Türkiye’de her seçim dönemi bir öncekini aratıyor. AKP ile birlikte çekilmez hale geldi ve şu an kaçak seçmen, hile hurda, iftira ve savaş tehditleri ile bir seçim süreci yaşanıyor. Algı savaşları ve karşı tarafı zekadan yoksun hiçleştirme hamleleri ile seçim çalışması yapılıyor.
Tüm bu hengâme içinde en zorlu cephe DEM Parti’nin.
Başta kendisi olmak üzere herkesle baş etmek zorunda.
Kürt siyasetinin 2024 sürümü DEM’e o kadar fazla saldırı var ki, hangisine yetişilir kestirmek zor.
Sahada siyasal, güvenlik, psikolojik çember, daha derinde sosyal baskı, çekirdek kısmında çıplak devlet. Hepsinin toplamı ve düzenli eklemeler ile Kürt sorunu işte!
Böylesi bir ahval ve şerait içinde İstanbul’daki DEM Parti algıları ve yine burası üzerinden genelleşen görüşler, siyaset pazarında borsayı alt üst etmeye yetti, yetiyor.
İstanbul ile ilgili en temel mesele, orada DEM Parti’nin bir parti olarak kabul edilmeyişi ve bu algılayış, ön kabul üzerinden süregiden sığ, absürt davranışlar, söylemlerdi. Neymiş, kendi adına değil başkalarına destek için hep olmalıymış. De here lo!
Müsaadenizle tam da buradan devam edeceğim.
Geçenlerde sloganı “gücü özgürlüğünde” deme cüreti gösteren ama gücü sansüründe, Alo Fatih olayının gösterdiği üzere gücü sarayında olan HaberTürk, DEM adayı Meral Danış Beştaş’ı canlı yayına aldı ve seçimle ilgili program yaptı.
Program öncesi hesabından duyuru yapan Beştaş’ı alıntılayan bir araştırma görevlisi, tabi sadece araştırma görevlisi değil; toplumbilimci, felsefe alanında doktora yapmış falan fistan, alıntı yapmış ve şunu demiş:
“Acaba ne değişti?”
Hele hele! Wey wey!
Ax û wax! Sorunun endamına, deriiiiinnn içeriğine ve öngörüsüne bakar mısınız?
Bu sorunun içinde ne yok ki! AKP ile anlaştınız, Şogun’daki Efendi Toranaga’ya ihanet ettiniz, Ömer Seyfettin Kaşağı öyküsündeki atı kaçırdınız, çarşamba pazarındaki son yeşilliğe el koydunuz, Japonya’daki volkanik dağları aktifleştirdiniz, Kulp’a olimpiyatları getirmediniz ve daha onlarca itham içeren bir soru…
‘Gülün Adı’ eserine ilham veren Sacra di San Michele manastırı ve o manastır içinde zor olayları çözen Baskerwilleli William misali; programa DEM katılması ile gelen derin araştırma içgüdüsü! Manastırın labirentlerindeymişçesine evrene yollanan o soru: ACABA NE DEĞİŞTİ? Zıkkımın kökü değişti…
Yok yani gerçekten ne değişmiş olabilir? 36-42 Kuzey paralelinde payımıza düşen faşizm ile 26-45 doğu meridyeninde atılı iftira ve ithamlarda ne değişebilir? Hele söyle ne değişti ne değişiyor?
Bir programa katılmış, belli ki program da tarafsızız imajı için 1 gram bir şey göstermek istemiş. Bunun bir karşılığı var mı? Yok… Programa çıkılmasın? Çıkılsın tabii, bu fırsat kaçırılır mı? Siyaset uzmanı arkadaşımıza göre çıkılmasın, madem çıkılıyor o halde derin bir pazarlık dönmüş ve bu pazarlık mahkûm edilmeli. Yeminle soru aklıma geldikçe Hevsel bahçelerinde hormonlu domates ekesim geliyor. Soru aklıma geldikçe muhtar adaylığımı koyup ‘Ne değişecek diye sormayın, her şey değişecek’ sloganı ile duvarlara afiş asasım tutuyor.
Bu bilginlerin derin bilgisizliği beni ürkütüyor. Bu kadar rahat ve utanmadan söz kurmaları ağzımdaki çayı püskürtüyor. Hoş, ortam onlara kalmış.
Kürt sorunu o kadar çok şey ki, bir şey olamıyor. Tam bi şey olacakken de olmasına izin verilmiyor. Bu sorunun çok tanımı var ama halkımızı ikna edemediğim bir tanımı daha var!
İşte bu soru beni tekrar bu tanıma getirdi.
Lütfen bir dakikanızı bana ayırın.
Dostlar, ninja severler;
Kürt sorunu bayağı matematiksel de bir sorun. Matematiğin doğası ve hakikatine içkin kabuller, bu sorun için de geçerli. Bu alan içinde Kürt sorununa dair tanımım şu:
“Kürt sorunu, bir türev ve integral meselesidir.”
Bakın lisede en korktuğumuz, en az işlediğimiz başlık türev ve integral idi.
Zaten tanımını bile anlama şansı verilmedi. Herhangi bir teğetin herhangi bir eğriye x ekseniyle yaptığı pozitif yönlü açının tanjant değeridir, derseniz küfür gibi algılanmaz mı?
Biz zamanına ‘hoca de bırak yaw, buradan soru da gelmiyor zaten’ dedik. İlişkimiz bu kadar kaldı.
Oysa gerçekten de Kürt sorununu anlamak için en gerekli konu başlığı olmaya adaydır Türev ve İntegral.
Türevini almak vardır ya hani, aklını alırım gibi bir şeydir.
İşte Kürt sorununun da türevini alınca elde avuçta ne kalıyor, denklemler nasıl seyrediyor çok önemli.
Bu sorunun neden Kürt sorunu üzerinden ele alınması gerektiğine gelince…
Çünkü Türev “değişimi” ölçer. Bütün mesele budur.
Matematiksel olarak bir şeyin diğerine göre değişim miktarı demektir Türev. İntegral ise özce, bu değişimin miktarıdır.
Sayılardan çıkıp, biraz daha toplumsal-tarihsel-sosyal olay ve olgulara gelelim.
Hepsinin geçmiş ve şimdi arasında değişimidir tüm konuştuklarımız.
O anlamda Kürt sorunundaki değişim ve bu değişimin miktarını doğru okursak, formülü veya formülde yer alan yerlere doğru kavram/olguları/tarihleri yerleştirirsek değişimi ve miktarını da bulacağız. Değişimin nasıl ve hangi yöne olduğunu, nasıl bir seyir izleyerek geldiğini, hangi aralıklarda doğrusal nerede parabolik ilerlediğini görürsek teşhis koyar ve çözümü de ifade edebiliriz. En azından bir çözüm yolu öneririz rahatça!
Diğer türlü ‘yanlış formülle doğru sonuç bulunmaz’ diyen atalarımızı da dikkat almamış olacağız.
Başa gelirsek, bak sevgili kardeşim,
Acaba ne değişti diye soracağına git önce bu sorunun türevini al, sonra da integrali ve kendini netleştir.
Kürt sorunu, onu anlamayanların aklını aladursun; türevi alamayanların da bizi bizden alan soruları hunharca dolanmaya devam ediyor.
Bu sorun bir türev ve integral sorunudur. Değişimi görmek istiyorsan formülü doğru yerden kuracaksın. Yanlış her soru, soruna sorun katar… Katma, katma…
(ÖA/AS)