Daha önce yalnızca filmlerde ve büyük bütçeli dizilerde gördüğümüz sahneler, Paris’te gerçeğe dönüştü. Fransa’nın başkentinde bulunan ve dünyanın en çok ziyaret edilen müzelerinden biri olan Louvre’da, 19 Ekim’de büyük bir soygun gerçekleşti. Soyguncular, sepetli vinç kullanarak müzenin cephesine tırmandı, pencereyi zorlayarak içeri girdi, vitrinleri kırdı ve Napolyon dönemine ait mücevherlerle kaçtı.
Tarihi salonlarda yankılanan adımlar, kırılan camlar ve müze görevlilerini “boşa düşüren” hızlı kaçış, kısa sürede dünyanın gündemine oturdu. Müze açıldıktan yaklaşık yarım saat sonra, ziyaretçilerin içeride bulunduğu sırada yaşanan olay, son yılların en dikkat çekici müze soygunlarından biri olarak değerlendiriliyor.
Çalınan mücevherlerin “tarihi açıdan paha biçilemez” değerde olduğunu belirten yetkililer, dört dakika süren soygun esnasında toplam sekiz parçalık mücevherin çalındığını açıkladı. Çalınan eserler arasında 19. yüzyıl Fransız kraliçeleri Marie-Amélie ve Hortense’ye ait safir taç, kolye ve tek küpe; Napolyon Bonapart’ın ikinci eşi İmparatoriçe Marie-Louise’in zümrüt seti, bir relik broş ile İmparatoriçe Eugénie’ye ait taç ve fiyonk biçimli broş bulunuyor.
Uzmanlar, eserlerin bulunmasının son derece zor olduğunu belirtiyor. 77 Diamonds şirketi yöneticisi Tobias Kormind yaptığı açıklamada, “Bu tür profesyonel ekipler genellikle büyük ve tanınabilir mücevherleri yeniden kesip küçülterek izlerini siler; bu da eserlerin tamamen kaybolmasına neden olur,” dedi.

Louvre Müzesi’nde yedi dakikada büyük soygun
Yeşil Kubbe’deki 113 milyon euro’luk mücevherler
“Yüzyılın soygunu” addedilen soygun, akıllara 25 Kasım 2019’da Almanya’nın Dresden kentindeki tarihi müze Yeşil Kubbe’deki (Grünes Gewölbe) soygunu da getirdi. Yeşil Kubbe, dünyanın en eski müzelerinden biri ve ağırlıklı olarak Saksonya Dükü II. Augustus’un hazinesini barındırıyor. Soygun ise Avrupa modern tarihindeki en büyük müze soygunlarından biri olarak kabul ediliyor.
1723’te inşa edilen ve 2006’da orijinaline sadık şekilde yeniden düzenlenen müzedeki soygun, sabah saat 04.56’da gerçekleşti. Soyguncular, Augustus Köprüsü yakınındaki bir elektrik kutusunu ateşe vererek güç kesintisine neden oldu ve böylece sokak lambaları ile güvenlik sistemlerini devre dışı bıraktılar. Ardından müzenin penceresindeki demir parmaklıkları keserek içeri girdiler ve 18. yüzyıldan kalma üç mücevher setini kapsayan toplam 31 parçayı çaldılar.
Eserler arasında 62 karatlık Dresden Beyaz Elmas ve Polonya Beyaz Kartal Nişanı’nın elmaslı rozet yıldızı da yer alıyordu. Soyguncular, toplam 4 bin 300’den fazla elmas ve değerli taşı aldıktan sonra aynı pencereden çıkarak ve müzenin yakınındaki garajda bir aracı da ateşe vererek kaçtı. Çalınan mücevherlerin toplam sigorta değeri yaklaşık 113 milyon euro olarak belirlendi.
47 gün süren dava
Soygundan sonra Almanya’da geniş çaplı bir soruşturma başlatıldı. Soyguncular, soygundan birkaç ay sonra Berlin’de yapılan baskınlarla yakalandılar ve 2021 yılında, “suç ailesi” olarak tanımlanan Remmo Ailesi’ne mensup altı kişinin soruşturmada yer aldığı açıklandı. Sanıklar hakkında 4 yıl 4 aydan 6 yıl 3 aya kadar hapis cezası istendi. 47 gün süren davada, 100’den fazla tanık ifade verdi. Sanıklar, ağır kundakçılık, tehlikeli yaralama, silahlı hırsızlık, mala zarar verme ve kasıtlı yangın suçlarından mahkûm edildi.
Ocak ayında, çalınan 31 parçanın iadesi üzerine savunma, savcılık ve mahkeme arasında anlaşma sağlandı. Dört sanık anlaşmayı kabul ederek suçlarını itiraf etti; beşinci sanık ise yalnızca müze vitrinine delik açmak için kullanılan baltaları temin etme suçunu kabul etti. Savcı, anlaşmanın, çalınan çoğu eserin iadesini sağladığını savunsa da, siyasi parti temsilcileri ve medya cezanın hafif olduğunu söyleyerek kararı eleştirdi.
Yeşil Kubbe’den çalınan en değerli mücevherlerden bazıları hâlâ kayıp. Bunlar arasında değeri 12 milyon dolara kadar çıkabileceği tahmin edilen 49 karatlık “Saxon White” elmas ve Bavyera Kraliçesi Amalie August’un taktığı elmas kolye ile büyük fiyonk şeklindeki broş bulunuyor. Kayıp eserlerin bulunması, eserlerin uluslararası sanat piyasasında tanınabilirliği ve benzersizliği nedeniyle oldukça zor.
Remmo Ailesi’nin üç üyesi, Dresden davasından üç yıl önce de Berlin’deki Bode Müzesi’nden 100 kiloluk altın “Büyük Akçaağaç Yaprağı”nı çalma suçundan ceza almıştı. Söz konusu altın para da hâlâ kayıp.
Bir şerh
Öte yandan, dünyaca ünlü müzelerde yaşanan soygunlar, öfori yaratan suç ve gerilim hikâyelerinden ziyade farklı bir bakış açısıyla kültürel mirasın tarihî ve toplumsal bağlamını da sorgulatıyor. Louvre ve Yeşil Kubbe soygunları, eserlerin maddi değerlerinin ötesinde, tarih boyunca nasıl biriktirildiğini ve kimlerin erişimine sunulduğunu düşündürüyor. Dünya müzelerindeki eserlerin çoğu, tarih boyunca elit sınıflar ve sömürgeciler tarafından toplandı. Müzeler bu birikimi sergileyerek kültürel mirası genellikle sınırlı bir kesime açarken, toplumun tüm kesimlerinin erişimini engelledi.
Gerek Louvre’daki Napolyon dönemi mücevherleri, gerekse Yeşil Kubbe’deki paha biçilmez taşlar, tarih boyunca yalnızca seçkin bir azınlığın sahip olabildiği sembolik değerleri temsil ediyor. Soyguncuların eylemleri pozitif hukuk açısından “büyük bir suç” olsa da, motivasyonlarından bağımsız olarak, söz konusu müdahaleler sömürgeci birikimin toplumsal etkilerini ve kültürel mirasın adaletsiz dağılımını yeniden düşünmemizi sağlayan birer simgeye dönüşebiliyor.
Nihayetinde, suç ve etik tarih, toplumsal yapı ile iç içe geçiyor ve soygunlar, yalnızca kültürel mirasın korunmasını değil; kimler tarafından korunduğunu ve kimlerin bu mirasa erişebildiğini sorgulayan bir tartışma hâline geliyor.
Dahomey
Fransız-Senagalli yönetmen Mati Diop’un 2024 Berlin Film Festivali’nin en iyisi seçilerek Altın Ayı’yı kazanan ikinci uzun metrajı “Dahomey” (2024) de kısmen bu tartışmaları ele alıyor.
Film, 1892’de Fransız sömürgecileri tarafından çalınan, uzun yıllar Paris’teki Musée du Quai Branly-Jacques Chirac’ta sergilenen ve 2021’de Benin’e geri gönderilen, Dahomey Krallığı’na ait kraliyet hazinesinin iadesini konu alıyor. 26 adet bronz ve ahşap heykel, Benin hükümetinin uzun süreli talepleri sonucu Fransa’dan geri alınıyor.
Diop, eleştirmenlere göre “kolonyalizm tarafından sonsuza dek değiştirilen bir tarihle yüzleşme” üzerine kurduğu filminde anlatıcı rolünü de bu 26 parçadan birine veriyor: 1818-1859 yılları arasında Dahomey Krallığı’na hükmeden Kral Gezo’nun ahşap heykeline. Bir musallat olarak heykel, dile gelerek yerel dili Fonca ile konuşuyor ve filmde yer alan bir nesneden, tarihi eğip bükülen bir özneye dönüşüyor.
Haliyle film, sadece eserlerin iade sürecini değil; kültürel bir iyileşme ve kimlik inşasını da ele alıyor. Çünkü eserlerin dönüşü, Benin halkı için geçmişin travmalarını onarma ve kültürel mirası yeniden sahiplenme anlamına da geliyor. İlgilisine kaçırmaması tavsiyesiyle.
Kaynakça
- The Guardian, Five men found guilty over €113m Dresden jewellery heist, 2023.
- Barnebys, Dresden Heist: Jewels Return to the Green Vault After 5 Years, 2023.
- Associated Press, haber arşivi.
- IMDb. (2024). Dahomey.
(TY)











