Hikâye ülkemizin belki de en tanıdık hikâyelerinden.
Köyden gelip şehre yerleşen yoksul ailenin kızı, Leyla'nın başına gelen olaylar. Erkek egemen hayatımızın ete kemiğe bürünmüş hallerinden biridir Leyla'nın hayatı.
Babasından dayak yer, eve para getirsin diye işe yollanır, âşık olur, tecavüze uğrar, terkedilir, zorla evlendirilir, alkolik kocasından dayak yer, çocukları olur, onlar yemesin diye de dayak yer. Yani Leyla'nın hikâyesi her gün okuduğumuz üçüncü sayfa haberlerinden biridir.
İlk kez onu koruyan birine, Ömer’e aşık olur. Hüseyin abisini sever çünkü o dövmez. Annesi dövmez ama en çok ona kızar; “insan kızının dövülmesine izin verir mi, hiç itiraz etmez mi?” diye.
Hepimize
Bu haftanın oyunu Antabus. Seray Şahiner'in yazdığı, İlham Yazar'ın yönettiği Antabus'ta Nihal Yalçın oynamış. 2. sezonunu oynayan oyun, bu sezon Semaver Kumpanya Çevre Tiyatrosu'nda sahneleniyor.
Antabus ile İlham Yazar En İyi Yönetmen, Nihal Yalçın En İyi Kadın Oyuncu olarak Afife Jale Tiyatro Ödülünü aldı.
Oyunun ilk dakikalarında seyirciler arasından ilerleyip, sahneye çıktığı zamanki konuşması ile Leyla hepimize, topluma “hepiniz oradaydınız be!” der ve herkesi önce iyi bir sarsar. “Toplum yani siz, hepiniz, oradaydınız, gördünüz, üzüldünüz, ahladınız, vahladınız ve hayatınıza devam ettiniz.”
Yasa olmaksızın bile
Türkiye gündemine oturan “tecavüzcülerin tecavüz ettikleri ile evlenmesi durumunda cezasının ertenlemesi” yasa tasarısı gündeme düştüğü gün izlediğim Antabus, yasa olmaksızın bile bu durumda yaşananları gözler önüne seriyor.
Sadece küçük yaşta değil, her yaşta tecavüze uğramanın, sonrasında zorla evlendirmelerin, böyle durumlarda evlendikten sonra yaşananların, kadına yönelik her türlü şiddetin özetini anlatıyor.
Nihal Yalçın’ın tek başına sahnelediği oyunda ara ara ses olarak gazete haberleri, televizyon anonsları, film replikleri duyuyoruz.
Gülerek ve ağlayarak
Leyla Taşçı’nın başından geçen tüm olayları daha çok gülerek, yer yer de gözleri dolarak anlatıyor. Çoğu zaman acılarımızla, başımızdan geçen kötü olaylarla baş etmek için hikâyeyi mizahi bir dille anlatmaya çalışırız ya, ancak o zaman anlatabiliriz ya, Leyla da kendi hikâyesini öyle anlatıyor.
Yalçın’ın duygu değişimlerindeki gerçeklik o kadar canlı ki, kahkaha ile gülerken birden gözleriniz doluyor. Onu izlerken performansından, hikâyenin ağırlığından izleyici yoruluyor ama o, 1,5 saatlik oyunda tüm görkeminden ve performansından hiçbir şey kaybetmeden sergiliyor hikâyeyi.
O kadar Leyla ki...
Bir süredir ekranlarda görmediğimiz Nihal Yalçın’ı Antabus’ta izledikten sonra, varsın televizyonda görmeyelim, bu yaptığı her şeye bedel diye düşündüm.
O kadar iyi oynuyordu ki Nihal Yalçın, o kadar Leyla Taşçı idi ki uzun bir süre performansı ve hikâyeyi sindirmeye çalıştım. Sonra, sonrası baktım ki aslında hepimizin hikayesi, en azından hikayesinden bir parçası. Annemin, ablamın, arkadaşlarımın, benim, sizin.
Suçluluk ve çaresizlik
Oyunu izlerken başlayan suçluluk, çaresizlik sonrasında da peşinizi bırakmıyor. Sanırım bu düzenin değişmesine bir katkı sunmamız için zaten bırakmaması da gerekiyor.
Antabus sezonun mutlaka izlenmesi gereken oyunlarının başında yer alıyor. Sadece Nihal Yalçın’ın İbrahim Tatlıses’in Yalan filmindeki tren garında sevgilisini bekleme sahnesi performans taklidi için bile izlenmesi gerekiyor.
Çok gülecek, çok üzülecek, çok düşünecek, çok çaresiz hissedeceksiniz. (BD/EKN)