1970 tarihli bu fotoğrafa iyi bakın.
Fotoğraftaki 22 yaşındaki kadın subtropikal bölgede bir engizisyon çetesi tarafından sorgulanmak üzere.
Bu fotoğrafın öncesinde 22 gün boyunca işkence gördü, elektrik verildi, suda ıslatıldı. Dick Cheney'in "ileri sorgulama" diyerek temize çıkardığı o muameleyi yaşadı.
Ama çözülmedi.
Bugün bu kadın, Dilma Rousseff, hep "geleceğin ülkesi" olarak nitelendirilen, satınalma gücü paritesine göre (Birleşik Krallık, Fransa ve İtalya'nın önünde) dünyanın yedinci büyük ekonomisi ve bir BRICS* üyesi olan, uluslararası arenada müzik, futbol ve yaşama zevkiyle örülü yumuşak bir güç uygulayan Brezilya'nın Devlet Başkanı.
Bu fotoğraf sadece bir Rousseff biyografisinin parçası olarak yayınlandı; Brezilya'da sonunda askeri diktatörlük (1964-1985) süresince tam olarak ne olduğunu saptamak için bir Hakikat Komisyonu'nun kurulmasının hemen ardından. Arjantin bunu önceden yapmış, halen yaşayan kendi üniformalı engizisyoncularını yargılayıp cezalandırarak epey yol almıştı...
10 Aralık Cumartesi günü Rouseff da Buenos Aires'teydi; yeniden Arjantin Devlet Başkanı seçilen Cristina Kirchner'in yemin töreni için. Güney Amerika'nın bu iki kilit ülkesinin devlet başkanları da kadın. Bunu Mısır'daki Tantawi cuntasına ya da Suudi Sarayı'ndaki demokratik emsallerine anlatmalı.
Bu işler zaman alır
Mısırlılar bir askeri diktatörlüğü def etmenin Brezilyalıların 21 yıldan fazla zamanını aldığını bilmiyor olabilirler. Fotoğrafta gördüğümüz işkencede çözülmeyen, Dilma bugün Kahire'den Manama'ya, Halep'ten Suudi Arabistan'ın doğusuna kadar demokrasi için dövüşen Google kuşağının 1970'lerdeki karşılığıydı.
Özgürlük diye haykırmak, yalnızca -çok fazla zamandan başka- kaybedecek bir şeyi olmadığını söylemenin bir başka yolu.
Brezilya'da gerçek demokrasi, 1964'deki Washington'un aktif gözetiminde gerçekleştirilen askeri darbe tarafından başı ezildiğinde, daha yeni yeni gelişiyordu. Koma, yirmi yıldan uzun sürdü.
Sonra 1980'lerde ordu kaplumbağa adımlarıyla gerçekleştireceği kendi demokrasiye "geçiş dönemi"ni dillendirmeye karar verdi; "yavaş, kademeli ve güvenli" -onlar için güvenli, elbette- bir geçişti bu.
Ama sonunda geçişi turbo motora bağlayarak tamamlayan -Tahrir Meydanı stiliyle- sokaklar oldu.
Demokratik kurumların güçlendirilmesi - başkanlık kurumu üzerindeki yolsuzluk şüphesinin kalkması da dahil- on yıldan fazla zaman aldı. Ve bir başkan -Obama'nın "adam" (the man) olarak kutsadığı sınırsız popülariteye sahip Lula- başkanlığı ikinci bir sekiz yıllığına daha yürüttü; Dilma'ya yol açmak için.
Yani yol, -yüzyıllardır gözü yalnızca zengin kuzeyde olan kibirli ve açgözlü bir elit tarafından yönetilmiş- dünyadaki en eşitliksiz ülkelerinden birinin, sonunda toplumsal katılımı (social inclusion) ulusal politikalarının temeli olarak kabul eden bir ülkeye dönüşmesi kadar uzun.
Brezilya'daki gelişmeler, Güney Amerika'nın başka bir çok bölgesinde yaşananlarla paralel.
Yeni kurulan Latin Amerika ve Karayip Ülkeleri Birliği'nin (İspanyolcadaki baş harfleriyle CELAC) geçtiğimiz hafta Caracas'ta bir araya gelmesiyle kısmen bir zirveye daha ulaşıldı.
CELAC -Immanuel Wallerstein'ın da adlandıracağı gibi, yeni bir dünya sisteminde- adalet, sürdürülebilir kalkınma ve eşitlik temelinde birleşmiş bir Latinamerikan ulusu oluşturulmasına dair bir düşünce kıvılcımıyla başladı. Süreçte iki isim öne çıktı: Lula ve Venezüella Başkanı Hugo Chavez.
Bu ikisinin vizyonu, eski bir gerilla lideri olan Uruguay Devlet Başkanı Pepe Mugica'dan bir banker olan Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera'ya kadar herkesi ikna etti.
Böylece şimdi, Atlantikçi Kuzeyin tamamı ölümcül bir krizin ortasındayken, Latin Amerika gerçek bir "üçüncü yol" (Şu Tony Blair'in çeşitlemesini unutun artık) olasılığıyla ortaya çıkıyor.
Piyasa Tanrısı emirleri altındaki Avrupa kendi insanlarının giderek derinleşecek yoksulluğunu dizayn ederken, Latin Amerika günden güne büyüyen bir sosyal katılıma doğru adımlarını hızlandırıyor.
Ve Latin Amerika, Kuzey Afrika'dan Ortadoğu'ya kadar gerçekten demokrasiyi düşleyen her bölgeye, bugünkü demokratik kazanımlarının mücadeleyle kazanılmış meyvelerini incelemesi için sunabilir.
Hedefe odaklanın, ödül beklemeyin
CELAC güçlü bir Güney-Güney diyalogu için sağlam bir güvence. Birlik, başlangıç döneminde Şili, Küba ve Venezüella tarafından yönetilecek.
Eski Tupamaro gerilla lideri Uruguay Devlet Başkanı Pepe Mugica Caracas da şunu tüm açıklığıyla söyledi; Birleşik bir Latin Amerikan rüyasına uzanan bu yol elbette dikensiz bir gül bahçesi olmayacak. Geniş kapsamlı politik ve ekonomik projeler şekil almadan önce epey bir ideolojik savaş yaşanacak.
CELAC Brezilya'nın hakimiyetindeki Unasur'u (Güney Amerika Birliği) tamamlıyor. Unasur, kendisi de daha başlangıç evresinde; şu an için esasen bir forum.
Ama onun yerine şimdilik Mercosur var; Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguay ve yakında Venezüella'nın da katılacağı Ortak Pazar. Caracas'ta hem Dilma, hem de Cristina Chavez'le yakın gelecekteki birleşmenin altını çizdiler.
Brezilya'nın en büyük ticari ortağı Çin; eskiden bu ABD'ydi. Yakında iki numara Arjantin olacak ki onlar da ABD'yi geride bırakıyor. Mercosur içindeki ticaret patlama yaşıyor ve Venezüella'nın katılımıyla da patlama devam edecek.
Ama birleşmeye giden yolda sıkıntılar da yok değil. Şili ikili anlaşmaları tercih ediyor. Meksika NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) yüzünden, ilk önce kuzeye bakıyor. Orta Amerika ülkeleri ise CAFTA (Orta Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) yüzünden pratikte ABD sömürgesi durumundalar.
Tüm bu sıkıntılara rağmen, Unasur yakın zamanda çok büyük jeopolitik öneme haiz stratejik bir projeyi onayladı: Yerel devlet şirketleri tarafından yönetilen 10.000 km'lik bir fiber optik ağ projesi. Bu projeyle hedef, ABD'ye bağımlılıktan kurtulmak.
Şu anda Latin Amerika'daki uluslararası bilgi trafiğinin yüzde 80'inden fazlası Miami ve Kaliforniya'ya uzanan denizaltı kablolarından geçiyor. Yüzde olarak Asya'nın iki, Avrupa'nın dört katı.
Ve Latin Amerika'da internet ücretleri Amerika Birleşik Devletleri'ndekinden (ABD) üç kat pahalı. Bu şartlar altında egemenlikten ve birleşmekten bahsetmek zor.
Washington -ki Latin Amerika'ya ihracatı Çin'e ihracatının üç katı- şu anda başka bir bölgeye odaklı ve öyle de kalacak; Asya'ya, evet, Obama yönetiminin Pasifik Yüzyılı projesini uygulamaya hevesli olduğu yere.
Gerçek şu ki Washington'un -Latin Amerikan sağcı politikacıları gibi- Latin Amerika insanına politik ya da ekonomik olarak sunacağı bir şeyi yok.
Bu yüzden bugün Latinamerikalılara düşen iş demokrasilerini mükemmelleştirmek, kendi bölgesel birleşmelerini geliştirmek ve bastıran neoliberalizme karşı duracak alternatif sosyal-demokratik modeller tasarlamak.
Ve bu arada, Walter Benjamin'in bahsettiği şu Tarih Meleği'ne özgü oyunlardan birine başvurarak, belki de dahil olduğumuz bizim Küresel Güney'imizde geçmişteki deneyimlerini Ortadoğulu kız ve erkek kardeşleriyle paylaşabilirler.
Yol gerçekten uzun. Bir diktatörlüğe karşı çıkan 22 yaşında bir kadınla başladı. Ve artık geriye dönüş yok. (PE/BK/HK)
* Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın ekonomileri
** Pepe Escobar, Jeopolitik Analist « Globalistan: How the Globalized World is Dissolving into Liquid War» (Nimble Books, 2007) ve «Red Zone Blues: a shapshot of Baghdad during the surge» kitaplarının yazarı. Son olarak «Obama does Globalistan» (Nimble Books, 2009) kitabı yayınlandı.
*** Çeviri: Bülent Kale - Tlaxcala
**** Kaynak:Al Jazeera