Bir diplomatik zafer, bir seçim yenilgisi. Sarkozy'nin son bir hafta içinde yaşadıklarını böyle özetleyebiliriz. "Arap ilkbaharı"nın ilk günlerinde, Tunus ve ardından Mısır'daki gelişmeler karşısında tümüyle devre dışı kalan Fransa (Fransa tarihsel nedenlerle Avrupa'nın Afrika ve Kuzey Afrika'dan sorumlu ülkesi gibi görülür), Libya'yla ilgili girişimiyle, tekrar, en azından şimdilik söz sahibi oldu.
Bu diplomatik başarı, pazar günü yapılan birinci tur kanton seçimlerinde, Sarkozy'nin partisinin ağır bir yenilgi almasına engel olamadı. Katılım oranının çok düşük olduğu (yüzde 46) seçimlerde Sosyalistler birinci gelirken (yüzde 24,9), Sarkozy'nin partisi ikinci (yüzde 17) oldu.
Marine Le-Pen'in liderliğindeki aşırı sağcı Ulusal Cephe ise yüzde 15,2 oy ile üçünü sırada yer aldı. Böylece, aşırı sağın yükselişi, kamuoyu yoklamalarından sonra, bu seçim sonuçlarıyla da kanıtlanmış oldu.
Sosyalistlerin oyu umut edilen artışı gösteremezken, Komünist-Sol Parti ortaklığı yüzde 8,9, diğer sol yüzde 0,6 ve yeşiller yüzde 8,6 oranında oy topladılar.
Tunus, Mısır ve diğerleri...
Ilk kıvılcım Tunus'ta çaktı. Arap dünyasına çaklalandı. Sırada Ürdün mü, Fas mı, Cezayir mi var derken, sürpriz bir şekilde Mısır patladı. Siyasi gözlemciler, bu iki "Arap devriminin" diğer arap ülkeleri üzerinde domino etkisi yapacağında birleşirlerken, Batı'nın, özellikle de Amerikanın etkili olamayacağı Libya gibi ülkelerin ya bu gelişmelerin dışında kalacağı ya da bu ülkelerde sürecin çok kanlı olacağı yorumlarını yapıyorlardı.
Sonuçta, Fas parlamenter monarşiye doğru yol alırken, iç savaş yorgunu Cezayir'de 5 yıldır sessiz sedasız sürdürülen reformlara hız verildi. Bir süre önce, Cezayir'de kabil-berber dili ikinci resmi dil olarak kabul edildi ve bugün bu dili öğretecek öğretmen yetiştirilmesi için özel çaba gösteriliyor. Yemen'de ise iktidar gitti gidici v.b.
Libya da bu gelişmelerden kendini kurtaramadı ama beklendiği gibi süreç kanlı yaşanıyor. Ve sürece Birleşmiş Milletler aracılığıyla müdahale edildi.
Fransız solunun tavrı ne?
Libya'ya yapılan askeri müdahale partilerin büyük çoğunluğu tarafından kabul görüyor. Sarkozy'nin partisi UMP, Yeni Merkez (Merkez sağ), Sosyalist Parti, Yeşiller, Modem (Merkez) ve büyük sürpriz Sol Parti askeri müdahaleyi onaylarken, Aşırı sağcı Ulusal Cephe (Front National), Yeni Antikapitalist Parti, İşçi Mücadelesi (Lutte Ouvriere) ve Komünist Parti karşı kampta yer aldılar.
Muhalif kanadın içinde yer alan Yeni Antikapitalist Parti'nin tavrı diğerlerinden biraz ayrılıyor. Diğerleri daha çok "emperyalizme karşı mücadele" teziyle karara karşı çıkmakla yetinirken, İspanya içsavaşına gönderme yapan Yeni Antikapitalist Parti'nin sözcüsü Olivier Besancenot "Libya halkıyla dayanışma içindeyiz. Libya halkına kendini savunacak, demokrasi ve özgürlüklerini kazanacak olanaklar sağlanmalı ve gerekli silahlar verilmeli" çağrısını yapıyor.
Sosyalist Parti daha şubat ayında müdahale önerisi getirdiklerini, o zaman önerilerinin hükümet tarafından "aptalca" bulunduğunu, ama geçikmeli de olsa müdahale kararını alınmasından sevinç duyduklarını açıkladı.
Merkezçiler alınan kararı Sarkozy'den çok, yeni dışişleri bakanının başarı hanesine yazarken, Sol Parti'nin sözcüsü ve Cumhurbaşkanı adayı Jean-Luc Melanchon kararı "Avrupa Parlamentosunda yer alan Sosyal Demokrat, Yeşiller ve kendisinin de bağlı olduğu bir grup Avrupa Sol Birliği üyesinin oylarına bağlıyor".
Sol Cephe içindeki ortağı Komünist Parti ile ters düşen Melanchon müdahaleden yana tavrını şöyle açıklıyor : "Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde bir devrim yaşanıyor mu? Evet. Bu devrimi halklar mı yapıyor? Evet. Öyleyse bu devrim dalgasının Libya'da kırılmaması belirleyici oluyor. Kaddafi'nin üstün gelmesi, "bir devrim durumunda halkına kim daha sert davranırsa, kim daha fazla kurşun sıkarsa o kazanır" mesajının verilmesi anlamına gelecektir. Bu mesajın diğer halklar üzerindeki yıkıcı etkisini düşünmek bile istemiyorum".
Kim bu "isyancılar"
Trablusgarp ve Bingazi. Birincisi Kaddafi'nin başkenti ikincisi Kaddafi öncesi rejimin. İki kent arasındaki gerilimin kaynaklarından birisi bu.
Libya üç kabilenin denetiminde bir ülke. Trablusgarp'ta Kaddafi'nin kabilesi, dogu ve güney de diğerleri. Kaddafi'nin kabilesi dışında kalanlar renklerini halen daha belirtmiş değiller. Belki de Kaddafi'nin kabilesi bile tümüyle Kaddafi'nin ardında değil.
Libya'da "isyancılar" var. Kim bunlar? Bu sorunun açık ve net bir yanıtı yok. Herşeyden önce "isyancılar" kentli. Ortak paydaları Kaddafi'nin devrilmesi.
Her kent kendi isyanını gerçekleştirmiş ve yönetimi biraz da pahalıya ödeyerek ele geçirmiş. Garnizonları ele geçirirlerken çok zayiat verdikleri belirtiliyor. Her kentte, o kentin özgül durumuna göre farklı ittifaklar var. Az da olsa, Afganistan ve Irak'a savaşçı göndermiş islamcılar da bu ittifakın içinde yer alıyorlar. Kurtarılan her kentte "17 subat devrimi ittifakı komitesi" var.
Üyelerinin büyük çoğunluğu doktor, avukat, mühendis gibi mesleklerden gelen sivillerden oluşuyor. Bu komiteler "belediye meclisi" işlevini görüyorlar ve güvenliği sağlamanın yanı sıra, su, benzin ve yiyecek dağıtımı görevlerini de yerine getiriyorlar.
"Bağımsız Ulusal Geçiş dönemi Konseyi" ise 27 şubat'ta Bingazi'de kurulmuş. 31 üyesi var. Başkanlığını isyanın ilk günlerinde rejimle bağını kopartarak istifa eden ve isyancılara katılan adalet bakanı Moustapha Abdeljelil yapıyor. Üyelerinin büyük çoğunluğu hakim, avukat, üniversite öğretim üyeleri, gazeteci ve doktorlardan oluşuyor.
12'sinin dışındakilerin isimleri açıklanmıyor, çünkü bu kişiler Kaddafi'nin denetlediği bölgelerde yaşıyorlar. Konsey'in yanı sıra, 5 kişilik bir askeri komite var. Gelecek Libya ordusunun çekirdeğini oluşturmayı hedefleyen bu askeri komite içinde kara, hava ve deniz kuvvetlerinin temsilcileri yeralıyor. Ama ülke çapında etkili bir komuta merkezinden söz etmek imkansız.
"Ulusal Konsey" şu anda Kaddafi rejiminden kopuşu örgütlüyor veya örgütlemeye çalışıyor. Kaddafi giderse, Kaddafi sonrasında temsil güçleri ne olacak? Gelişmeleri ne kadar kontrol edebilecekler? Silahlı gençleri nasıl denetim altına alacaklar ve kabilelerin tavrı ne olacak? Sorular daha da arttırılabilir ama tarih boyunca her alt üst oluş böyle binlerce soruyu içinde taşımadı mı! (MSŞ/EÖ)