Anadil terimi, dil ailesi içinde kendinden farklı diller türetecek kadar zengin, eski ve kapsamlı dilleri ifade eder. Örneğin bir anadil olarak Türkçe'den birçok yeni diller türemiştir. (Türkiye Türkçesi, Kıbrıs, Azerbaycan Türkçesi vb.)
Anadil ise çocuğun annesinden, ailesinden, çevresinden ve içinde bulunduğu kültürel/dilsel topluluktan belirli, bilinçli bir öğrenim evresi olmaksızın edindiği, doğal olarak öğrendiği dildir. Anadili, insan kadar doğal olan, insanın hayatında vazgeçilmesi imkansız olan dildir. Anadil edinimi ve öğrenimi, hemen doğumla başlayan, bebeklik ve çocukluk yıllarında elde edilen, biçimlenen dildir.
Anadilinde eğitim, öğrencinin ilköğretimden başlayarak tüm derslerinin anadilinde işlendiği bir eğitim sistemini içerir. Çocuk bütün müfredatı, dersleri kendi anadilindeki eğitim materyallerinden öğrenir.
İnkarcı yaklaşım toplumun trajedisi
Anadilinde öğrenim ise, dersler egemen toplumun dilinde zorunlu hale gerilerek verilirken, anadilinin de ikinci planda günlük konuşma dili düzeyinde yaşayacak şekilde yüzeysel bir öğrenme dersi gibi işlendiği olumsuz bir sistemi ifade eder. Bütün erkleri elinde bulunduran egemen toplum eğer demokratik esaslardan ziyade ulusalcı/milliyetçi ve asimilasyoncu bir karakter refleksine bürünmüş ise, kendisinin dışındaki toplulukları aşağılayarak onların vergi veren vatandaşlar olduğunu bile bile anadilde eğitim haklarını şiddetli bir biçimde baskılayarak ret eder.
Bu inkarcı yaklaşım birey ve toplum açısında tam bir trajediyi ifade eder. Toplum olarak yok olma kaygısı çatışma ve kaosu kaçınılmaz kılar. Bu bağlamda Türkiye'nin taraf olduğu uluslar arası sözleşmelere çekinceler koyması temel haklar ve birey/toplumun varlık gerekçesi olan dil-kültür asimilasyon politikasının bir sonucu olmaktadır.
Ama Türkiye Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim, Kültür Kurulu (UNESCO), Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği'nin (AB) çocuk haklarına ilişkin sözleşmelerine imza koyduğu halde, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin özellikle Kürt çocuklarının faydalanacağı maddelerine çekince koymuş durumda.
Anadilinde eğitim AKP'nin elinde
Böyle olduğu halde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti de durmadan eşitlikten, özgürlüklerden ve demokrasiden dem vuruyor. Örneğin her 23 nisanda Kürt çocukları incitici bir şekilde dışlanırken, devlet büyükleri eşit yurttaşlık ve cumhuriyetin kazanımlarından nutuk atmaktan geri durmuyor.
Hükümet BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin kutlanacağı 20 Kasım dolayısıyla sözleşmedeki çekinceleri kaldırmalıdır. Hükümet ülkede yaşanan son otuz yıllık savaşı bitirmekte çok büyük katkı sunacak anadilde eğitim hakkı önündeki bütün engelleri kaldırarak, yeni temiz bir sayfa açabilir ve ülkemiz onurlu bir toplumsal barış sürecine girerek rahat nefes alabiliriz.
Bütün bunlar AKP hükümetinin elinde. Kısacası üniter devlet bahanesine sığınmadan sivil demokratik,özgürlükçü bir anayasal düzenleme ile bu hayal olmayan realite uygulanabilir. Çünkü üniter devlet yapısı içinde dil ve kültür özerkliği uygulayan ülkeler var.
Fransa, İtalya, Finlandiya, Avusturya, ABD, Yunanistan çok kültürlülük sorunu dil ve kültür özekliği temelinde çözüme kavuşturmuştur. Bir örnekle bitirelim; Fransa nüfusu altmış milyonu aşkındır. Ulus devlet olarak örgütlense de homojen bir ulusun oluşturulması mümkün olmamıştır. Fransa'da halkın yüzde 80'i Fransızca konuşuyor. Yedi milyon kişi Oksitanca, 900 bin kişi Bretonca,150 bin kişi Baskça,100 bin kişi Flamenca, 90 bin kişi de Korsika dilinde konuşmaktadır. İlgililere duyurulur. (LB/SP)
* Lezgin BOTAN- Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim- Sen) Van Şubesi Başkanı