Hükümet ve devlet, Ergenekon ve Kafes eylem planları sahiden istikrasızlık ve darbe zemini için azınlıklar ve aydınlara karşı saldırı planlarını içeriyorsa Hrant Dink cinayeti davasında simülasyonun ötesine geçmeli.
Türkiye'de toplu bir demokrasi mücadelesini ören parçalar çok zorlu çabalar sonucu bir araya geliyor.
Onlara minnettarız
Yazar Sabahattin Ali'nin kızı Filiz Ali, Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu'nun oğlu Özgür Mumcu, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi, savcı Doğan Öz'ün eşi Sezen Öz, gazeteci Metin Göktepe'nin ablası Meryem Türkmen ve daha nicelerinin bir araya gelmeleri kolay değil.
Ancak bu kadar değerli bir buluşmaya imkan verdikleri için, bu toplumun kendi vicdanına yeniden sarılması konusunda muazzam bir güç kazandırdıkları için onlara minnettarız.
Ancak oldukça açık ki, Dink cinayetinin tüm aktörlerini yargılaması beklenen mahkeme, sahiden ağır gölgeler altında ezilmiyorsa, Türkiye'de hukuk devletinin ne olduğu bakımından uluslar arası planda açık yansımaları olacak bir yargılamada ziyadesiyle yetersiz.
Bu mahkeme heyetiyle Dink cinayetinin politik ve asayiş uzantılarıyla birlikte çözülmesinin imkanı kesinlikle yok. Mahkeme, daha sivil sanıkları türlü çeşitli gerekçelerle duruşmaya bile getiremiyor.
Gelin görün ki, Türkiye dışından pek "merhametsiz" eleştiriler geliyor. Paris Barosu gözlemcileri, "Hükümet, Dink Davasına neden Ergenekon Soruşturmasına sunulan imkanları çok görüyor?" diye soruyorlar.
Yetkililer, bu mahkemeyi Ergenekon ve/veya Kafes Eylem Planı davalarıyla birleştirilmesi ihtimaliyle güçlendirmeye yanaşmıyorlarsa eğer, üç yıldır sürmekte olan Dink davasının akıbeti belli değildir demektir.
Her demokratik ülkede politik cinayetlerde söz konusu olabileceği gibi, bu mahkemenin de gerekiyorsa mesela içişleri bakanını ifadeye çağırmasını bekliyoruz.
2 Temmuz 2007'de dava başladığından beri duruşmalarda mahkeme heyetinin en kararlı bulduğumuz özelliği Dink'in can güvenliğini es geçmekten sorumlu yüksek yetkililerin huzurda dinlenmesine karşı çıkmak oldu. Çok yazık!
Neler yapılabilir?
Hükümet ve tüm siyasi partiler gerçekten demokratik mücadeleye sahip çıkıyorsa, politik cinayetlerde yitirdiğimiz aydınların ailelerinin ortak mücadelesinin kıymetini bilmeli, taleplerine kulak vermeli. Başta Dink cinayeti olmak üzere asıl yüksek failleri karanlıkta kalan tüm cinayetlerin aydınlatılması için elden gelenden fazlası yapılmalı.
Başbakan Erdoğan, TBMM İnsan Hakları Alt Komisyonu raporu ve Başbakanlık Teftiş Kurulu raporları ışığında sorumluluğu tespit edilen tüm görevlileri açığa almalı. Başbakan Erdoğan'ın Dink cinayetiyle ilgili Başbakanlık Raporunun aksi "gerçek dışı gerçekler" ile tüm sorumluluğu Erhan Tuncel'e yıkan İçişleri Bakanlığı raporu için bakan Beşir Atalay'dan başlayarak tüm yetkilerden açıklama istemesini istiyoruz.
Elindeki yetkileri azami ölçüde kullanma iradesi gösteren bir mahkeme, sadece sanıkların cinayet öncesi ve sonrasına ait iletişim trafiğini değil, cinayetten en az bir yıl öncesinde kadar adı geçen istihbarat ve jandarma kuruluşlarının telefonlarının incelenmesini talep etmeli.
İster Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) ister jandarma isterse İstihbarat Daire Başkanlığı olsun, söz konusu verileri mahkeme sağlamayan, geçmişte saklama girişiminde bulunan sorumlular görevden alınmalı, bu kişiler hakkında yasal işlem yapılmalı.
Ergenekon ve "Kafes Eylem Planı" gibi çok sayıda dosyadaki iddialar Dink cinayetinin hazırlıkları ve cinayete götüren süreç gözetilerek incelenmeli, örgütlü yapıyla aktif işbirliği gösteren görevliler tutuklanmalı.
Dink Davası'nda duruşmalar Ergenekon Davası gibi çok daha sık aralıklarla görülmeli. Duruşmalarda sanıklara gösterilen "aşırı anlayış"a son verilmeli.
Türkiye, sadece uluslar arası planda değil kendi yurttaşına dahi bu cinayeti açıklayamıyor. Beşiktaş'ta adalet isteyen Hrant'ın Arkadaşları'nın ısrarı ve inadı bitmeyecek; "katili biliyoruz" demeyi sürdürecekler. Ta ki, katil (ler) apaçık ortaya çıkana kadar. (EÖ)