2001’de Libya işgalinin başlaması ile ülkeden kaçan birçok göçmen işçi ilk olarak komşu ülkelerin ardından da Avrupa’nın yolunu tuttu. İtalya’ya varanların sayısı 20 bini aşkındı. Bugün bunların çoğu halen işsiz ve barınacak yer arayışında.
Fransa’nın öncülüğüyle başlatılan işgale katılanlar arasında İtalya da vardı. O sıralarda istifasını vermek üzere olan Başbakan Silvio Berlusconi’nin yönettiği hükümet hızla meclisten çıkartılan bir karar sayesinde NATO üslerini müttefik güçlere açtı ve böylelikle Muhammer Kaddafi yönetiminin sonunun gelmesine yardımcı oldu.
Her ne kadar Berlusconi ile Kaddafi arasındaki dostane ve iktisadi ilişkiler uluslararası zeminde biliniyor olsa da artık yeni bir senaryo mevcuttu ve buna Silvio Berlusconi, hükümet ortakları ve meclisin çoğunluğu da uymaya karar verdi.
İşgalin başlaması ile kısa zamanda Libya sahillerinden İtalya’ya ve bilhassa Lampedusa adasına doğru yasa dışı göçmenleri taşıyan tekneler yola çıkmaya başladı.
Kısa zamanda sırasıyla Lampedusa adası ve Sicilya adası binlerce göçmen ile doldu. Zamanın İçişleri Bakanı Roberto Maroni bu akının kısa zamanda durmayacağını ön görüp göçmenlerin yerleştirme ve bakım işlemleri için ulusal bir plan hazırladı.
Kısa zamanda hazırlanan bu çalışma bilhassa kuzey eyaletleri başta olmak üzere İtalya’nın her yerine toplamda 21 bini geçen göçmenlerin dağıtılmasını ön görüyordu.
Birleşmiş Milletler 2011 Mart ayında yaptığı olağanüstü toplantıda durumun “geri dönüşü olmayan” bir noktaya vardığını ve ülkelerin çözüm için ortak çalışması gerektiğini belirtiyordu. Roberto Maroni, Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano’nun da desteği ile Avrupa Birliği’nden maddi destek edinmenin yollarını arıyordu.
İtalya’nın bir çok yerine dağıtılan bu göçmenlerden 1700’ü Piemonte Eyaleti’ne getirildi. Yollara tren, otobüs ve gemi ile çıkan göçmenler Sivil Koordinasyon’un himayesi altında Piemonte Eyaleti yöneticilerince gösterilen yapılara yerleştirildi.
Bunlar eski veya halen kullanılmakta olan oteller veya daha önceki zamanlarda da yaşlılar veya evsizlere hizmet veren yapılar, hatta bazıları terk edilmiş Kızıl Haç binasıydı. Torino kentinin başkentliğini yaptığı Piemonte Eyaleti bu şekilde yerleştirilen göçmenlerin alacağı barınma, güvenlik, sağlık, yeme içme ve dil kursu hizmetleri için taşeron sistemi ile çalışan kooperatiflere görev verdi.
Bunların içinde yıllardır bu sektörde çalışanlar veya ilk defa bu tarz bir işe girişmiş olanlar da vardı. Örneğin Askeri Kızıl Haç gibi bilhassa çatışma ve savaş alanlarında görev almış bir yapı veya Connecting People gibi Kısa Süreli Barınma ve Sınır Dışı Etme Merkezleri’nde (CPT ve CIE) görev yapmış kooperatifler.
Göçmenlere verilecek ücretsiz temel hizmetlerin yanında bir de ekonomik destek olarak günlük 46 Euro cep parası, telefon kartları ve sigara yardımı da vardı.
Bu ve bunun gibi bir çok kalem ile kooperatiflerin masrafları hesaba katılırsa İtalya iki sene boyunca ulusal çapta toplam 1 milyar 300 milyon Euro harcama gerçekleştirdi. Sadece Torino kentine 12 milyon Euro yönlendirildi.
Bu iki senelik deneyim pek çok eleştiri ve bazı sorunlarla sona erdi. Piemonte Eyaleti’nde yer alan Pracatinat kasabasında bulunan 1500 metre yükseklikteki terk edilmiş bir otele 250 erkek göçmenin yerleştirilmesi ve bununla doğan dış dünya ile ilişkinin kesilmesi sorunu bunlardan biri olarak gösterilebilir.
Torino kenti içinde bulunan Dravelli merkezinde ve Giglio Oteli’nde yaşanan hizmet sıkıntısı ve aylarca verilmeyen para desteği de basına yansıyan örneklerden biri. İtalya’nın İsviçre sınırındaki bir diğer eyaleti Valle D’Aosta’ya gönderilen 20 göçmenin iki sene boyunca dağlardaki küçük kasabalara birbirlerinden uzak ve tercümansız yerleştirilmesi ise geç de olsa ortaya çıkartılan bir diğer sorun.
Göçmenlik Üzerine Hukuki Araştırmalar Derneği (ASGI) avukatlarından Gianluca Vitale’nin La Stampa gazetesi ağ sayfasında yayınlanan bir kısa belgeselde de belirttiği gibi Libya Acil Durum projesi olarak da adlandırılan bu süreç içinde karşılama ve uyum hizmetlerini sadece maddi bir kaynak olarak gören ve göçmenler üzerinden para kazanıp karşılığında sorumluluklarını yerine getirmeyen bir çok kooperatif oldu.
La Repubblica gazetesinden Valdimiro Polchi’nin haberine göre bu sürede toplam 18 bin göçmenin farklı şartlardan iltica talebi kabul edildi ancak pek çoğu henüz taleplerinin sonucunu almış değil.
ASGI’nin ilk günlerden beri dile getirdiği Libya’dan geldiği tespit edilen göçmenlere kısa zamanda insani sebeplerden dolayı uluslararası koruma kapsamında oturma izni verme teklifine ne Berlusconi hükümeti ne de ardından gelen Monti hükümeti olumlu cevap verdi.
Böylelikle iki sene boyunca çoğu yasal duruma geçemeyen göçmenlerin bağımsız hale gelmelerini sağlayabilecek iş bulma adımını atamadı. Kısacası bu süreç içinde on binlerce göçmen yardım sistemine muhtaç bırakıldı.
1 Ocak 2013 Libya’dan gelen göçmenler için verilen son tarihti. Bu günden itibaren tüm merkezler boşaltılacak ve 21 binden geri kalan göçmenlere sokak gösterilecekti.
Gerek seçimlere gidiliyor olunması gerekse de zor kış şartları bu son tarihin 1 Mart’a ertelenmesini sağladı. Ancak bu binlerce göçmen için sadece kışı sokakta geçirmemek anlamına geliyordu.
Bazı kooperatiflerin maddi kaynakları tükenmiş ve bu yeni üç aylık süreçte göçmenlere hizmet veremez olmuştu. Örneğin Settimo Torinese kentindeki Giglio Oteli’nde yemek ve güvenlik hizmeti verilemiyordu bu sebeple içerdeki yüzü aşkın göçmen eylem yapmaya karar verdi.
Bu ve bunun gibi olan örneklerin çokluğunu fark eden Melting Pot adlı göçmenlik üzerine araştırmalar yapan ve Brescia kenti merkezli ağ sayfası, okuyucularından kendi kentlerindeki durumu kısaca anlatmasını istedi.
Bir kaç günde elektronik posta yağmuruna uğrayan sayfa mektupları yayınladıkça aslında ne Libya’da ne de İtalya’da acil durumun bittiği anlaşıldı.
Okuyucular sokakta yatan göçmenleri, işgal edilen terk edilmiş binaları, yolsuz şekilde yönetildiğinden dolayı hakkında dava açılan kooperatifleri ve aylardır temel hizmetlerden mahrum edilmiş göçmenleri anlatıyordu.
Kısacası iki sene boyunca tüm İtalya’ya yayılan göçmenler halen acil durumda yaşıyor ve bağımsız hale gelememiş / getirilememiş olmalarından dolayı çoğu temel hizmetlere muhtaç haldeler.
1 Mart tarihinde ellerine tutuşturulan beş yüz Euro ve bir senelik insani yardım sebepli oturma izni ile kendilerine çözüm bulması beklenen göçmenler ya bulundukları yerleri terk etmemek için direndiler ya da İtalya’nın pek çok yerinde sosyal merkezlerin, sivil toplum kuruluşlarının veya siyasi parti ve derneklerin desteği ile terk edilmiş binaları işgal etmeye başladılar.
Dublin Anlaşması’nın ilgili maddeleri sayesinde İtalya dışına çıkma engeli olan göçmenler Floransa kentindeki Via Bracca adresinde bulunan eski otel, Bologna, Pisa ve Napoli kentlerinde ise iki senedir yaşadıkları merkezleri işgal ettiler.
Torino kentinde ise 30 Mart Pazar günü 200 kişilik bir grup 2006 Kış Olimpiyatları için kurulmuş ve boş bırakılmış bir binayı işgal etti. Bir kaç günde işgal edilen binaya yüze yakın yeni göçmen geldi.
2006’da Torino Belediyesi’ne 145 milyon Euro’ya mal olan bu olimpik kasaba yıllardır kullanılmıyordu. İşgalci göçmenler ırkçılık karşıtı sosyal merkezlerin ve bazı sendikaların desteği ile kısa zamanda boş odalara yerleştiler. Hızla başlayan dayanışma zinciri sayesinde binaya yataklar, giysiler, yemek ve temel ihtiyaç maddeleri kentlilerce getirildi.
Torino Belediyesi veya Piemonte Eyaleti henüz konu hakkında bir açıklama yapmadı veya mevcut soruna ilişkin olası çözüm önerisinde bulunmadı.
Belki de bu işgaller yeni maddi yatırımlarla çözülmesi gereken sorunları yerel yöneticilerin sırtlarında yük olmaktan kurtarıyor. Bu sırada göçmenler aralarında oda sorumluları, temizlik görevi, ortak kasa ve depo kontrolü gibi konularda organizasyon toplantıları yapıyorlar.
10 Nisan’da Meclis Başkanı ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği eski sözcüsü Laura Boldrini Torino kentini ziyaret edecek. Göçmenlerin yaptığı ilk halk toplantısında bu tarihte yerel bir eylem gerçekleştirme kararı alındı.
İtalya halen seçim sonrası yeni hükümetin kurulmasını bekliyor. İktisadi ve siyasi açıdan toplumun acilen birçok cevaba ihtiyacı var. İtalya’nın kendi elleri ile bombalayıp işgaline yardım ettiği Libya’dan kaçıp gelen göçmenler de bekleyişte olanlar arasında. (MÇ/EKN)
* Fotoğraflar: http://gabrio.noblogs.org/