bianet Kurdi editörlerinden Murat Bayram; sokağa çıkma yasakları döneminde Silopi, Cizre, Nusaybin ve Sur’da çektiği fotoğrafların gerçek hikayelerinden oluşan “Belkî îşev binive” adlı öykü kitabını yazdı. Avesta Yayınları’ndan çıkan kitap 6. TÜYAP Diyarbakır Kitap Fuarı’nda okurlara ulaştı.
Kitabın başında Uluslararası Af Örgütü, Birleşmiş Milletler ve valiliklerin raporlarına yer veriliyor. Af Örgütü’nün raporuna göre; sokağa çıkma yasağı döneminde 2016 Mayıs ayına kadar 2360 kişinin öldürüldüğü ve bunlardan 368’inin sivil yerleşik halk olduğu belirtiliyor. BM İnsan Hakları Ofisi’nin raporuna göre ise 500 bin kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.
Aynı raporda Cizre bodrumlarında 189 kişinin önce elektriksiz, susuz, ilaçsız bırakıldığı ardından öldürüldüğü yazıyor. Öldürülenler arasında kadın ve çocukların olduğu da raporlarda yer alıyor.
“500 bin hikaye”
Olaylar sırasında ve sonrasında çektiği fotoğraflarla bu rakamların her birinin hikayesi olduğunu anlatmayı amaçlayan gazeteci Murat Bayram, “500 bin kişi evinden oldu ama bu 500 bin hikaye demek. Bir kişinin hikayesinden en az 500 bin kişinin hikayesini yazmak istedim. Öldürülen insanların sadece rakam olmadığını anlatmak istedim. Cizre’de 189 kişi öldürüldü ama bunlardan birinin hikayesini veya öldürüldüğü yerde insanların duygusunu aktarmak istedim” diyor.
“Gazetecinin trajedisi”
İnsanların olaylardan direkt ya da dolaylı olarak etkilendiğini ifade eden Bayram, şöyle devam ediyor:
“İnsanlar genelde olaydan iki şekilde haberdar oldular. Ya olayların içindeydiler, doğrudan trajedinin kendisini yaşadılar ya da gazetecilerin aktardıklarına sahipler.
“Ama ortada şöyle bir şey var: Gazeteciler haber aktarmada köprü görevi görürken, onların da olaylarla ilgili hikayeleri var. Yani olayları görüp aktarırken onların üzerlerinde etkisi, psikolojik ağırlığı var. Ben gazetecinin olaylarla hikayesini yazdım.
“Mesela bodrumlarda o cesetleri gören, fotoğraflarını çeken, orada kemik ararken havaya karışan külleri solumak zorunda kaldıktan sonra o bedeni üzerinde hissedip kusmak istemesi gibi.
“Bu, gazetecinin olayla ilgili bir trajedisidir. Bu ne haberde yer alır ne de olayın kendisinde. O yüzden bu aktarılan durumu aktarmak istedim.”
“Kurgu sadece hikayelerin birleştirilmesinde”
Kitabın kapağı ve içindeki fotoğraflar Bayram’a ait. Cizre, Silopi, Nusaybin ve Sur’da geçen kitapta 25 hikaye var.
Bu gerçek hikayelerin sadece birleştirilmesinde kurgu yapan Bayram, hikayelerin ana karakterinin ise gazeteci olduğunu belirterek, kitabın içeriğine dair şunları aktarıyor:
“Gazeteciye isim vermedim. O gazetecilik yapan birinin hikayesi. Kadın, erkek, genç ya da yaşlı biri değil.
“Hikayeleri kronolojiye göre değil gazetecinin hislerine göre dizdim. Mesela gazeteci İstanbul’da rutin bir hayat yaşıyor. O normal seyrinde giden hayatın içinde hatırlattıklarından yola çıkarak yazdım.
“Bazen metroya inerken bodrumlardaki insanları hatırlar. Ondan hemen sonra Silopi’yi hatırlar. Oysa ilkin Silopi olayları oldu sonra Cizre.
“Kronolojiye dikkat etmemem kurgudan dolayıydı. Fakat hiç olmayan bir hikaye kurgulamadım. Sadece birleştirmede kurgu yaptım. Kronoloji ve gerçek tarihlere sadık kalmadım. Ama mekana sadık kaldım. Cizre’de yaşanan Cizre’de, Silopi’de yaşanan Silopi’de yaşandı dedim.”
“Gözardı edilenlerin hikayeleri”
Kitapta Sur’da geçen Rozerin Çukur’un ailesinin hikayesine de yer veren Bayram, şöyle devam ediyor:
“Onlarla röportaj yapıp fotoğraflarını çekmiştim. Çocuklarının cesedini alamadıkları için açlık grevine girmişlerdi. ‘Çocuğumuzun cenazesini alamıyorsak biz de ölelim’ demişlerdi.
“Haber olanları yapmak istemedim. Gözardı edilenleri, daha çok işlemek istedim. Çok bilindik isimleri işlemek istemedim. Sadece rakamlara boğulanlar kimlerdi?
“Taybet Ana’yı bilerek yazmadım. Onun alt sokağında yaşayan bir teyze şöyle bir olay anlatmıştı: Anne dört çocuğuyla birlikte bir evde yaşıyor. Su almak zorundalar, dışarıya çıktığı gibi vuruluyor. Ayağından tutup içeri alıyorlar ve çocuklar dört gün boyunca annelerinin ölü bedenine sarılıyorlar. Evdeki diğer akrabalar çocukları o bedenden koparamıyor. Bir süre sonra kokmaya başlayan cansız bedeni koku daha fazla yayılmasın ve çocuklar hastalanmasın diye bir iple pencereden aşağı sarkıtıyorlar. Sonra Irak’ta çalışan kocası geliyor ve ipin ucundan tutarak sürüklüyor. Bu tırnak içinde güçlü bir hikaye ama diğerinin gölgesinde kalmış oluyor. Bu yüzden Taybet Anayı değil ama bunu yazdım.
“Bir diğerinde üç kızıyla yaşayan ve ineğini kaybeden bir kadının hikayesi var. Tek geçim kaynağı ineğinin sütü. İneği yerde yatarken kadın ağlıyor. ‘İnsanlar ölürken ineğin telef olmasının haber değeri olmaz’ denir belki ama bu bir insan hikayesi. Maddi olarak zarara uğrayan bir ailenin de hikayesi var. Bir haftada bütün daire ve dükkanları, depoları yakıldı. Hiçbir şeyleri kalmadı. Evsiz ve kredi borçlarıyla kaldılar. Ben onlara ‘Acınızı paylaşıyorum’ dediğimde, ‘Ayıp ediyorsun, komşum benimkiyle yaşıt çocuğunu kaybetti. Onu unutup kendi durumuma üzülemem’ demişti. İnsanlara ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler.”
“Şırnak’ta 70'e yakın ceset bulunamadı”
Şırnak’ta 70’e yakın gencin cesedinin hala bulunamadığını hatırlatan Bayram, yakınlarının cesedini bulanların kendilerini ‘şanslı’ hissettiğini söylüyor.
Bazı insan hikayelerinin gözden kaçtığını ve medyada yer verilmediğini anlatan Bayram şunları dile getiriyor:
“Mesela ölen çocuğunu kokmasın diye buzlukta saklamak zorunda kalan annenin hikayesi varken, çocuğunu uyutmak için yıkılmış eve girerek pelüş bebeği almaya çalışan annenin hikayesi aktarılmaz.
“Çünkü orada daha büyük, daha gerçek, daha acı veren, şok eden bir hikaye var. Bunlar atlanıyor, bunlar tırnak içinde haber değeri olmayan ama insanın tarihi, yaşamı için çok önemli şeyler.”
Bayram, Nusaybin ve Sur’da çektiği fotoğrafların hikayelerini ise bir sonraki kitapta anlatacak.
Murat Bayram kimdir?bianet Kurdî editörü. Kürt medyasında beş yıl Kurd1 TV, Evro Gazetesi, Waar TV ve Kurdistan24 televizyonunda haber editörü, köşe yazarı ve muhabir olarak çalıştı.Serbest gazeteci olarak; Diyarbakır'da Middle East Eye, Al Jazeera International, Deutsche Welle, RT TV ve The New York Times için çalıştı. Los Angeles, California Üniversitesi(UCLA)-KAES tarafından "en yaratıcı ve orjinal yazan genç yazar" (2012) Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti tarafından Kürtçe haber ve program dalında "yılın gazetecisi" (2014) ödüllerine layık görüldü. |
(BD/EKN)