Bugün Sabah gazetesine bir haber düştü: "Köln'de PKK'lılar Türk Lokallerine Saldırdı"
Haberin detayları bir yana, -Köln polisi bildiri dağıtanların "PKK'li" değil "Kürt gençleri" olduğunu açıkladı-, olay geçen hafta boyunca Türkiye-Almanya Kültür Forumu'nun gazetecilik programı çerçevesinde Almanya'da katıldığımız gezi boyunca dillendirilen bir tespiti doğruluyor: "Türkiye kökenli" yöneticiler, STK temsilcileri, politikacılar ve gazeteciler mesele göçmenlik olduğunda tırnak içindeki ifadenin doğru olduğunu ama Türkiye'deki gelişmelere göre Türkiye kökenlilerin de Alevi, Sünni, Kürt, Türk, patron ya da işçi olduğunu hatırlamasına sebep olduğunu anlattı.
"Yavru vatan" Köln
Bu haberin Köln'den gelmesinin özel bir anlamı var. Köln'ün içinde bulunduğu Kuzey Ren-Wesfalya eyaleti, Berlin'le birlikte Türkiye kökenlilerin en yoğun olarak yaşadığı bölge. Berlin'de girdiğimiz bir barın 30 yıldır orada yaşayan Türkiye kökenli barmeni de aynı hikayeyi anlatıyor: "Kürtlerle Türkler normal zamanlarda yan yana ama Türkiye'de olaylar başlayınca anında buraya da yansıyor."
Tüm Almanya'da 2,5-3 milyon Türkiye kökenli göçmen yaşıyor. Bunların yaklaşık 700 bini Almanya vatandaşlığına sahip. Belediye Başkan Yardımcısı Angela Spizig'in verdiği bilgiye göre sadece Köln'de 65 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı göçmen var. En önemli etkense kentte bulunan Ford fabrikası.
Entegrasyon meselesi
Gezi boyunca devamlı karşımıza çıkan "entegrasyon" sorunu bu bağlamda önemli. Türkiye kökenliler onlara göçmen olduklarını hatırlatan sorunlarla karşılaştıklarında bir arada hareket ediyorlar. Örneğin bu yıl içinde çıkarılan ve aile birleşimlerini zorlaştıran Göç Yasası'na karşı Türkiye kökenlilerin oluşturduğu kuruluşlar birlikte hareket ederek eleştirilerini yöneltti.
Öte yandan, haklarla ilgili sorunlarda göçmenler de dini ya da etnik kökenlerini öne çıkaran örgütlenmelere gidiyorlar. Örneğin din eğitimi konusunda Milli Görüş'ten Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu'na kadar farklı kuruluşlar kendi inançları doğrultusunda eğitim hakkını kazanmak için çalışıyor.
Almanya'da Türkiye gündemi
Göçmenlerin Almanya'ya entegrasyonunun sağlanamamış olmasıyla Türkiye gündeminin orada doğrudan etkisi olması da ilintili gözüküyor. Federal Meclis'teki Sol Parti'nin (Die Linke) Türkiye kökenli milletvekillerinden Prof. Hakkı Keskin vatandaş olmayan 2 milyon göçmenin siyasi karar mekanizmalarına katılamadığını anlatıyor.
Avrupa Türk Sanayici İşadamları Derneği Başkanı (ATİAD) Başkanı Prof. Recep Keskin de bir başka noktaya dikkat çekiyor: "Buradaki Türkiye kökenlilerin ana bilgi kaynağı Türk gazetelerinin Avrupa baskıları, Türk televizyonları. Yüzde 80'i bu medyayı takip ediyor." Gerçekten orada bulunduğumuz süre içinde Hürriyet, Milliyet gibi gazetelerin Avrupa baskıları neredeyse tamamen Türkiye gündemine ayrılmış durumdaydı. Keskin haklı olarak kendi yaşadıkları sorunları Türkiye'ye taşıyacaklarına, Türkiye'nin sorunlarının oraya taşındığını söylüyor.
Göçmenlerin dil ve istihdam alanında yaşadıkları sorunlar da ayrımcılığı besliyor ve üretiyor.
Harekat Irak'a, etkisi Almanya'da
Keskin ya da ülkedeki benzer derneklerin çatı örgütü Almanya Türk Toplumu başkanı Kenan Kolat rahatlıkla "Ben Almanyalıyım" diyebiliyor. Sosyal Demokrat Parti (SDP) milletvekili Dr. Lale Akgün'ün "Ben Almanya milletvekiliyim. Sorun bir vatandaşlık hakları sorunudur ve sosyal bir meseledir" vurgusu da önemli. Onlar çözümü burada görüyor. Fakat kelimenin iyi anlamıyla "entegre" olamamış yüzbinlerce göçmen için etnik köken ya da dini inanç öne çıkabiliyor.
Kısacası, Kuzey Irak'a harekat tartışmaları ve Kürt sorununda şiddetin yoğunlaşmasının etkileri bu coğrafyayla sınırlı değil; kimlik meselesinin çok daha katmerli yaşandığı Almanya'daki göçmenler için de bir ayrıma yol açıyor.(EÜ)