İki hafta önce, hafta sonu Diyarbakır'daydım. Diyarbakır Sinema Kulübü'nün düzenlediği Diyarbakır 3. Uluslararası Film Günleri'nde, gittikçe bir festival havasına bürünen, bol filmli üç günde çok keyifli zaman geçirdik. Film günlerine Diyarbakır Sanat Merkezi ve Diyarbakır Valiliği destek vermişti. Şehrin dört bir yanında afişler vardı, broşürler ise daha birinci gün bitti, yenileri basıldı...
Diyarbakır Sanat Merkezi ile eş zamanlı olarak 2002 yılında kurulan ve memleketin en hayran olunası sivil sanat girişimlerinden biri olan Diyarbakır Sinema Kulübü tamamen kendi aktivistleriyle organize ettiği film günlerinde bir salon dolusu insana üç gün boyunca durmaksızın film izlettirdi. Öyle ki filmlere programda olmasına rağmen ara bile verilmeden, durmaksızın devam edildi.
İstanbul Film Festivali'nde büyük beğeni toplayan iki film, Müjde Arslan'ın yönettiği "Ölüm Elbisesi: Kumalık" ve Metin Avdaç'ın Batman'daki bir müzik grubunu anlattığı çarpıcı belgeseli "Kara Altından Altın Mikrofona", Mithat Alam Film Merkezi'nin her yıl yaptığı Hisar Kısa Film Seçkisi'nin 2009 filmleri, belgeselci Elif Ergezen'in Laz bir şairin hikâyesini muhteşem bir şiirsellikle anlattığı "Şairin Ölümü", İran ve Irak'tan Kürtlerin çektiği kısa filmler festival programındaki yerlerini almışlardı. Diyarbakır Sanat Merkezi'nin yaklaşık 100 kişilik salonunun tamamen dolduran Diyarbakırlı sinefiller üç gün boyunca film izledi, film konuştu.
Diyarbakır Sinema Kulübü, Sinema Günleri'ni geniş çapta bir "Kürt Filmleri Festivali" haline getirmek arzusunda. 2000'lerden itibaren üzerine konuşmak mümkün hale gelen Kürt sinemasının önemli örnekleri Kürtlerin yaşadığı Ortadoğu coğrafyasında üretildi. Suriye, Irak, İran ve Türkiye'de artık iyi Kürt filmleri üretiliyor, sinemada Kürtler kendilerini anlatıyor. Öte yandan Kürt diasporası da dünyanın farklı yerlerinde filmler yapıyor, dertlerini, coğrafyalarını perdeye taşıyor.
Aydın Bulut gelmedi, filmini de getirmedi!
Diyarbakır Sinema Kulübü, biraz bunlardan da yola çıkarak Film Günleri sırasında bir de Kürt Sineması paneli düzenledi. Müjde Arslan, Devrim Kılıç ve Ali Kemal Çınar'ın konuşmacı olarak yer aldıkları panelde, dört farklı ülkeye yayılmış Kürt coğrafyasında üretilen filmlerin artık Kürtlerle ilgili fikir veren filmler oldukları ve ciddi bir Kürt sinemasından söz edilmesinin mümkün olduğu konuşuldu, Kürt sinemasından beklentiler paylaşıldı.
Dedim ya, üç gün gayet keyifli vakit geçirdik. Tek bir aksaklık hariç...
Diyarbakır Sinema Kulübü Film Günleri'nin açılış filmi olarak Aydın Bulut'un "Başka Semtin Çocukları"nı seçmişti. 15 Mayıs Cuma günü saat 18.00'deki açılış için Aydın Bulut ve filmin oyuncularından Eyşan Özhim de Diyarbakır'a davetliydi. Ama benim de olduğum uçakta olması gereken Bulut ve Özhim yoktular.
Gelememeleri mümkün tabi, bir sorun çıkmış olabilir, uçağı kaçırmış olabilirsiniz ama sorun filmi de beraberlerinde getiriyor olmalarıydı. Yani Diyarbakır Film Günleri'nin açılış filmi Başka Semtin Çocukları da İstanbul'da kalmış oldu. Bulut, organizasyon komitesine sadece bir cep telefonu mesajı gönderdi, ardından da kendisine saatlerce ulaşılamadı. Bulut gelmediği gibi ayrıntılı bir bilgi vermekten de kaçınmış oldu yani. Gün içindeki pek çok uçakla, kargoyla filmi göndermeleri mümkündü ama göndermediler.
Filmin aynı zamanda yürütücü yapımcısı olan Özhim daha birkaç gün önce "filmin az izlenmesinden" şikâyet ediyordu. Ama filmi izlemek isteyenlere, üstelik de bir açılış filmi olarak, izletmeyenler de yine onlar oldular... Merak ettiğim şu tabi, mesela Antalya Altın Portakal olsaydı ya da Adana Altın Koza, Bulut ve Özhim aynı özensizlikle davranabilecekler miydi?
Şimdi beklenen yeni bir festival
Diyarbakır Sinema Kulübü üyeleri, bu son derece tatsız durumu gayet iyi kotardılar, açılış filmi hemen İstanbul Film Festivali'nde büyük beğeni toplayan "Kara Altından Altın Mikrofona" olarak ilan edildi, saat 18.00 olduğunda da ciddi bir kalabalıkla film izlendi, sonraki kokteylde de bolca sinema konuşuldu... Ama herkesin aklında Sinema Günleri'nin açılış filmi olmasına rağmen hem filmin hem de yönetmenin Diyarbakır'a gelmemesi vardı.
Bu tatsızlığa rağmen, gayet keyifli geçen film günlerinin sonunda herkes bir dahaki buluşmanın uluslararası bir Kürt Filmleri Festivali'nde gerçekleşmesi gerektiği konusunda hemfikir oldular. Diyarbakır Sinema Kulübü, umarım yıl bitmeden, kocaman bir festivali kotaracak...(ÇM/EÜ)