Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararına göre Ahmet’in düğün sırasında kurusıkı tabanca ile ateş etmesi suç değil, kabahattir. Kurusıkı silah değildir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göre; Ahmet’in düğünde kuru sıkı tabanca ile ateş etmesi 5326 sayılı Kabahatler Yasası'nın 36. maddesinde düzenlenen "(1) Başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye, elli Türk Lirası idari para cezası verilir. …(3) Bu kabahat dolayısıyla idari para cezasına kolluk veya belediye zabıta görevlileri karar verir." hükmüne uymaktadır.
Yine Kabahatler Yasası'nın 18. maddesine göre "mülkiyetin kamuya geçirilmesine" karar verilebilmesi için yasada açık bir düzenlemenin bulunması gereklidir. Kabahatler Yasası'nın 33. maddesinde dilencilik, 34. maddesinde kumar kabahatleri düzenlenirken mülkiyetin kamuya geçirilmesinden açıkça bahsedilmiştir. Ama bu olaya özgü olan 36. maddede bu şekilde açık bir düzenleme yoktur. O halde, Ahmet’in eylemi de bir kabahat olduğuna göre TCK’deki suç aletinin “zoralıma” ilişkin hükümler uygulanmayacaktır. Yerel mahkemece kurusıkının zoralımına karar verilmiş olması yasaya aykırıdır ve kurusıkı tabancanın sahibine iadesine karar verilmelidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu verdiği bu kararla, yerel Asliye Ceza Mahkemesi'nin 21.12.2005 gün ve 537-1397 sayılı kararının “bozulmasına”, Kabahatler Yasası'nın 36. ve 18. maddeleri uyarınca, sanık Ahmet’in 50 YTL idari para cezası ile cezalandırılmasına ve bir adet Blov-Magnum Mod 2000 marka 9 mm. çaplı kurusıkı tabanca, şarjör ve 4 adet dolu fişeğin kabahatliye iadesine karar vermiştir. Yerel mahkeme kararını da bu şekilde düzelterek onamıştır. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/8-109 E., 2007/115 K.Yargıtay Kararları Dergisi Cilt 33 Kasım 2007 Sayı 11 Sayfa (2119-2129)
Ceza Genel Kurul Üyelerinden sadece üye; yargıç M. Ünal Başoğlu ve Celal Araş bu karara “muhalefet etmişlerdir”. Gerekçeleri çok açıktır.
İki üyenin şerhi: Ateşli silah sayılmalı
"… 765 sayılı TCK’nin yürürlüğü döneminde 264/7. maddesinde yazılı suçun oluşabilmesi için maddede sözü edilen "silah"ın mutlaka 6136 sayılı Yasa kapsamında sayılan ateşli silahlardan olması gerektiğine ilişkin görüş ve uygulama silah teriminin aynı Yasa'nın 189. maddesindeki tanımından kaynaklanan bir husus olup, burada uygulama yeri yoktur. Çünkü 5237 sayılı Yasa'nın 6. maddesinin (f) fıkrasında silahın tanımı yeniden yapılmış olup, 5. bentte saldırı ve savunma amacıyla\yapılmamış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli şeyler de silahtan sayılmıştır. Dolayısı ile 170. maddede sözü edilen ateşli silahın sadece 6136 sayılı Yasa kapsamında sayılan ateşli silah olarak değil, maddede yazılı korku-kaygı ve panik yaratabilecek elverişlilikte bir ateşli silah olarak anlaşılması gerekmektedir. Bu nedenle gerek görünümü gerekse ateş etme kabiliyeti yönünden gerçeğinden ayırt edilemeyen ve hatta basit bir ameliye ile 6136 sayılı Yasa kapsamındaki silaha dönüştürülebilen ses tabancası yüksek ateş gücü nedeniyle mağdur üzerinde sonuç doğurmaya elverişli bulunması nedeniyle 170/1. maddede yazılı suçun oluşacağı açıktır. Bunun illa da 6136 sayılı Yasa kapsamında kalan silahlardan olması şart değildir.
"Örneğin kamuoyunda isabetli olarak 'maganda' olarak tanımlanan kişilerin spor müsabakaları, düğün ve şenlikler gibi toplumsal hassasiyetlerin yoğun olduğu ortamlarda veya geceleyin herkesin istirahata çekildiği meskun mahallerde bu maddede yazılı suçu işledikten sonra silahın ele geçirilememesi veya ele geçirilen silahın balistik muayenesi neticesinde 6136 sayılı Yasa kapsamında kalmadığının anlaşılması halinde mağdura; kusura bakma, korku ve kaygıya kapılmanı gerektirecek bir şey yokmuş demek kamu vicdanını tatmin edebilecek midir?
"Nitekim Dairemizin görevi dahilinde bulunan tehdit suçlarında (765 sayılı Kanun'un Md. 188/3, 191/2, 5237 sayılı Kanun'un Md. 106/2-a) tehdit suçunda kullanılan ateşli silahın mutlaka 6136 sayılı Yasa kapsamında sayılan silahlardan olması koşul değildir. Oyuncak tabancanın dahi tehdit kastı ile karşısındaki kişiye doğrultulması korku doğurmaya elverişli bulunması nedeniyle silahla tehdit suçunu oluşturacağı kabul edilmekte ve bu uygulama istikrarlı bir şekilde sürdürülmektedir (Örneğin 4 CD 03.10.2003 gün, 2002/ 27434 E. 2003/10566 K.). Bir diğer husus: 5326 sayılı Yasa'nın "gürültü" başlıklı 36. maddesinde tanımlanan suç öngörülen müeyyideden de anlaşılacağı üzere toplum olarak birlikte yaşamanın zaruri kıldığı ortak yaşam, mekan ve alanlarında başkalarının huzur ve sükununu ihlal edebilecek nitelikte gürültü teşkil edebilecek basit fiiller olup, gürültü neticesinde kişinin korku-kaygı-panik duymuş olması da maddede yazılı suçun unsurlarından değildir. Bu nedenle 170. maddede yazılı suç, çağdaş toplumlarda önemsenmeyecek, basite alınacak ve basit müeyyidelerle geçiştirilebilecek türden bir suç değildir. Yerel mahkemenin mahkumiyet hükmü isabetlidir ve yasaya uygundur.”
Sadece iki üye yargıç çoğunluk görüşüne karşı… Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun çoğunluk görüşüne göre; Ahmet’in düğünde kurusıkı tabanca ile ateş etmesi kabahatten ibarettir ve cezası 50 YTL’dir. Kuru-sıkı tabancası, dolu fişekleri ve şarjörü iade edilmiştir. Artık düğünde ateş edenler bu kabahatlerinin bedelinin 50 YTL cezası olduğunu bilmektedirler. Belki çoğu kişi cebinde peşin para, elinde kurusıkı tabancayla düğünlerde havaya ateş edip zabıtaya cezasını peşin olarak bile ödeyebilir…Kurusıkı tabancasını beline sokup dolaşabilir ve hava atabilir... Ne de olsa cezası 50 YTL... Tabancaya da el konulmuyor.
Bu karar kamu vicdanını rahatsız eder
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bu kararı kamu vicdanını rahatlatmaz. Rahatsız eder. Umarım bir gün “çoğunluk”, kurusıkının yarattığı mağduriyetleri fark eder. Karşı oy yazısındaki gerçeklerin farkına varmalıyız. Umarım kurusıkı silahların yarattığı tehlikenin gürültüden ibaret olmadığını anlarsınız. Umarım insanların hayatları kurusıkı silahların “gürültüsünde” yok olmaz... Kurusıkı silahlarla işlenen cinayetlerin failleri meçhul kalır. Aklınızda tutun; yok olan hayatların ardından gelen çözümler, acıyı dindirmiyor. (Fİ/TK)