Sabahın saat beşiydi. İnsani yardımların yapılabilmesi için ilan edilen 12 saatlik ateş-kes den üç saat öncesi. Kuzenimin evine bir roket isabet etti. Bütün mahalle sokağa fırladı ve koşmaya başladılar. İkinci bir roket koşan kadınların ve çocukların tam üstüne düştü. Ben haberi duyduğumda çok kötü oldum. Biliyorum benim ailem diğer ailelerden farklı değil, ama yine de kuzenimin tüm ailesinin, dokuz kişi, İsrailliler tarafından öldürüldüğünü duymak bana çok zor geldi.
Kuzenimi aradım telefonda. Korkunç bir durumdaydı, şok geçiriyordu. “Ölülerimizi gömmeye gidiyoruz” dedi. İşte böyle oldu.
Daha sonra ateş-kes’in gerçekleşmediğini öğrendim. Bu bizler, doktorlar için çok kötüydü. Bütün hastane personeli bir önceki geceden beri hiç uyumamıştı.
Günlerdir Gazze’nin tüm şehirlerinde ve mülteci kamplarına binlerce roket ve top atıldı. Yerle bir olmuş evler , okullar, camiler arasında insanlar ölülerini arıyordu. Gazze çok küçük bir toprak parçası ve 1.800.000 insan barınıdırıyor. Öldürülen sivil insanların büyük çoğunluğu çocuklar ve kadınlar.
Gazze de alt yapımız yok. Abluka nedeniyle uzun süredir ilaç ve diğer tıbbı malzemeler elimize ulaşmıyor. Şu anda yaralılar hastane koridorlarında yatıyor. Yaralılara, ve ameliyat olması gerekenlere verecek ilacımız yok. Gazzeye su ve elektrik veren santraller ve şebekeler bombalandığı için hastanelerde su ve elektirk sıkıntısı ciddi boyutlarda. Filistin Kızılayı ve yan kolu olan Orta doğu Çocuklar Birliği olarak hergün yüzlerce yaralıya bakmak zorundayız.
Normal kapasitemizin altı katı fazla hastamız var. Bu böyle devam ederse enfeksiyon hastalıklarının başlaması, yaraların iltahap kapması kaçınılmazdır. Diğer sağlık kurumları da aynı durumda. Onlarında elinde ilaç ve tıbbı malzeme yok. Diş ülkelerden bize yardım edecek doktorların ve gerekli tabbı malzemelerin bize ulaşmasına İsrail izin vermiyor. İnsanların gözümüzün önünde ölmesini beklemekten başka bir çaremiz yok!
Bütün bu katliamdan sonra, biz hiç değilse bir garanti bekliyoruz. Bir kez daha bu yaşananların olmaması için. Bu Gazze’nin yaşadığı üçüncü büyük kıyım. Buradaki durumun korkunçluğunu anlatmak istemiyorum aslında. “Savaş suçu” işleniyor diye bağırmak , bütün bunları yaşamak da istemiyorum. Tek bir kelime duymak istiyorum “Insanlık” . İnsanlık Gazze’de sınıfta kaldı. Dünya üzerindeki birçok hükümet tam bir sessizlik içinde . Dünyanın bir çok yerinde, sokaklarda bizim için yürüyen tüm insanlara şükranlarımı yolluyorum. Ama yine söylüyorum, hükümetler insanlıklarını yitirmiş durumdalar.
Ben yine de bütün bu yaşadıklarımızı aşacağamıza inanıyorum. Belki yaralanmış ve zayıflamış olacağız, çünkü fiziki ve manevi olarak çok ağır bir yük altındayız. Ama biz dünyadan merhamet dilenmiyoruz. Biz sadece Filistin halkı olarak haklarımız ıtalep ediyoruz.
Ben barışa ve sevgiye inanıyorum. Günün birinde adaletin kurulacağına inandığım gibi. Bütün yokluklara, acılara rağmen Gazze halkı başı dik, direndi. Dayanışma içinde birbirlerini kollayarak, paylaşarak insanlığa bir ders verdiler. Anlayanlar anladı ve yanımızda yerlerini aldılar. Onları, kalbimizin derinliklerine gömdük. (MEF/HK)
* Melek Ulagay Taylan electronicintifada.net adresinden çevirdi.
Dr. Mona El-Farra Filistin Kızılay'ında çalışıyor, Ortadoğu Çocuklar Birliği'nde Gazze Projesi (Gaza projects at the Middle East Children's Alliance) Direktörü. |