* Madde 75, son anda madde 80 oldu, ancak kamuoyu bu maddeyi madde 75 olarak biliyor
“Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı", 20 Ağustos saat 04:45’de geçti.
Tasarının maddeleri ise bir önceki gün 14 saat 45 dakikalık genel kurul oturumunda tek tek oylanmıştı. Tatile girmeden gerçekleşen bu son genel kurulda 5 grup başkanvekili sadece birer dakikalık konuşma yaptı. Böylece bakanlar kuruluna yatırımlarda mali ve idari imtiyazlar veren (önce madde 70 sonra madde 75 olan) Madde 80 de geçmiş oldu.
Torba yasa ile varlık fonu yanında AOÇ’nin belediyeye devredilmesi, Diyanet dışında bütün kamunun varlıklarının satılabilmesi, belediyelere kayyum atama ve Hakkari ile Şırnak’ın ilçe olması ile ilgili maddeler ise geçmedi.
Ancak bir madde var ki biz itiraz edine kadar hiç kimse konuşmadı, hiç haber olmadı ve hiçbir şekilde pazarlık masasına bile gelmedi. Komisyondaki hali ile Madde 70, ardından tasarıda Madde 75 ve son gün Madde 80, bu dönem ilk defa meclisten çok sokağın sahip olduğu bir madde olarak karşımıza çıktı.
3 Ağustos’da TBMM’ye gelen Varlık Fonu başlıklı torba yasa, 9 Ağustos’da Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülene kadar basında sadece diğer maddeleri ile tartışıldı ve partiler bu madde hakkında tek bir ifade bile kullanmadılar.
10 Ağustos günü maddeyi keşfetmemiz ve duyurmamız ardından komisyon toplantılarını dışarıdan takip etmemizle vekiller konuşmaya başladı. Komisyon aşaması için çok geç kalmıştık. 1 gün içinde öğrenip, duyurmak, anlatmak ve hatta vekilleri konu hakkında toplumun önüne çıkarmak bir başarı idi ama yeterli değildi. Hatta ilk itirazımızın komisyonda konuşulmasını da sağlamıştık ama mutlu değildik.
İtirazlarımız neydi?
Aslında 3 temel itiraz noktamız vardı. Birincisi sağlanan mali imtiyazlar. Bakanlar Kurulunun karar verdiği projelerde dokuz çeşit mali muafiyet getiriyordu; bütçesini ve altyapı yatırımlarını ekonomi bakanlığı bütçesi üstünden halka karşılatma, ürünü alım garantisi vermesi gibi paha biçilmez mali destekler veriyordu. İkincisi ise her türlü ruhsat, izin, lisans gibi işlemler için istisna yetkisi getiriyordu. Bir başka deyişle, istenilen projelere “lisans muafiyeti” gibi işlemlerin önünü açıyordu.
Bu iki itirazımız bizi üçüncü itirazımıza götürüyor; halkın ve hukukun üstünde Bakanlar Kuruluna yetki! Bu yetkiler ile Bakanlar Kurulu lisans alamayan bir yatırıma lisans istisnası getirmesinin, Osman Gazi köprüsü gibi projelerin ülkenin her yanını sarmasının önünde engeller kalkmış gibi duruyor. Özetle “yatırımın ve bakanlar kurulunun üstünlüğü” gibi bir ilke ile karşı karşıya kaldığımız söyleyebiliriz.
Millet Meclise giriyor!
10 Ağustos günü komisyondaki muhalif vekillere bağlantıya geçmemiz, hemen ardından basın önünde tartışmaları sağlamamız ile o zamanki numarası ile Madde 70 konuşulmaya başlandı. Madde için komisyonda bu işin sonunun karakolda ya da mahkemede biteceği bile söylendi. Bütün sözlere rağmen geri çekilmesi konusunda hiçbir sinyal gelmiyordu. Nitekim akşam saatlerinden Plan ve Bütçe komisyonu tasarıyı kabul etti ve yeni maddemiz 75 oldu.
Dışarıdan yaptığımız baskı işe yaramıyordu. Komisyon sürecinde vekiller tek tek çok iyi muhalefet etseler de, parti olarak hareket etmekte zayıf kalıyorlardı. Maddeyi durdurmak meseleyi parti yönetimleri meselesi haline getirmek ile mümkün görünüyordu.
Nitekim bazı maddenin tasarıdan çıkartılması için müzakere edilirken, Madde 75’e kimse dokunamıyordu. Tasarıdaki bu maddeyi 350Ankara üstünden ilk duyurduğumuz andan itibaren sürece katılan ve herkesi katan avukat Yakup Okumuşoğlu ile TBMM yolunu tuttuk.
Hızımızı alamayarak genel kurulun girişine masamızı kurarak yakaladığımız vekillerle madde 75’i konuştuk. Ekonomik aktivitelerin doğayı ve iklimi yok saydığı bir dönemde konuyu nasıl gördüğümüz anlatmak, ekonomiyi rahatlatacak diye ortaya çıkan tasarının çevre davalarına etkileri, Türkiye’nin yüksek karbon politikalarında rolünü, fosil yakıt merkezli bir ekonomiye nasıl dönüştüğünü anlatmamız gerekiyordu. Sonuçta yasama ve denetleme faaliyetlerinden sorumlu TBMM ile yaşama faaliyetlerinden sorumlu halkın bağlantı kurması gerekiyordu. Ancak bu kadarlık bir konuşma sizin kazanacağınız anlamına gelmiyor, sadece toplumsal öğrenme süreci dizininde bir deneyim oluyor.
Meclis Kulislerinden...
Kulislerden öğrendik ki, TBMM’de politika komisyonlarla ve genel kurulda konuşulanlar sınırlı değil. Mesela tasarıdan AOÇ’nin belediyelere devir maddesi baştan çıkmışken, Diyanet dışında bütün kamunun varlıklarının satılabilmesi, belediyelere kayyum atama ve Hakkari ile Şırnak’ın ilçe olması ile gibi maddeler konusunda iktidar ile muhalefetin sıkı pazarlığı sürüyor.
Bu maddelerin ne kadar önemli olduğunu o günlerde kamuoyu tartışıyordu. Ancak madde 75’e dair partilerden hiçbir sinyal yoktu. Müzakereler vekiller arasında değil, daha çok başkan vekilleri arasında yürüyordu. Onların gündemine girmediği sürece kazanma şansımız yoktu.
İkincisi meclis içinde halkın politika yapması gibi bir pratik yok. Açıkçası bizim mecliste politika yapmamızdan oldukça memnunlardı. Argüman toplama, konunun farklı boyutlarını görme, polemik yapma konusunda zenginleştikleri bir fırsat oluyordu.
Üçüncüsü ise, nasıl iktidarı denetlemediği için muhalefete kızıyorsak, muhalefeti denetlemediği için kendimize de kızmamız gerektiği ortadaydı. Daha önce başka bir nedenle hazırladığımız TBMM’nin İklim Politikalarındaki Rolü raporunda veriler meclisin denetleme yetkisindeki zayıflığının muhalefetten kaynaklandığını, bunun da milletten kaynaklandığını ortaya koyuyordu. Böylesi bir boşluğu Madde 75 ile test etmek iyi olsa da, potansiyelin ve eksiklikleri görmemize neden oldu.
127. Oturum
Konuyu öğreneli daha bir hafta olmamıştı ve bizler TBMM koridorlarında karşı çalışma yapıyorduk. Bizim müzakere masasına Madde 75’i eklememiz için günlerimiz değil saatlerimiz vardı. Perşembe gününe “nöbetçi grup başkanvekilleri” listesini oluşturarak başladık. Listeyi duyurarak partileri arama çağrısı yaptık. Böylece Karadenizli Havva Ananın, Rizeli Kazım amcanın, Elbistanlı İbrahim abinin, Erzurumlu Leyla’nın geçmişteki seslerini geleceği taşıma şansımız olacaktı.
Herkes telefonları paylaşmaya, vekillere ulaşamaya çabaladı. Bir anda pek çok grup ya da inisiyatifi Madde 75’e karşı mücadeleyi kendi meselesi olarak gördü. Ama bilmediğimiz bir şey vardı. 8 saatlik iş gününü 15 Haziran 1936’da 3008 sayılı iş kanunun ile kabul eden TBMM, 2016’da saat 14 gibi başlayan ve 14-15 saat süren genel kurul toplantıları yapıyordu. Nitekim tasarı o gece 04:45’e kadar maddeleri tartışılarak oylanmıştı.
Sonuç harikaydı. Muhalefetin bastırması ile Madde 35, 52, 53, 54, 76, 77, 78 ve Geçici madde 1 tasarıdan çıkartılmıştı. Demek ki muhalefet edilince istenilmeyen kanun maddelerinden kurtulmak mümkündü. Bu kadar madde iptal edilirken Madde 75 iptal edilmemişti.
Genel kurul görüşmelerinde verilen önergelerde CHP sadece 4. Fıkrasının çıkartılmasını, MHP 3,4 ve 7 fıkrasının, HDP ise maddenin tamamının çıkartılmasını istemişti. Konuşmalarda da özellikle lisans, izin, ruhsatlarda Bakanlar Kuruluna istisna yetkisinin anayasaya açıkça aykırı olduğunu söylediler.
Sonuçta AKP’nin çoğunluk olması gerekçesi ile Madde 75 geçmiş, ama nasıl olduysa o çoğunluk bir dizi maddenin çıkartılmasına izin vermişti.
Politika halkı ikna sanatıdır!
Bu süreçte ulaşabildiğimiz vekillerden aldığımız diğer bir cevap AKP’nin bu madde konusunda çok kararlı olduğu idi. Bize ulaşan vekillerden ise öğrendiğimiz, partilerin Madde 75’i gündeme getirmedikleri yönündeydi. Özetle muhalefet isteyince maddeler engellenebiliyor, istemeyince engellenemiyormuş.
Nitekim 19 Ağustos Cuma günü öğleden sonra bir haber daha geldi, tasarıdan çıkartılan maddeleri az bulanlar bütününü dair oylama öncesi hala çaba sarf ediyordu. Bizim için oldukça ilginç bir durum idi. Demek ki komisyonda, olmazsa madde görüşmelerinde, o da olmazsa tasarı bütünü görüşülünce maddeler çıkartılabiliyordu. Ama o güne kadar kimse bunu bize söylememişti.
Durum böyle olunca, bir önceki günün başkan vekilleri listesi güncellenmiş, isimler paylaşılmış idi. İş isyan eden Karadenizlileri, Kürt ekoloji aktivistlerini, genç sosyal demokratları, kent forumlarını aşmış, partilere “biz halkız sesimizi duyun” diyenlerin görevi haline gelmişti. Nitekim, bazı başkan vekilleri telefonu ahizesini kapayıp açmayı, bazıları ulaşılmaz olmayı tercih etmişti. Sadece HDP grup başkanvekili Çağlar Demirel hızla döndü ve madde karşısında zorluklarından bahsetti.
Resim böyle olunca, 19 Ağustos’u 20 Ağustos’a bağlayan gece saat 04:45’de en sonra bırakılan 411 sıra sayılı kanun ve içindeki Madde 75, 550 vekilin olduğu TBMM’de 218 kabul, 14 red oyu ile geçmiş oldu. Böylece başkanın bakanlar kurulu yetkileri veren o tek madde hayatımıza girdi.
Sonradan öğrendik ki ilk önce Madde 70 olan Madde 75, araya beş önerge girmesi nedeniyle Madde 80 olmuş.
Sonuç olarak...
Hiçbir darbenin hayal edemeyeceği izinsiz, lisansız yatırımın önü 15 Temmuz darbe girişim sonrası TBMM’den geçti.
Daha da kötüsü, 24 Ocak kararlarında bile olmayan pek çok imtiyaz Varlık Fonu ve Madde 80 ile geçti.
AKP’nin mecliste çoğunluğu nedeniyle Madde 80’i engelleyemeyen muhalefet, 10’a yakın maddeyi çıkartırken böyle bir gerekçe sunmadı.
Doğa ve toplumu önemseyenler ilk defa genel kurul ve komisyonlar sürecini izleme konusundan haberdar oldular.
Asıl önemlisi, milletsiz meclisin ne demek olduğu görüldü.
Asıl önemlisi anayasaya aykırı, halkın ve hukukun üstünde bir maddeyi TBMM’nin geçiriyor olması onun doğru, uygulanabilir ve meşru olduğu anlamına gelmeyeceği aşikar. Meclis aşamasını 20 Ağustos 04:45’de bitti. Şimdi Resmi Gazete’de çıkmasını bekliyoruz. O zaman tekrar biz oyuna dahil olacağız. (ÖA/NV)