PKK’nin silah bırakmaya en çok yaklaştığı dönem, 1999 yılındaki uzun süreli ateşkesti. Bilindiği gibi 1999'da Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerini PKK ateşkes ilan etmiş ve bütün güçlerini sınır ötesine çekmişti. Daha o gün sürecin bir silahsızlanmaya varması mümkündü. Ancak Ankara’da kimse süreci sahiplenmedi. Çözüm için adım atmak bir yana, PKK kampları sürekli bombalandı, zaman zaman karada operasyonlar yapıldı. PKK de bu bombardımanları ve verdiği kayıpları gerekçe göstererek 1 Haziran 2004 tarihinde ateşkesin artık geçersiz olduğunu açıkladı ve çatışmalar tekrar başladı.
Şimdi de filli bir ateşkes yaşanıyor. Henüz somutlaşmış bir plan yok, ama bir kere daha silahların sonsuz kadar susacağı bir sürecin başlaması için koşullar elverişli.
Genel kanının aksine sürecin buraya varmasında Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) önemli payı var. DTP’nin Meclis’e girmesi bir şanstı. Ancak başbakanın kendilerine koyduğu ambargoyu aşamadılar. Başbakan daha ilk günde bu imkânı imkânsızlığa dönüştürdü. Ve DTP’lilerle görüşmeyi ret etti.
Eve dönmek
Ankara’da bir sonuç alamayacakların anlayan DTP’liler ise Kürt yönetimi nezdinde girişimlerde bulundular. Bir Kürt konferansı fikri bu görüşmelerde ortaya çıktı. PKK de dahil bütün Kürt örgütler bu konferansa katılması ve bütün örgütler için bağlayıcı olacak kararlar alınması öngörüldü. Kürt konferansının tek gündem maddesi, Türkiye ile ilişkiler olmayacak, ama en önemli maddelerden biri bu olacak. Konferansa ilişkin tartışmalar sürüyor ve bazı itirazlar dillendiriliyor. Ama kimse konferans fikrini ret etmiyor. PKK, bu girişme bir şans vermek için eylemsizlik durumunu sürdürüyor.
Devamının nasıl formüle edileceği aşağı yukarı belli. İpuçlarını Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin CNN Türk’e verdiği demeçte bulabiliriz. Talabani, “Benim anladığım kadarı ile bazı talepleri karşılanırsa silah bırakacaklar. Bana söylendiği kadarıyla iki talepleri var: Türkiye’deki Kürtlerin içinde yaşadığı koşulların iyileştirilmesi ve Kürt diline saygı gösterilmesi.” Barışçıl çözüm tek yöntemdir, diyen Talabani, “Tek bir şey söyleyebilirim, dağdakilere silah bırakıp evlerine geri dönme çağrısı yaparken Türkiye’deki hapishanelere dönsünler demiyoruz. Evlerine geri dönsünler diyoruz.”
Olacak iyi şeyler
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin son Türkiye ziyaretinde yaptığı görüşmeler ve açıklamalar sürecin yürüdüğünü gösteriyor. Talabani, bir plan olmadığını söylüyor. Ancak Gül ve Erdoğan'la bu konuyu konuştuğunu da söylüyor.
Ankara’da henüz bağlayıcı bir açıklama gelmedi. Devletin ne tür bir hazırlığının olduğunu bilmiyoruz. Elde sadece Cumhurbaşkanı Gül’ün İran ve Irak ziyaretleri sırasında yaptığı açıklamalar var. Öcalan’ın son avukat görüşmesindeki ifadeleri, cumhurbaşkanının söylediklerinin ciddiye alındığı gösteriyor. İki açıklamayı birlikte ele aldığımızda silahların susturulması fırsatının bir kere daha doğduğunu görürüyoruz.
Ancak en iyi plan bile Türkiye tarafından kabul edilmezse, bunun pratik bir anlamı yok. Ankara’nın şimdiye kadar resmen deklere ettiği, sadece üçlü bir mekanizmanın oluşturulduğu bilgisi oldu. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Burak Özügergin, 24 Şubat’ta yaptığı basın toplantısında üçlü mekanizma hakkında bilgi verdi. Anlaşıldığı kadarıyla Türkiye’nin bu üçlü mekanizmadan beklentisi, PKK’nin güç kullanılarak tasfiye edilmesi ve buna ABD ile Federe Kürt yönetiminin de destek vermesidir.
Eğer öyle ise, söz konusu üçlü mekanizmanın da çıkmaza girme ihtimali kuvvetli. PKK’nin güç kullanılarak tasfiye planına Kürt Federe Yönetimi’nin evet demesi zor. Barzani ve Talabani nedeni ne olursa olsun bir Kürt örgütü ile çatışmak istemiyorlar. Biliyorlar ki ne Güneyli Kürtler ne de Kuzeyli Kürtler böyle bir çatışmaya sıcak bakmaz. Ayrıca, Irak’ta sürekli değişen güç dengeleri nedeniyle, Barzani’nin bütün Kürtlerin desteğine ve sempatisine ihtiyacı var. Barzani’nin diyalog ve siyasi çözüme şans tanımayan bir plana bu saatten sonra evet demesi zor. Kürt konferansının esprisi de burda. Konferansta bir siyasi çözüm önerisi çıkacak ve Kürt yönetimi üçlü mekanizma toplantılarına bu öneriyi götürecek.
Koşullar son derece elverişli ama her şey sütliman da değil. Ankara’nın bütün bu gelişmeler karşısında suskun kalması hayra alamet değil. Öte yandan sınıra yapılan büyük çapta asker ve tank yığınağı, askerin başka bir planının olduğu izlenimini veriyor. Umarız olmaz, ama sanki asker, konferans falan beklemeden yeni bir çatışmanın fitilini ateşleyecek. Bir kere daha “PKK’nin belini kıracak.” Böylece de barış için gösterilen bütün çabalar berhava olacak. En az Kürt tarafı kadar, Ankara’nın da bir yol kazası olmaması için dikkatli olması gerekiyor. Böyle bir kazanın önüne geçmenin yolu, hükümetin sürece nasıl baktığının ilişkin ipuçlarını kamuoyu ile paylaşmasıdır. Barışa angaje olmasıdır.(HK/EÜ)