İki kavram var. İnsan onuru ve hakikati bilme hakkı. Mahpus hakları açısından önemli olduğu düşüncesindeyim. İlki insan onurudur.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin birinci maddesinde insanların haklarda ve onurda eşit olduğu yazılıdır. İnsan onuru, İoanna Kucuradi’nin pek yerinde belirlemesiyle bir muamele beklentisini ortaya koyar. İnsan onuruna ilişkin Jack Donnelly’nin (Teoride ve Uygulamada İnsan Hakları, s. 29) kitabında “Bir kişiye bir insan olarak muamele et ki insan muamelesi göresin” cümlesi var.
İnsan onuru ve hakikati bilme
Donnelly “İnsan hakları bir kişiye nasıl insan gibi muamele edileceğini” de gösterir ve bir haklar listesi sunar: “İnsanlara insanlar olarak muamele et ki –ilişik listeye bak- hakiki anlamda insanlar bulasın” der.
Hatırlayalım, Evrensel Bildiri’nin başlangıcında bildiride yer alan hakların tanınması ve uygulanması durumunda savaşların önlenebileceğine dair bir anlayış ortaya konmaktadır.
Aynı zamanda 28.maddede de bildiride yer alan hak ve özgürlüklerin sağlandığı ulusal ve uluslararası düzene hak sahipliği, insan hakkı olarak nitelenir.
Herkesin böyle bir düzene, insan hakkı olarak, hakkı vardır. İnsanlara insanlar olarak muamelenin ölçütü, söylendiği gibi, “ekli liste”de yer alan hakların tanınması ve uygulanmasından geçer. Bugün bu liste, medeni ve siyasi hak olarak 111, ekonomik, sosyal, kültürel ve dayanışma hakkı olarak 72’dir. Bugün için insan onuruna saygı meselesini toplamda 183 hak ve özgürlük (hakların bütünsellik, bölünmezlik özelliği) tüm insanlar için (herkes) her yerde (evrensellik) ile birlikte düşünmek gerek…
İkinci olarak, “hakikati bilme hakkı” ya da genel olarak “bilme” önemli bir kavramdır.
İnsan hakları eğitiminde ve insan haklarının tanıtımında bazı yayınlarda (İnsan Haklarını Anlamak, s.28), Voltaire’e mal edilen bir düşünce var. Voltaire’e sorarlar: “İnsan hakları için ne yapabiliriz?”
Voltaire’in de “insanların bilmesini sağlayın” dediği söylenir.
Bilme konusunu geniş anlamda almak lazım diye düşünürüm ben.
Bilme, insan haklarının ne olduğu da dahil olmak üzere, durumdan haberdar olma ve bilinç sahibi olma ve öyle davranmayı, eğitimi de içerir. Hani Evrensel Bildiri’nin ve BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 19. maddesi var ya, hani daha çok ifade etme özgürlüğü olarak bilinen özgürlük var ya, onun en dikkat çekici boyutlarından birisi de “hakikati bilme” yanıdır. Habere, olaya, olayın bilgisine, ulaşma yanıdır. Ulaşılmasın ve yayılmasın diye sır, devlet sırrı, yayınlanamaz, açıklanamaz, gizli, gizlilik gibi kavramlar kullanılır. Çok da yaygındır. Bizim 2013 yılında yaptığımız bir araştırmaya göre (Mehmet Semih Gemalmaz’dan ilhamla) 32 yasada sır, devlet sırrı, 60 yasada da gizlilik, açıklanamaz, yayımlanamaz gibi kavramlarla ifade edilen “bilme”mize kısıtlama getiren yasal düzenlemeler vardır.
“Bilme” konusunda hapishane düzeni açısından söylenecek çok şey var.
Bu noktada, Foucault’yu anmadan geçemeyiz.
GİP Manifestosunda (Hapishaneler üzerine haberleşme grubu, 1971) “bilme hakkımız var, bilmek istiyoruz” diyordu (Büyük Kapatılma).
İnsanın bilme merakı başına bela açabiliyor.
Hapishaneler, biliyoruz, kapatarak cezalandırmanın mekanları oluyor.
Belirtilen durumda, duvarların ardında ne oluyor, bilmek, bizim hakkımız.
O kapalı mekanda, mekan olarak insan onuruna saygı koşulları var mı ve nasıl bir muamele gösterilmektedir? Muameleyi geniş anlamda almak lazım. Yasal düzenlemeler, idari uygulamalar, yargı pratikleri insan onuruna saygı açısından, uygun mu? Bunu bilmemiz lazım. Bu bilgiye ulaşmamız lazım.
Mahpusların hakları
Mahpusların ulusalüstü insan hakları belgelerinde düzenlenmiş hakları var.
BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 10.maddesi, “tutulanların hakları” başlığını taşır ve şöyledir:
1. Özgürlüğünden yoksun bırakılan herkes, insani muamele ve insanın doğuştan sahip olduğu insanlık onuruna saygı görme hakkına sahiptir.
2. a) Tutuklu sanıklar, istisnai haller dışında mahkumlardan ayrı tutulur ve kendilerine mahkum edilmemiş kimselerin statüsüne uygun tarzda ayrı bir muamele uygulanır.
b) Tutuklu küçük sanıklar yetişkinlerden ayrı tutulur ve en kısa sürede yargısal makamların önüne çıkarılırlar.
3. Ceza infaz sistemi, mahpusları iyileştirme ve toplumsal rehabilitasyonlarını sağlama gibi temel amaçlara sahip olur. Küçük failler ‘yetişkinlerden ayrılır ve yaşları ile hukuki statülerine uygun bir muamele görürler.”(ihd.org.tr).
Cezaevlerinde olması gereken standartlar açısından da ulusalüstü belgelerde kurallar vardır. Söz gelimi, BM Minimum Cezaevi Standart Kuralları (1955) yılında, Avrupa Konseyi Minimum Cezaevi Tretman Kuralları (1973) ve Avrupa Cezaevi Kuralları (1987) yıllarında oluşturulmuştur.
BM Genel Kurulunun 14 Aralık 1990 tarihli ve 45/111 sayılı kararıyla kabul edilen Mahpusların Islahı İçin Temel Prensipler’de de mahpusların hakları vurgulanır:
1. Bütün mahpuslara doğuştan sahip oldukları insanlık onurunun ve değerin gerektirdiği saygıyla muamele yapılır.
2. Irk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir fikir, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğun veya başka bir statüyle, mahpuslara hiç bir ayrımcılık yapılamaz.
3. Bununla beraber, yerel koşulların gerektirmesi halinde, mahpusların ait oldukları grubun dinsel inançlarına ve kültürel gereklerine saygı gösterilir.
4. Hapishanelerin mahpusları hapishanede tutma ve toplumu suça karşı koruma görevleri, Devletin diğer toplumsal amaçlarına ve toplumun her bir üyesinin gelişimini ve iyiliğini yükseltmek olan temel görevlerine paralel bir biçimde yerine getirilir.
5. Bütün mahpuslar, hapislik şartlarının açıkça gerektirdiği sınırlamalar dışında, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde, ilgili Devletin taraf olması halinde, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nde, Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nde ve bu Sözleşmeye ek Seçmeli Protokol’de yer alan insan haklarına ve temel özgürlükleri ve ayrıca Birleşmiş Milletler sözleşmelerinde düzenlenen diğer hakları kullanma hakkına sahiptir.
6. Bütün mahpuslar, insan kişiliğinin tam olarak geliştirilmesi amacıyla yapılan eğitsel ve kültürel faaliyetlerde yer alma hakkına sahiptir.
7. Bir ceza olarak hücre hapsinin kaldırılması veya bu cezanın kısıtlanması yönünde çaba gösterilir ve gösterilen çabalar teşvik edilir.
8. Mahpusların, ülkedeki emek piyasasıyla yeniden bütünleşmelerini kolaylaştıracak, ve kendilerinin ve ailelerinin geçinmelerine katkıda bulunmalarına imkan verecek, tatmin edici bir alabilmelerini sağlayacak iş şartları yaratılır.
9. Mahpuslar, hukuki durumlarına dayanan bir ayrımcılığa maruz kalmaksızın, ülkede sağlanan sağlık hizmetlerine ulaşma hakkına sahiptir.
10. Halkın ve toplumsal kuruluşların katılımı ve yardımıyla ve mağdurların menfaatleri dikkate alınarak, daha önce mahpus olanların mümkün olan en iyi şartlar altında toplumla yeniden bütünleşmeleri için gerekli şartlar yaratılır.
11. Yukarıdaki prensipler tarafsız bir biçimde uygulanır (istanbul.mazlumder.org.tr).
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin üye devletlere,” Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında REC 2006 2 sayılı tavsiye kararı”nda, temel ilkeler, uygulama alanı, hapsedilme koşulları ve kabul, yerleştirme ve barındırma, hijyen, giyim ve yatak malzemeleri, beslenme,hukuki danışmanlık, dış dünya ile ilişki,, cezaevi rejimi,çalışma,açık havaya çıkma ve boş zaman faaliyetleri,eğitim,,din ve vicdan hürriyeti,bilgilendirme, mahpusların eşyaları, mahpusların nakli, mahpusların tahliye edilmesi, kadınlar,çocuklar,,küçük çocuklar, yabancı mahpuslar, etnik veya dilsel azınlıklar başlıklarında ilkelere dayalı tavsiyelerde bulunmaktadır. (www.coe.int)
TIKLAYIN - BİANET'TE YAYINLANAN MAHPUS HAKLARI KONULU YAZI VE HABERLER
Türkiye cezaevlerindeki ana sorun başlıkları
Sorunlar çok, ancak 5 ana maddede sayabiliriz. Her birinin ayrıntılı alt başlıkları var.
1) Hasta mahpuslar, sağlık sorunları.
2) Kadın, çocuk, LGBTİ, engelliler, yabancılar ve siyasilerin özel durumu,
3) Toplu sevkler,
4) Mahkeme, hastaneye gidiş/gelişler ve dış dünya ile iletişim sorunları.
5) Ceza infaz rejimi açısından adli/siyasi ayrımının yapılması, cezanın infazında TMK hükümlülerine daha uzun sürelerin uygulanması.
Genel olarak çözüm önerileri
Aralık ayı verilerine göre Türkiye hapishanelerinde 176 bin mahpus var. 2005 yılında bu sayı 55 bindi.
Devletin ceza ve infaz politikasında değişikliğe gitmesi gerekmektedir.
Mahpusların sorunlarının çözümü konusunda Türk Ceza Kanunu, Ceza Usul Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve İnfaz Kanunu’na bütüncül yaklaşarak çözümler düşünmek gerekir. Meseleye hak temelli yaklaşım şarttır.
İnsan hakları savunucuları, ayrım gözetmeksizin tüm mahpusların hak ve özgürlüklerini savunmaktadır.
Kamu otoritelerinin sivil toplumla iletişim halinde olması ve eleştiri ve önerilerini dikkate alması gerekmektedir.
Aykırı davranışlar idari ve cezai yaptırım altına alınmalıdır. Böylelikle ihlallerin tekrarlanması önlenmiş olur.
Kamu otoriteleri hem hakları ihlal etmeyecek (dikey ihlal, negatif yükümlülük), hem de kamu otoritesi dışında bireye yönelik saldırıları önlemek için (yatay ihlal, pozitif yükümlülük) önlem alacaktır.
Cezaevlerinin şeffaflaşması gerekmektedir. Bunun için de cezaevlerinin ve genel olarak insanların özgürlüğünden yoksun bırakıldığı mekanların bağımsız sivil kişi ve örgütlerce izlenmesi gerekmektedir.
İnsan hakları örgütleri ilke ve değerlere dayalı tutum almaktadırlar. Söz gelimi 2001 yılında 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu ve 4681 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu öncesinde tasarıyla ilgili sözlü olarak İHD’nin görüşü sorulduğunda zamanın Sayın Adalet Bakanına ve Ceza ve Tevfik Evleri Genel Müdürüne, mahpusların hak ve özgürlüklerinin yargı teminatı altına alınmasını ve cezaevlerinin sivil toplum tarafından izlenmesini fikir olarak destekliyoruz ama tasarıların, yargı teminatı ve sivil izleme fonksiyonlarını yerine getirmesinin mümkün olmadığını o nedenle tasarıları içerik olarak desteklemediğimiz bildirmiştik. Sonraki yıllarda her iki kanunda da (2007 ve 2013 yıllarında), yine yetersiz, değişikliklere gidildi.
Mahpusların sorunlarının çözümü için, yasal, yargısal, idari, eğitsel önlemlerin bir set/bütünlük içerisinde alınması gerek. Bu süreçlerin tümüne ilgili sivil toplum örgütleri, uzmanlık kuruluşları, üniversiteler dahil edilmelidir. (HÖ/HK)
* "Mahpus hakları" başlıklı bu metin, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği'nin düzenlediği, "Hapishaneler, sivil toplum ve üniversitelerin rolü" toplantısında "Türkiye Hapishaneleri" başlıklı oturumda sunulmuştur.