Geçtiğimiz günlerde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) açılımlarına bir yenisini kattı ve 'Kürt Açılımı'nın çalışmalarına başladı. Beşir Atalay bu açılım konusunda bazı ipuçları verdi, gazetecilerle yapılan toplantıda ve Tayyip Erdoğan'ın Ahmet Türk'le yaptığı görüşmeler ortaya gayet pembe, çözüm umudu taşıyan bir tablo gösterdi.
Ancak bu 'açılım' geçmişte AKP'nin Kürt sorunu konusunda yaptıkları/yapmadıkları ile beraber ele alındığında ve AKP'nin diğer açılımlarıyla kıyaslandığında bu açılımın ciddiyeti/samimiyeti ve olabilirliği konusunda çeşitli sorunlar ve çelişkiler görebilmek mümkün.
Kürt sorununun çözümü gerekliliği
Kürt sorunu cumhuriyetin kurulduğu yıllardan beri çoğu kez göz ardı edilmiş bir sorun. Türkiye İşçi Partisi'nin 'Türkiye'de Kürt halkı vardır.' Demesinden sonra kapatılması Kürt sorununun ele alınmasında siyasi anlamda bir dönüm noktası oldu ve çözüm için çalışma cesareti gösterilebildi.
Aynı şekilde Kürt halkının Türkiye'deki durumu "eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi" dörtgeninde düşünüldüğünde: Kürtlerin yaşadığı Doğu illerinin sanayi ve ekonomi açısından Batı'yla eşit olmaması, sadece Kürt (ya da kökenli) oldukları için toplum tarafından baskılanması ve sosyal özgürlüklerinin kısıtlanması -geçmişten günümüze bu konuda birçok örnek gördük-, ikinci sınıf vatandaş olarak görülme adaletsizliğiyle karşı karşıya kalması ve demokratik haklara yeterince sahip olamayışları Kürt sorununun ciddiyetini ve çözüm gerekliliğini açıklar.
Bu çözüm gerekliliği ile ilgili son yirmi yıldır gerek iktidara gelen hükümetlerce, gerek de araştırmacılarca ve STK'larca çeşitli dosyalar ve raporlar açıklandı. Ancak yayımlanan raporlar ve görüşülen dosyalar bir türlü uygulamaya geçirilemediğinden Kürt sorununun çözümüne fiili bir katkı sağlamadı.
AKP'nin Kürt açılımı
AKP'nin Kürt açılımına baktığımızda da yapılan görüşmeler, AKP heyetinin yaptığı çalışmalar ve yaratılan olumlu hava bunca yıldır çözüm bekleyen Kürt sorununun son bulacağı izlenimini doğurdu. Özellikle de yapılan görüşmelerden çıkan çözüm mesajları ve yöntemleri, AKP'nin gerçekten de sorunu çözeceği algısı yarattı.
Beşir Atalay'ın 'demokratikleşme, Türkiye'ye özgü bir çözüm modeli, herkesin çözüme dahil edilmesi' şeklinde verdiği ipuçları; Tayyip Erdoğan ve Ahmet Türk görüşmesinden çıkan 'Anneler ağlamasın, artık silahlar sussun.' Mesajı ve AKP heyetinin içinde bulunduğu hummalı çalışma Kürt sorununun kesin çözüme ulaşacağına bireyleri inandırmış durumda.
Bütün bu noktalar olumlu ve iyimser bir tablo çizmesine rağmen AKP'nin Kürt sorunu konusundaki geçmişine baktığımızda günümüzdeki açılımla çelişen eylemler ve söylemler görebilmek mümkün.
Bu söylemlere ilk örnek olarak başbakan Tayyip Erdoğan'ın Kasım 2008'de Kürtlere ve DTP'ye 'Ya sev, ya terk et!" resti verilebilir. Başbakan ne oldu da rest çektiği Kürt halkı ve temsilcisi DTP'ye birden bu kadar yakınlık kurabildi, onların sorunlarına çözüm olmaya kalkışabildi?
Bir diğer örnekse Mart 2008'de yine Tayyip Erdoğan'ın DTP'nin randevu teklifine karşılık olarak 'Ben PKK'ya terör örgütü demeyenle ne görüşeceğim' sözüdür. DTP'ye ikinci kez bu resti çeken başbakan ne oldu da, ne değişti de Kürt sorununun çözümü için Ahmet Türk ve ekibiyle görüşebildi?
Sadece bu sözlerle AKP'nin Kürt sorunu konusunda samimi olmadığını söylemek yeterince doğru olmaz, ancak AKP'nin türban konusu gibi önemli açılımlarda da sadece gündem yaratıp somut bir çözüm getirmediği de yadsınamaz. İşte birleşen bu iki nokta bizi -umutsuzluğa düşürmemek kaydıyla- tedirgin etmelidir. Aksi takdirde sürüncemede bırakılan bir Kürt açılımı ülkede çok ciddi hayal kırıklıklarına yol açacaktır.
Bizi tedirgin etmesi gereken temel nokta, AKP'nin geçmişteki şoven açılımlarını Kürt açılımı konusunda da uygulamaya geçirmesidir. Bu yüzden Kürt açılımı konusunda AKP'den 'radikal' çözümler ortaya koymasını beklememek gerekir.
Zaten AKP'nin çözüm paketine bakıldığında dil, kültür ve kimlik alanındaki çözüm önerilerinin ön planda olduğu, silahsızlanma, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi konuların da geri planda olabildiğini görebilmek mümkün.
Bu noktada sorulması gereken soru 'Bu verilen haklar, kendi başlarına ya da toplu bir halde Kürt sorununun çözümü için yeterli olabilecek mi?' sorusudur.
* * *
AKP'nin sadece dil, kültür ve kimlik alanındaki çözüm önerilerinin varlığı bize sorunun en temel taşı olan ekonomi sorununu -her ne kadar AKP bunu gündemine dahi almadıysa da- unutturmamalı.
Olaya soldan ve Marksist açıdan bakıldığında Kürt sorunu ekonomi kaynaklı bir sorundur. Kürt halkının yaşadığı Doğu bölgelerinin teknolojik açıdan iyileştirilmemiş olması, diğer illere oranla daha ilkel bir hayat sürmesi, şehirleşememiş olması, Batı'ya oranla ekonomisinin ve sanayisinin gelişmemişliğinden ötürü eğitim düzeyinin yeterli olmaması Kürt sorununun aslen bir ekonomik sorun olduğunu da apaçık göstermektedir. Bu yüzden içinde 'ekonomik çözüm' barındırmayan paketler Kürt sorununa sağlam bir çözüm sağlayamaz.
Aynı şekilde ekonomik krizde olduğumuz da göz önünde bulundurulduğunda, sürekli olarak artan işsizlik ve ekonomik daralma dönemi yaşanırken AKP'nin sunduğu çözüm paketinin somut bir çözüm sağlayamayacağı açıktır.
Yine çözüm sürecine yıllardır Kürt sorununun çözümü için çırpınan, çözüm için sürekli çalışmalar yapan ve hatta bunu programlarında belirten partilerin sol-sosyalist partilerin dahil edilmemesi de çelişkileri artıran bir diğer unsur. Bu noktada da AKP'nin Kürt sorunu konusunda yeterince bilgili olmadığını, samimiyetten uzak olduğunu ve şoven bir yaklaşımın içinde olduğunu söyleyebilmek mümkün.
* * *
Sonuç olarak AKP'nin geçmişte Kürt sorunu konusunda yaptığı eylemler, günümüz şartları ve bu paketin hataları/açıkları/falsoları ele alındığında AKP'nin yeterince samimi/ciddi olmayan ancak böyle görünen Kürt açılımının, partinin 29 Mart seçimlerinde yaşadığı oy kaybını -olası bir erken seçimde veya bir sonraki seçimde- Kürtlerden destek alarak kapamaya çalışma çabası olarak görebiliriz.
Ancak yine de Kürt sorununun çözümü konusunda asla umudumuzu yitirmemeliyiz. Temkinliliği elden bırakmadan çözüm sürecini izlemeli ve gerektiğinde dahil olmalı ve eleştirmeliyiz. Eğer Kürt sorunu için sağlam ve köklü bir çözüm istiyorsak bunları yapmalıyız.(CS/EÜ)