Irak'taki Amerikan can kayıplarının bir nedeni, birliklerde yeterince yeni yelek bulunmaması. Bazı birliklerde askerlerin küçük bir bölümü bu yeleklerden giyerken, geri kalanlar Vietnam savaşından kalma standart yeleklerle yetinmek zorunda kalıyorlar.
Irak'taki 3. Zırhlı Mekanize Alayı'ndan çavuş Zekeriya Byrd'ün, birliği tuzağa düştüğünde koluna iki, göğsüne iki AK-47 (kalaşnikof) mermisi isabet ettiği halde Interceptor yeleği sayesinde hayatta kaldığını Jonathan Turley'nin Los Angeles Times gazetesindeki "Full Metal Jacket" başlıklı yazısından öğreniyoruz. O gün devriyeye çıkarlarken şoför olan arkadaşı kendi yeleğini Zekeriya'ya veriyor. "Vietnam yeleği"ni çıkarıp Interceptor'ı giyen Zekeriya bu sayede kurtuluyor.
Çavuş Dave Harris ise, Amerikan ordu gazetesi "Stars and Stripes"a Felluce'den yazdığı mektupta arkadaşı Mike Quinn'in 27 Mayıs 2003'de bir kontrol noktasında nasıl öldüğünü anlatıyor. Quinn o gün çelik yeleğini, yeleği olmayan daha genç bir askere veriyor ve fedakârlığının bedelini hayatıyla ödüyor.
Irak'ta inzibat olarak görev yapan er Richard Murphy'nin annesinin 650 dolara "Interceptor" yelek aldığını da Turley'nin yazısından öğreniyoruz. Turley şu anda çocukları Irak'ta olan anne ve babaların bu yeleklerden bulabilmek için dükkânlara üşüştüğünü yazıyor. Bir de hesap çıkarmış. Savunma bütçesi yaklaşık 400 milyar dolar olan ülkesinin Irak'taki askerlerinin tümüne Interceptor yelek giydirmek için 97 milyon dolar (bazılarında zaten olduğu için daha da az) harcaması gerektiğini söylüyor.
Serbest piyasa öncelikleri
Akranlarından 58 bini 60'larda ve 70'lerde Vietnam'da hayatını kaybederken evinde güven içinde yaşamayı beceren George W. Bush'un başkanı olduğu, otomobil vergilerini azaltacağını söyleyen -"saf ve şaşkın katil" tiplemeleriyle ünlü- Arnold Schwarzenneger'in en kalabalık eyaletine vali seçildiği ABD'de piyasa ekonomisi sınır tanımıyor.
Kaliforniya'da otomobil vergileri inerse bütçe açığının öncelikle sağlık giderlerinden kısıntıya gidilerek kapatılacağını yazıyor gazeteler. Los Angeles Times'daki 12 Ekim 2003 tarihli bir yazıda , ABD'nin ikinci kalabalık eyaleti Teksas'ta eyalet yönetiminin 30 yıl önce eğitim giderlerini yüzde 85 oranında desteklerken, bugün destek oranının yüzde 34'e düştüğü belirtiliyor.
ABD ikinci Bush'un göreve gelmesinden ve özellikle 11 Eylül 2001'den beri sağlık, eğitim ve sosyal yardım bütçelerini gerek eyaletler düzeyinde gerekse federal düzeyde budarken savunmaya ayırdığı parayı artıyor.
Ama aslında bu da tabloyu tam olarak yansıtmıyor. "Öncelikler"e göre "savunma"nın bazı kalemleri eğitim ve sağlıkla aynı kaderi paylaşıyor. İnsan hayatının değeri serbest piyasa koşullarında azaldıkça, dünyanın en zengin ülkesi elektroniğe, "bombaların anası" gibi kitle imha silahlarına yatırım yapıyor da, savaş alanında askerini vızıldayan mermilerle pekâla başbaşa bırakabiliyor.
"Başkan Bush Irak'taki savaşçılarla dalgasını geçerken piyadeler sinirli sinirli modası geçmiş yeleklerini çekiştirdiler" diye yazıyor Turley. Bush konuşmasında, "Benim yaklaşımım şudur ki, askerlerimizi tehlikeli bir göreve yolladığımızda, en iyi eğitimi almaları, en iyi desteği ve en iyi teçhizatı almaları için kaç para gerekiyorsa harcayacağız" diyor.
Turley, askerlere yeni yelekler dağıtılmasını garantiye almak için bir yol öneriyor. "Askerlerine yeni yelek sağlayamayan kurmay subayı, Tikrit'te bir kahveye oturup çay içmek zorunda bırakılsın, üzerinde eski bir yelekle" diyor. Tikrit, mâlum, şu anda Irak'taki en tehlikeli yerlerden biri.
O, Tikrit'te çay içmeyecek
Serbest piyasa ve deregülasyon aşığı Amerikan yönetimi, enerji konusunda kritik sektörlere (elektrik, otomotiv) iki şeyi yaptıramıyor. Birincisi, petrol ve doğal gazın ihtiyaca göre eyaletler ve yerleşim merkezleri arasında dağıtımı için gerekli altyapının kurulumu.
Kaliforniya'da 2000de başlayan ve iki yıla yakın süren elektrik kesintilerinde olduğu gibi, ülkedeki yerel enerji darboğazları bu tür altyapıların yokluğundan ya da yetersizliğinden kaynaklanıyor.
Yönetimin sektörlere yaptıramadığı ikinci şey de, petrole alternatif enerjilerin üretimi ve farklı alanlarda değerlendirilmesi için gerekli araştırma - geliştirme ve uygulama çalışmaları.
Bunlar, kısa vadede ya da herhangi bir vadede kâr getirmeyebilecek işler olduğu için hür Amerikan sermayesinin ilgisini çekmiyor. O zaman Amerikan yönetimi ne yapıyor? Küresel petrol arzının "sorunlu vanalarından biri"ni açmak üzere bir ülkeyi işgal ediyor. Savaş çıkarıyor. "Yan etkiler" olarak bu arada binlerce insan öldürüyor, milyonlarca yalan söylüyor, dünyayı çok daha büyük ve çok daha sıcak çatışmaların eşiğine getiriyor.
Amerikan yönetimi, serbest piyasada asker hayatının ucuzlaması nedeniyle kurşun geçirmez yelekleri alt önceliklere ittiğinde, ülkesinde sesler yükselmeye başladığında ne yapar? Kurmay subayı Tikrit'teki kahveye oturup, çayını içerken kevgire dönmeyi bekleyecek midir gerçekten? Yoksa kahveye oturmak yerine, devriyeye başka birini, mesela bir "stratejik ortak ülke askeri"ni, mesela benim kardeşimi mi gönderecektir? Ben, çaresiz bunu seyretmek zorunda mı kalacağım? Kardeşimin üstünde var mı peki yelek? Yeni olanından? Onun benim kardeşim olmadığını ve böyle bir soru sormaya hakkım olmadığını biri söyleyebilir mi bana? Bir kurmay subayı ya da "10 bin yetmez, 30 - 40 bin gönderelim" diyen bir fahri / işgüzar / arsız strateji danışmanı?
Gidenler, hiç değilse ölmeden ve öldürmeden geri dönmeli. Bunu sadece onların çabaları sağlayamayacak. Nereye gidecekleri, orada hangi görevleri üstlenecekleri bile savaş alanının binlerce kilometre uzağında kararlaştırılıyor. Vatanını savunan kardeşi için bile aynı şeyi diler insan. "Ne olur ölmeden dön!"
Yalanlar üzerine kurulu bir savaşın cephesine gidecek kardeşler için ise bunu çok daha güçlü söylemek, bağırarak söylemek gerek. " Ölmeden dönebilmesi" için ise, ona -hiç olmazsa- yeni bir kurşun geçirmez yelek vermeli. "Serbest piyasa"yı bir defalığına da olsa, hiç umursamadan. "Benim askerim farklıdır, o verilen görevi en iyi şekilde yapar" gibi dolduruşlara ya da "Ona orada Amerikan askeri gibi bakmayacaklar ki" gibi zırvalamalara veya "fakirliğin zaruretleri" gibi iddialara sapmadan. "Devletin azameti"nin, kardeşimin hayatının yanında bir cüceden ibaret olduğunu yürekten hissederek. (BB)