Ortadoğu ve Avrupa coğrafyasına uzak olmasına rağmen Japonya her zaman merak edilen ve ilgi duyulan bir ülke olmuştur. Bunun en önemli nedeni hem ekonomide hem de teknolojide ilerlemesine rağmen geleneksel kodlarını muhafaza edebilmesidir. Japonya’nın bunu Uzak Doğu’nun en ücra köşesinde başarabilmesi, bilimsel gelişmenin Batı’da sağlandığı kanısını yıkmasıyla da dikkat çekmekte. Tabii küreselleşmeyle küçük bir köye dönüşen dünyada artık Japonya da uzak değil. Bu nedenle Japonya, Kürtler de olmak üzere birçok halkın sığınmak için gittiği bir ülke oluyor.
Ben de uzun yıllardır Japonya siyasi çevresi ve dostlar aracılığıyla Japonya’yı tanımaya çalıştım. Bu süreçte Kürtler üzerine çalışan birçok Japonyalı dost da edindim. Aynı şekilde Japonya ile Kürtler üzerine yazılar yayınladım. Tabii birkaç hafta önce Uluslararası Kürt Konferansı çerçevesinde Japonya’ya gidip hem siyasi hem de kültürel atmosferi yerinde solumak bir başka oldu. Kürt coğrafyasının farklı parçalarından Kürt siyasi fraksiyonlarının katıldığı “Uluslararası Kürt Konferansı” her yönüyle dikkat çekiciydi.
Japonya’nın Kürdistanı
Öncelikle Japonya, uluslararası diplomasi ve siyasetin geliştiği Ortadoğu’dan çok uzak bir coğrafyaydı. İkincisi, Japonya ve Kürtlerin siyasi ilişkisine dair Kürt kamuoyunun fazla bir bilgisi yoktu. Tabii Japonya üzerine çalışanlar orada nicelikçe az ama nitelikçe güçlü bir Kürt diasporasının olduğunu biliyordu. Bu nedenle Japonya Kürtleri çok zor bir işe imza atarak ilk Kürt konferansını organize etmeyi başardılar. Kürt konferansı çerçevesinde Japonya milletvekilleriyle ve basınıyla da pek çok toplantı yapıldı. Taraflar karşılıklı olarak ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğini belirttiler. Yine Kürt konferansına da Japonyalı gazeteciler, siyasetçiler ve gençlerin ilgisi de beklenenin üzerindeydi.
Tabii belirtmek gerekirse bugün Japonyalıların Kürt halkına gösterdiği ilginin bir geçmiş de var. Çünkü Kürtlerin Japonya macerası Türkiye’nin 1990’lı yıllardaki siyasi karmaşasından kaçışıyla başladı. 90’lı yılların şiddet ve çatışma ortamından binlerce Kürt Avrupa ülkelerine iltica ederken Maraş’ın Pazarcık ilçesinden iki Kürt’ün yolu Japonya’ya düşer. Zamanla Türkiye’deki çatışma koşullarının ağırlaşmasıyla Japonya’ya iltica edenlerin sayısı artar. Japonya’ya iltica eden Kürtler ağırlıklı olarak Tokyo’ya yakın Saitama Eyaleti’nin Kawaguchi ve Warabi ilçelerine yerleşir. Böylece sayıları 2 bini bulan Kürtler adeta bir “Kürt mahallesi” meydana getirir. Hatta Kürtlerin yaşadığı yeri ifade etmek için Japon kamuoyu da bugün “Warabistan” ifadesini kullanıyor.
Karihomen mağduru Kürtler
Tamamına yakını mülteci statüsü elde etmek için sığınma talebinde bulunmasına rağmen birkaç aileye özel oturum izni ve bazılarına da 6 aylık vizeler verilmiş. Bunun dışında kalan sığınmacılara Göçmen Bürosu tarafından verilen Karihomen belgesi bulunuyor. Karihomenli sığınmacılar, iki ayda bir veya istenildiği zaman evraklarını Göçmen Bürosu’na götürmek zorundalar. Karihomen belgesi, sığınmacılara herhangi bir statü sağlamıyor. Bu belgeyle ülkede kalanlar, herhangi bir sağlık, seyahat ve çalışma hakkından yararlanamıyor. Hatta Karihomenli sığınmacıların bazen hapishanelere benzeyen kamplarda tutulduğu da ifade ediliyor. Bu nedenle Japonya Kürtleri sık sık Göçmen Bürosu ve BM ofisi önünde gösteriler düzenleyip taleplerini dile getiriyorlar.
Japonya siyasi mülteciliği kabul etmemesine rağmen kanunlarına göre iltica başvurusu sonuçlanmamış sığınmacıları sınırdışı da edemiyor. Buna bağlı olarak Karihomen evrakıyla yaşayan Kürtler; inşaat, yıkım-söküm ve restoran işlerinde çalışarak hayatlarını kazanmaya çalışıyorlar. Çok ağır şartlarda çalışan bazı sığınmacılar kaçak çalıştıkları için herhangi bir sözleşme yapamıyorlar. Hiçbir gerekçe gösterilmeden işlerine son verilebilir durumda olan sığınmacılar ücretlerini nakit olarak elden alabiliyorlar. Bunun yanında kendi adlarına banka hesabı açma veya ev kiralama hakkına da sahip değiller. Mülteci hakları aktivistleri özellikle Türkiyeli hiçbir Kürt’e mülteci statüsünün verilmediğine dikkat çekiyor. Japonya Hükümet yetkilileri de Japonya’daki 3463 Türkiyelinin kaçına mülteci statüsü verdiğini açıklamıyor.
Japonya işgücünde Kürtler
Buna rağmen bazı Kürtler zamanla kendi işyerlerini açmayı başararak bir yönüyle Japonya işgücü piyasasında yer alarak kendi ekonomilerini kurabildiler. Restoran açmanın dışında bugün Japonya Kürtlerinin 50’ye yakın inşaat firması açtıkları ifade ediliyor. Ciddi bir işgücü açığının bulunduğu Japonya’da Kürtler bu adımlarla bu açığı kapatmaya aday oldukları mesajını da veriyor.
Reuters’ın hazırladığı bir haberde de Japonya iş dünyasının görüşlerine yer verildi. Japonyalı iş insanları, Japonya hükümetine göçmen politikalarını gözden geçirmeyi tavsiye ederken görüşülen 259 Japon şirketinden yüzde 76’sı yabancı işçilerin çalışmasına izin verilmesi gerektiğini belirtiyor.
Japonya Hükümeti ise yükselen talepler karşısında herhangi bir politika geliştirmezken sessizliği tercih ediyor. Japonya siyasi mülteciliği kabul etmediği gibi genel olarak mültecileri savunmak yerine göçmenliğin kontrol altına alınmasından yana bir tavır sergiliyor. Başbakan Shinzo Abe bu konuda yaptığı bir konuşmada, öncelikle ekonomik kalkınmaya ve kadın ile yaşlıların işgücüne katılımına odaklanmak gerektiğini ifade etti. Yine Reuters’a konuşan Abe’nin özel danışmanı ise Japonya’da göçmen ifadesine karşı bir alerjinin olduğunu, Japonyalıların güvenlik endişesi taşıdığını belirterek “Japonyalılar yabancı işçilerin kendi işlerini ellerinden alabileceği endişesi taşıyor” dedi.
Japonya Adalet Bakanlığı ise şu an için herhangi bir planları olmadığını, bunun da “onların evlerine gitmeleri gerektiği” yönündeki pozisyonlarını değiştirmediğini vurguluyor.
Her şeye rağmen dostluk adımları
Japonya Hükümeti’nin olumsuz tavrı beraberinde mültecileri kriminalize ettiği için Japon halkının endişelendiğini söyleyebiliriz. Esasında Japonya halkının göçmenlerin varlığından çok da haberdar olduğunu zannetmiyorum. Bazıları da uzaktan bakmayı tercih ediyor. Ama diğer taraftan Kürtlerle çok yakın ilişkide olan Japonyalılar da var.
Tabii sığınmacıların Göçmen Bürosu tarafından kamplarda tutulması, yabancıların suçlu olduğu düşüncesinin gelişmesine neden olabiliyor. Oysa Japonya Kürtleri, bugün kaydettikleri aşamayla Japon halkıyla dostane ilişkiler geliştirmek istediklerini ve Japonya’yı ikinci evleri olarak benimsediklerini gösteriyorlar.
Özellikle Mart 2011’de Japonya’da yaşanan deprem ve tsunami felaketinde Kürt gençlerinin gönüllü olarak kurtarma çalışmalarına katılmak üzere deprem bölgesine gitmesi iki halkın duygusal birliğini perçinlemiş. Aynı şekilde Van depreminde yardım etmek için geldiği Van’da yaşamını yitiren Atsushi Miyazaki’yi de unutmamak gerekiyor.
Japonya’da Kürt dernekleşmesi
Japonya Kürtleri mevcut eksikliklere ve sorunlara takılmadan zamanla kültürel ve diplomatik açıdan büyük ilerleme kaydettiler. Bununla birlikte Japonya medyasının da yoğun ilgisine mazhar olan Kürtler, adaptasyon sürecini de geride bıraktılar. Tokyo’da bugün Kürt Kültür Derneği ve Japonya-Kürdistan Dostluk Derneği çatısı altında faaliyet yürüten Kürtler, Japonya kamuoyunda ve Reuters gibi uluslararası ajanslarda sık sık yer alıyorlar.
Bugün Japonya Kürt Kültür Derneği, Kürtlerin örgütlü yapılarının merkezi olurken Kürtlerin anadillerini ve kültürlerini geliştirmek amacıyla çalışmalar yaptıkları bir merkez haline geldi. Bu anlamda dernek yöneticilerinden Vakkas Çolak, Eyyüp Kurt, Bayram Taş ve Memo Yücel başta olmak üzere herkesin ciddi emek harcadıklarını ifade etmem gerekiyor.
Japonya-Kürdistan Dostluk Derneği’nin sekreterliğini de yapan Vakkas Çolak, Federal Kürdistan’ın Selahattin Üniversitesi’nde Japon Dili ve Edebiyatı bölümünü açmanın yanında Japonya’da bir Kürt enstitüsü projelerinin olduğunu belirtiyor. Şu an Kürt Kültür Derneği’nde her hafta Japonca ve Kürtçe kurslar da veriliyor. Bu konuda materyal çalışmalarının hızla devam ettiğini vurgulayan Çolak, yakın zamanda Japonca-Kürtçe gramer kitapları ve sözlüğün raflarda yerini alacağı müjdesini de veriyor.
Tabii ki Japonya’da Kürt kadınları da boş durmuyor. Her ay düzenlenen Kürt mutfağı günleriyle hem Japonya halkıyla kaynaşma sağlanıyor hem de Kürt yemekleri Japonya’ya tanıtılıyor. Bunun yanında elde edilen gelirle de insani yardımlarda bulunuluyor.
Diğer taraftan da Japonya-Kürdistan Dostluk Derneği’nin başkanı Akinobu Kinoshita’nın da katkılarıyla bir şubesi de Irak Kürdistan Bölgesi’nde de bulunan Japonya-Kürdistan Dostluk Derneği farklı çevrelerden Japon ve Kürt halkını bir araya getirip ortak çalışmalara imza atıyor.
En son farklı halklardan oluşan futbol takımlarının katıldığı bir turnuvaya da imza atan Kinoshita, Kürtlerin Japon ve diğer halklarla kaynaştığını belirterek sporun barış ve kardeşlik olduğu mesajını verdiklerini söylüyor. Bunlara ek olarak Japon iktidar ve muhalefet partisinden birçok Japon milletvekilinin üyesi olduğu Japonya-Kürdistan Parlamentolar arası Dostluk Grubu da Kürt ve Japon ilişkilerinin geliştirilmesi amacıyla girişimlerde bulunmaya devam ediyor.
Japonya’nın gündeminde Kürtler
Bahsi geçen gelişmelere bakılırsa Kürtlerin hem kültürel hem de siyasi olarak Japonya’nın objektifine girmeyi başardığını söyleyebiliriz. Japonya Hükümeti’nin yakın zamanda Federal Kürdistan’da konsolosluk açması, sık sık insani yardımlarda bulunması ve birkaç yıl önce Şengal’e ambulans göndermesi bir niyet beyanıdır.
Tabii bunu, Kürtlerin demokrasi gelenekleriyle Ortadoğu’ya sundukları proje ve siyasi açıdan elde ettikleri kazanımların uluslararası sonuçları olarak görmek gerekir. Çünkü enerji ihtiyacının yüzde 80’ine yakınını Ortadoğu coğrafyasından karşılayan Japonya’nın Kürtlere bigane kalması beklenemez. Bu açıdan da Ortadoğu’da istikrarın sağlanması için Kürtlerin siyasal haklarını elde etmesi konusunda Japonya’nın rol alması, kendi çıkarına da hizmet edecek gibi görünüyor. Aynı şekilde Türkiye’de de şirketlerinin geleceği ve yatırımlarının güvenliği için Japonya’nın çözüm sürecine dönülmesini AKP Hükümetine tavsiye etmesi beklenebilir somut bir politikadır.
Bunun bir nedeni de Japonya’ya yerleşen Kürtlerin, Türkiye’de devam eden politik sürecin bir sonucu oldukları gerçeğidir. Çünkü politik sorunlardan dolayı Japonya’ya sığınan Kürtler, her yıl Newroz Bayramı’nı ulusal kıyafetleriyle Tokyo’da kutlarken Türkiye’nin siyasi gündeminden de uzak kalmadıklarını gösteriyorlar. Aynı şekilde Tokyo’da kitlesel olarak barışçıl gösteriler de yapan Kürtler, Japonya Hükümetine de her fırsatta dostluk mesajları gönderiyorlar. HDP’yi Japonya’da birinci yapan Kürtler, en son referandumda da Japonya’dan yüzde 64 “Hayır” çıkarmayı başardılar.
Kürtler statü istiyor
Sonuç olarak Japonya ve Kürtler arasında karşılıklı olarak ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla ortaya çıkan bir niyet ve irade beyanı var. Burada Kürt – Japon dostluğunun bölgenin diğer halklarına karşı düşmanlık temelinde oluşturulmak istenmediğinin de altını çizmek gerekiyor. Ama Tokyo’da gerçekleştirilen Uluslararası Kürt Konferansının sonuç bildirgesinde de belirtildiği üzere Japonya, Türkiye’de çözüm sürecinin başlaması ve Kürt coğrafyasına insani yardımlarda bulunma konusunda rol almalıdır.
Aynı şekilde Türkiye de Japonya’da yaptığı turizm reklamlarında Kürtlerin varlığına yer vererek bunu Japon-Kürt-Türk dostluğuna çevirmelidir. Bu süreçte Japonya Hükümeti de özellikle Göçmen Bürosunda tutulan Kürt sığınmacıları serbest bırakıp Japonya’yı kendilerine ikinci bir vatan edinen Kürtlere en azından bir defalığına mülteci statüsü vererek bundan sonrası için Japonya’ya iltica edenlere yönelik adil bir yasa yapmalıdır. (İG/EKN)