"Taş atan çocuklar artık ağır ceza mahkemelerinde yargılanmayacak. Hükümet, Terörle Mücadele Yasası'nın 15-18 yaşlarındaki çocuklar için düzenlenen fıkrasını değiştiriyor. Çocuklara cezaevinde artık mesleki eğitim verilecek..." Bir gazetede çıkan haber ve devletin Kürt çocuklarına çözüm olarak bulduğu sihirli formül.
Bölgede, Diyarbakır, Adana, Mersin, Hatay, Mardin, Siirt, Şırnak, Van illerinde, 13-17 yaş arası 3 bin civarı çocuk, "yetişkin" koşullarında ve Ağır Ceza Mahkemeleri'nce yargılanıyorlar.
Sivil toplum örgütlerinin çalışmalarına göre, kolluk kuvvetlerinin (polis-asker-korucu) açtığı ateş sonucu, 1990'dan bugüne, bölgede en az 400 Kürt çocuk öldürüldü.
Şimdiyse, kimi tutuklu, kimi tutuksuz yargılanmak üzere 'serbest' bırakılan yaklaşık 3 bin çocuk, Terörle Mücadele Yasası (TMY) mağduru.
Hazırlanan iddianamelere göre, bu çocukların tek "suçu" örgütün talimatıyla devlete taş atmak. Bu çocukların kimi evine giderken, kimi okul dönüşü, kimi ailesiyle alışverişe giderken, kimi de gerçekten eylemde polise taş atarken tutuklanmış ya da yargılanan çocuklar.
"Yakalanan" ya da yargılanan bütün çocukların "devlete" taş attığını varsaysak bile, bu çocuklar için istenen 50 yıla varan cezaları nasıl ve nereye koyacağız.
Devlet olarak, bu çocukların yakınlarını öldürmüşsün, kültürel bütün haklarını şimdiye kadar yok saymışsın, köylerini yakmış, ailelerini yerinden etmişsin, dillerini yasaklamışsın, yetmemiş bu çocukları şimdide taş attı diye yıllarca cezaevlerinde çürümeye mahkum etmeye çalışıyorsun. Bu nasıl bir intikam anlayışı, nasıl bir yaklaşımdır, anlamak mümkün değil.
Bir yandan Kürt sorununu çözmeye çalışan bir süreçten geçildiği her fırsatta dile getiriliyor. Bir yandan da, Kürt sorunun çözüm temelini oluşturan çocukların, öldürülmesi ve tutuklanması gibi konuda, vicdani yaklaşımdan uzak, üç maymun oynanılıyor. Daha yumuşak bir yaklaşım içinde olduğu düşünülen cumhurbaşkanı bile çocuklar konusunda sessizliğini bozmuş değil.
Cezaevi koşulları çok ağır
Çocukların gözaltına alındıklarında karşılaştıkları işkenceleri hepiniz hatırlayacaksınız.
Gözaltı sonrası mahkeme süreçlerindeki insanlıktan uzak yaklaşımlar yetmezmiş gibi, tutsak edildikleri mekanlarda yeterli beslenemiyor, pis ortamlarda yaşıyor, çamaşırlarını ve bulaşıkları sağlıksız yerlerde kendileri yıkamak zorunda kalıyor, yeterli sağlık hizmeti alamıyorlar, adli tutuklu çocukların katıldığı atölyelere katılmalarına müsaade edilmiyor, zaten çok seyrek olan spor hakları sık sık iptal ediliyor. Bu da yetmezmiş gibi, ajanlık teklifleriyle yüz yüze kalıyorlar. Kabul etmediklerindeyse, fiziki ve psikolojik işkencelere maruz kalıyorlar.
Çocukların ifadelerin ve bizlere gönderdikleri mektuplara baktığımızda nasıl da korkunç işkencelerle karşı karşıya geldiklerini görebiliriz.
"Koğuşumuzda hamam böceklerine ütopya olmuştu, kuduz fareler koğuşun içine dek geliyorlardı, psikolog servisine çıktığımızda psikolog hanımın hakaretlerine maruz kalıyorduk, biz sorunlarımızı paylaşmak için çıkıyorduk ama o bizimle siyasi tartışmalara giriyordu. Revir tam bir işkenceydi, Kürtçe şarkılar söylediğimizde marş söylüyorsunuz gerekçesiyle durduruluyorduk. Mahkemelerde yasak olmasına rağmen kelepçeleniyorduk." Bu ifadeler sadece bir kişiye ait. Olayın boyutunu bariz şekilde gösteriyor.
Önce çocuklar
Devletin Kürt açılımı bugünkü nesilleri olduğu kadar geleceği de etkileyecek; dolayısıyla bu çocukları hapiste ve işkence altında tutarak geleceğe ambargo koymuş oluyoruz. Kürt sorununda açılım yapılsa da tutuklu çocukların durumu çözülmediği sürece yol alamayacağız. Çünkü bu çocuklar kötü anılarla büyüyecekler.
Zaten kafalarında bir "kötü devlet" profili olan bu çocuklar, zaman geçtikçe sorunun ağırlaşmasına neden olacaklardır. O nedenle TMY mağduru çocukların durumu, Kürt açılımının ön ve gerekli adımı olarak önümüzde duruyor. Devletin yapması gereken, çocukların tutukluluk hallerini kaldırarak eğitimlerine ve sosyal yaşamlarına devam etmelerini sağlamaktan başka bir şey değil. Çünkü devlet bu çocuklara borçludur. Yıllarca bu çocukların ailelerinin başına getirdiği insanlıkdışı yaptırımdan dolayı borçlu. Bu çocukların bu devleti affetmesinin zeminini yaratmak zorundadır. Bu çocuklarla barışma zeminini yaratmak zorundadır. Kürt çocuklarıyla barışamamış bir devletin Kürt sorununu da çözemeyeceği açık.
Devletin bugüne kadar Kürtlere ve Kürt çocuklarına yaklaşımına baktığımızda, çocukların sadece devletin kolluk kuvvetlerine taş atmasını, devletin olumlu bulması lazım. Çünkü bu çocuklar bugüne kadar gördükleri zulüm nedeniyle, taş yerine başka şeylerde atabilirlerdi.
Ama atmadılar, çünkü küçücük yüreklerinde büyük umutlar taşıdılar, yüreklerinde kin, nefret, intikam ateşi yakmadılar. Hep düzeleceğini düşünerek umut ektiler yüreklerine.
Çocukların ihtiyacı olan, ağır ceza mahkemeleri yerine çocuk mahkemelerinde yargılanmak ve meslek öğrenmek değil; derhal serbest bırakılmaları ve gereken tıbbi yardımın sağlanması. Ayrıca TMY'nin derhal değiştirilmesi, insan haklarına uygun, çocukları öldüren değil, koruyan bir yasa haline getirilmesi. (VA/TK)