Derler ki insan, hapishaneye girmeyene kadar bir ülkeyi tam olarak tanıyamaz. Bir ülke en üstteki değil en alt kademedeki yurttaşlarına nasıl muamele edildiğine göre değerlendirilmelidir.
18 yılı Robben Adası'nda olmak üzere toplam 27 yıl hapishanede tutulan Nelson Mandela’nın bu sözleri mahpuslara yaklaşımın ne olması gerektiğini de ortaya koyuyor: İnsan onuru.
Mandela’nın hapishanedeki koşulları ve bu koşullara karşı hem 27 yıl boyunca hem de sonrasında yürüttüğü mücadele Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları’nın Mandela Kuralları olarak da adlandırılmasına vesile oldu. Temelleri 1955 tarihli Suçun Önlenmesi ve Suçluların Islahı'na ilişkin Birinci Birleşmiş Milletler Konferansına dayanan Mandela Kuralları hapishanelerin idaresine yönelik evrensel kuralları düzenliyor. Mandela Kurallarının mahpuslara yönelik muamelenin asgari standartları belirlediğinin unutulmaması için kuralların tam isminde asgari standart kurallar ifadesi geçiyor.
Hapishanelere ilişkin insan hakları standartlarının ilk maddesi diğer belgelerde olduğu gibi insan onurunu düzenliyor. Mandela Kurallarının 1. Maddesi şu şekildedir: “Bütün mahpuslara insanlık onuru ve değerine içkin saygıyla davranılır. Hiçbir mahpus, gerekçesi ne olursa olsun işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ve cezaya maruz bırakılamaz ve bütün mahpuslar böylesi muamele ve cezaya karşı korunur. Mahpusların, hapishane personelinin, hizmet sağlayıcıların ve ziyaretçilerin güvenlik ve esenlikleri, her zaman güvence altındadır.”
Hapishaneler sadece özgürlüğü kısıtlamak içindir
Adil yargılama prensiplerine uygun yürütülen hukuki sürecin ardından verilen hapis cezası kişinin özgürlüğünü sınırlamanın ötesine geçmemelidir. Zira hapishaneler kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakmaktan başka bir işleve sahip olmamalıdır. İnsan hakları belgelerinde hakkın (örneğin, sağlık hakkı) çerçevesini çizerken kullanılan “herkes” ifadesi mahpusları da kapsar. Benzer şekilde, yasakları (örneğin mutlak yasak olan işkence yasağı) tanımlarken kullanılan “hiç kimse” ifadesi de mahpuslar için de geçerlidir.
Mandela ya da halkının ona hitap ettiği biçimiyle Madiba 27 yıllık hapislik süresince beslenme, dış dünya iletişim (mektup ve aile, avukat görüşü), eğitim vb. birçok hakkı için mücadele etti. Madiba’nın mücadelesini verdiği temel nokta mahpus olarak haklarının olduğu. Ve mahpus hakları insan haklarıdır. Maalesef Mandela’nın hapishanede karşılaştığı zorlukların bazıları hâlâ geçerli.
İhlallerin yoğun yaşandığı yerler: Hapishaneler
İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonumuzun 2024 yılı hak ihlalleri raporunu 5 Ağustos’ta açıkladı. 54 ildeki farklı kategorideki 148 hapishaneden toplanan verilerin derlenmesiyle hazırlanan rapor 26 binden fazla ihlali yani insan onuruna aykırı davranışı belgeliyor.
Hapishaneler Komisyonunun ilk dikkat çektiği husus mahpus sayısının mevcut kapasitenin üzerinde olduğu. Farklı kategorilerdeki 406 ceza infaz kurumunun kapasitesi 299 bin 42 kişi iken rapor 2024 yılındaki mahpus sayısı 378 bin 657 olduğunu belirtiyor. 2023 yılında toplam 280 bin 584 mahpus olduğu dikkate alındığında rapor bir yılda yaklaşık 100 bin kişinin daha hapishaneye konulduğunu tespit ediyor.
Kalabalık hapishaneler küresel bir sorun
Toplam mahpus sayısının son 25 yılda 9 milyondan 11,5 milyona çıkması kalabalık hapishanelerin küresel bir sorun olduğuna işaret ediyor. Penal Reform International’ın 2025 raporundaki verilere göre yüzde 224 ile Güney Amerika ve yüzde 53 ile Afrika mahpus sayısının en fazla arttığı bölgeler olarak öne çıkıyor. Penal Reform International raporu, 120 ülkede hapishanelerde kapasitenin üzerinde mahpus bulunurken 23 yerde ise kapasitenin iki katına çıkıldığına özel vurgu yapıyor.
Bu artışın dünyadaki baskıcı rejimlerin artmasıyla bağı üzerine ayrıca düşünmek gerekir.
Hapishaneler ve çeşitli ihlaller
97 sayfalık raporda yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, iletişim ve bilgiye erişim hakkı, disiplin soruşturmaları, görüş hakkının engellenmesi, dilekçe hakkının engellenmesi, eğitim hakkının ihlal edilmesi vb. birçok vaka tespit edilmiştir.
Örneğin, raporun sağlık hakkı ile ilgili olan (19-29 sayfaları) kısmı hasta mahpusları ele alıyor. 28 Nisan 2025 itibariyle hapishanelerde 161’i kadın 1215’i erkek olmak üzere en az 1412 hasta mahpus bulunuyor. Ek bir bilgi olarak, bu kişilerden 335’i ağır hasta mahpus ve 230’u yaşamını tek başına yürütemeyecek kadar ciddi rahatsızlıklarla mücadele ediyor.
İhlallerin gerçek boyutu daha büyük
Hapishaneler Komisyonu bu ihlal verisinin ulaşılabilen ve teyit edilen bilgilere dayandığı uyarısında bulunarak hapishanelerdeki ihlallerin boyutunun daha büyük olduğunu not ediyor. Esasen, bu uyarı hapishanelere bu alanda çalışan insan hakları örgütlerinin erişiminin kısıtlı olması ile alakalı. Ayrıca, genel olarak ihlalleri raporlaştırırken veriye, bilgiye erişimin giderek zorlaşması da hapishanelerle ilgili resmin tamamını görmemizi engelliyor.
Mahpus hakları alanında çalışmak
Bu konuda bilgi almak için hapishanelere erişimin olması, bu alanda çalışan basın mensuplarının veya insan hakları savunucularının baskıyla karşılaşmaması gerekir. Örneğin, İHD İstanbul Şube Hapishane Komisyonu üyemiz Hatice Onaran mahpuslara para yatırdığı gerekçesiyle “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet” suçlamasıyla 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Yüzde 79 engelli olan hak savunucusu Haticen Onaran 10 Ekim 2024’ten bu yana Gebze Kapalı Kadın Cezaevinde tutuluyor.
Hapishane koşulları herkesi etkiliyor
Hapishanelerdeki olumsuz koşullar mahpuslar kadar orada çalışan gardiyanlar, psikologlar, eğitmenler vb. personeli de etkiler. Mesaileri bittiğinde dışarıya çıksalar bile hapishanelerin olumsuz havalandırma, aydınlatma ve hijyen koşulları gardiyanlar ve diğer personeli de etkiler. Uzun ve ağır çalışma koşulları, amirlerinin mobbing vb. baskılar mahpusların maruz kaldığı gayri insani ve kötü muameleye yol açan faktörlerden birisi olabilir.
İhlalleri belgelemeye devam
Raporlama-belgeleme bir insan hakları örgütünün en asli faaliyetlerinden birisidir. Belgelenen ihlaller temelinde hazırlanan özel, tematik veya yıllık raporlar sıradan bir derleme değildir. Hak ihlalleri raporları hakkı ihlal edilen kişinin hakkının tesisi açısından kilit bir öneme sahiptir. Aynı şekilde, hak ihlallerini gerçekleştirenleri ve bu ihlallerin ardındaki diğer sorumluları hesap verebilir kılarken de kullanılır. Raporlama-belgeleme ihlallerin tekraren yaşanmasına yol açan cezasızlık politikasının panzehirlerinden birisidir.
Son söz olarak, tabi ki, tahayyül ettiğimiz hapishanelere ihtiyaç duyulmayan bir toplum düzenidir. O güne kadar ihlalleri belgelemeye, mahpusların sesi olmaya devam.
Çünkü hapishaneler ek cezalandırma yeri değildir.
(Oİ/RT)







