excel tablosu olarak sunulmaktadır.
Son durumdan anlaşılacağı gibi güncel rakamlara ulaşabilmek için artık “kazı çalışması” yapmak gerekmektedir. Gazeteleri taramak, Meclis tutanaklarını araştırmak, bilgi edinme başvuruları yapmak, Adalet Bakanlığı’nın çıkardığı diğer yayınları gözden geçirmek, uluslararası raporları okumak... Bunlar olmadığı sürece Türkiye’de infaz sistemine ilişkin en temel ve güncel bilgilere ulaşmak olanaklı değildir.
Yukarıdaki grafik incelendiğinde görülecektir ki Türkiye’nin mahpus sayısı darbe dönemleri hariç bırakılırsa 1919’dan 2006’ya, yıllar içinde, 35 binden 55 bine bir seyir izlemiş ciddi bir artış söz konusu olmamıştır. Ancak 2006 yılından itibaren mahpus sayısının ciddi tırmanışa tanık oluyoruz.
2005-2019 yılları arasındaki 15 sene içerisinde mahpus sayısında 5 katından fazla (yüzde 522) artıyor ve 300 bine yaklaşıyor. 2020 yılında ise “kazı çalışması” sonucunda Temmuz ayı rakamına ulaşılabiliyor.[1] Türkiye’de rakamları açıklamayan Adalet Bakanlığı’nın International Center for Prison Studies’e sunduğu Temmuz 2020 yılı verilerine göre o tarihte Türkiye’nin mahpus sayısı 281 bin 94. 2019 yılına göre bir düşüş olduğu görülüyor. Bu gerileme, 2006 yılından beri sürmekte olan genel gidişatın tersi bir durum ve “neden”i irdelendiğinde ayrı bir gerçekle karşılaşılıyor. CTE Genel Müdürü Yılmaz Çiftçi'nin 25 Haziran 2020 tarihinde Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda yaptığı açıklamaya göre (Bu da ayrı bir kazı çalışması) 15 Nisan 2020 tarihinde yapılan kanun değişikliği ile infaz sürelerinde düzenlemeye gidilmiş ve bu düzenleme ile ilk bir haftada 90 bin, 25 Haziran tarihine kadar da toplamda 118 bin mahpus tahliye edilmiştir. Yani yasal düzenlemenin gerçekleştiği günün sabahında Türkiye’nin mahpus sayısı 400 binin üzerindedir.[2]
Adalet Bakanlığı ve CTE güncel rakamları açıklamadığı için araştırılmamış olsaydı Türkiye’nin mahpus sayısının 400 bine ulaştığını bilmenin imkanı yoktur. Bu sadece en temel rakamlarda dahi ne kadar verisiz bırakıldığımızı ve manipülasyona açık olduğumuzu gösteren basit bir örnektir.
Araştırmalara ve savunuculuk faaliyetlerine kaynaklık edecek devlet merkezli verilerin açıklanması bir tercih değil demokratik devletler için bir yükümlülüktür. Adalet Bakanlığı ve CTE de bu yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Araştırmacıların, STÖ’lerin ve hak savunucularının hazırlayacağı raporlar ve üreteceği veriler Adalet Bakanlığı tarafından “yıkıcı”, “maksatlı” görülmek ve verisiz bırakılarak ortadan kaldırılmaya çalışılmak yerine demokrasinin olmazsa olmazları olarak değerlendirilmeli ve dikkate alınmalıdır. (ME/AS)
[1] Institute for Criminal Policy Research (ICPR) Prison Population Total
[2] Adalet Bakanlığı, ICPR’e infaz düzenlemesiyle tahliyeler gerçekleştikten sonra ulaşılan düşük rakamı verdiği için hazırlanan dünya istatistiğinde, mahpus sayısı, mahpus artış oranı, yüz bin kişi başına düşen mahpus sayısı/oranı verilerinde de aslında olduğundan daha düşük bir durum ortaya çıkmış oluyor. Bir örnek verecek olursak, 400 binin üzerine çıkan mahpus sayısıyla Türkiye dünyada 6. sırada olması gerekirken düzenleme sonrası rakamlarla 7. sıraya düşüyor.