Yalnız Avrupa'nın değil, dünyanın en köklü ve geniş festivallerinden DOK Leipzig 700 kişinin katıldığı açılış töreniyle başladı. 31 Ekim akşamı gerçekleşen törende sırayla söz alan üç kadın, Saksonya Eyaleti Bilim ve Sanatlardan sorumlu Devlet Bakanı Eva-Maria Stange, Leipzig Belediye Başkanı ve Kültür Müsteşarı Skadi Jennicke ve DOK Leipzig direktörü Leena Pasanen, festivali uzun ve etkileyici konuşmalarıyla resmen açmış oldu.
Etkinlikte sayıları günden güne artmış olan kadın yönetmenlerin eserlerine dikkat çekildi ve DOK Leipzig'in, yeni bir ortak prodüksiyon ödülüyle kadınlara eşit fırsatlar tanıma konusunda bir adım daha attığı belirtildi.
Her sene bir ülkeye odaklanan festivalin bu sene Türkiye'yi seçmiş olmasının ne kadar isabetli olduğu hatırlatıldı, tüm yaşananlara rağmen demokrasi, insan hakları veya ifade hürriyeti konusunu işleyen birbirinden ilginç yapımların ülke hakkında gayet geniş bir spektrum sunduğu belirtildi.
Festivalin Türkiye programı tasarlanırken bile durumun bugünkü kadar endişe verici olmadığından, artan baskı ve sansürle sinema yapmanın fazlasıyla cesur bir davranış haline geldiğinden dem vuruldu.
Festivalin posterine hakim olan siyah ve beyazın, günümüzde tüm gezegende egemen olan keskin ayırımı da gayet etkin şekilde temsil ettiği hatırlatıldı. Milliyetçilik veya dindarlıktan beslenen kin, öfke, nefret ve şiddetin hakim olmaya başladığı bugünlerde, insanların birbirlerini maalesef ya kendi tarafında veya karşı saflarda bir düşman gibi görmeye başladığı belirtildi.
İşte böyle bir anda festivalin ekümenik jürisinin dinlerarası bir jüriye dönüştürülmüş olmasının önemine dikkat çekildi; Türkiye'den Gürcan Keltek'in de dahil olduğu mevzubahis jürinin diğer iki üyesinin Hıristiyan, dördüncü üyesinin ise Yahudi olduğu açıklandı ve hazır bulunanlara tanıtıldı.
Törenin yapıldığı CineStar sinemasının önünden geçmekte olup, Leipzig sokaklarında yankılanan Almanya Milliyetçilerinin sesleri, fanatiklerin tüm dünyadaki tehlikeli kalkışmasını teyit ediyordu.
Türkiyeli filmler
DOK Leipzig'de 1 Kasım Salı günü Bağlar filmiyle başlayan Türkiye filmleri gösteriminden önce etkinliğin program sorumlusu Grit Lemke bu seneki Türkiye seçkisinden ne kadar memnun olduklarını seyircilerle paylaştı.
Ülkenin son zamanlarda daha sık gündeme gelmesiyle televizyon haberlerinden ibaret gibi görünen imajını derinleştirme zamanının geldiğini, devlet zihniyetinden bağımsız eserlerin paylaşılması gerektiğini belirtti.
Kürt nüfusunun gayet yüksek olduğu Leipzig kenti aslında “Almancı” vatandaşlar vasıtasıyla Türkiye hakkında belirli bir fikir edinmek için yeterli motivasyonu sağlamış durumda.
Lemke bir gelenek haline getirdikleri bu bölüm için genellikle seçilmiş olan ülkenin devlet kurumlarıyla temasa geçip gayet uyumlu işbirliklerine girdiklerini, Türkiye'ye sıra geldiğinde, bunun gerçekleşemediğini ifade etti.
Her zamanki gibi, mümkün olduğunca objektif ve birçok bakış açısını barındıran eserlerle programı oluşturmak isterlerken ilgili makam temsilcilerinin daracık bir spektrumdaki yapımları empoze ettiğini belirtti. Bunun üzerine programı geleneksel şekillerden farklı ve bağımsız bir biçimde oluşturduklarını ve sonucu da gayet tatmin edici bulduklarını söyledi. Batı dünyasında her zaman gerekli hız veya tarafsızlıkla karşılanamayan coğrafyamızdaki bazı gerçeklerin bu vesileyle, en kısa zamanda su yüzüne çıkması dileğimiz.
Bağlar
Diyarbakır'ın Bağlar mahallesindeki basketbol sevdalılarına odaklanan Bağlar belgeselinin yönetmenleri Berke Baş ve Melis Birder film gösteriminin ardından bölüm küratörü Özge Calafato ile soru-cevap kısmında seyircilerle buluştu.
Sağlam duruşlarıyla dikkat çeken iki belgeselci, aralarında Gültan Kışanak'ın da bulunduğu, filme katkıda bulunan birçok insanın şu anda gözaltına alındığına veya tutuklandığına dikkat çektiler, Türkiye'nin doğusundaki birçok ildeki internet kesintisinden bahsettiler.
DOK Leipzig'in açılış töreninde, gündemin ruhunu yakalamadaki başarısından yola çıkarak belgesellerle böbürlenen konuşmacılar, Türkiye'de yangından mal kaçırır bir tavırla gerçekleştirilen vahim girişimleri takip etmek için belgesel hızının bile yeterli olmadığını göreceklerdir.
DOK Leipzig'in Türkiye programında aynı gün Leyla Toprak'ın Dûr e… (Uzak) adlı belgeseli gösterildi. Savaş mağduru Kobane'de yalnız özgürlük için değil, kadın haklarını elde etmek için de direnen gerillalar bir yana, yıkıntıların arasında her şeye rağmen ahenk içinde salınan bedeniyle, hayata tekrar bağlanmaya çalışan zarif bir ruha tanık olduk.
Daha sonra Gezi ruhu, Ayce Kartal'ın Tornistan'ı ve Rüzgâr Buşki'nin #direnayol (#resistayol) adlı belgeseliyle Leipzig'de tekrar canlandı. (MT/EKN)