“Aaa, ne güzel bir havuç!” Sıradan bir günde, muştulu bir söz. Tavşancık ormanda gezintiye çıkmış ve yolunun üzerindeki o güzel havucu görmüş. Tavşancık yerdeki havucu alıp, “Kırt!” diye dişlerken, “Kıh, kıh, kıh!” sesleri duymuş okur.
Yazan: Michael Escoffier Resimleyen: Eleonore Thuillier Çeviren:Korkut Erdur Yapı Kredi Yayınları 2013, 28 sayfa |
Okur, seslerin geldiği yöne başını çevirince ağacın arkasına saklanmış hain bakışlı kurdu görmüş. Tavşancık için üzülmüş. “Başına ne gelecek acaba?” diye pek kaygılanmış.
Bahsettiğim okur, siz değilsiniz sayın yetişkinler, dört-altı yaş aralığındaki çocuklar. Aaa, sizi dışladım mı sandınız? Sakın, sizi dışladığımı sanıp yazıyı terk etmeyin! Gelin hep birlikte kolektif okuma yapalım.
Birlikte okuyacağımız kitabın adı, “İyi Kalpli Küçük Tavşan”. Yazarı, Michael Escoffier. Eser, 2013 tarihinde Yapı Kredi Yayınları tarafından basılmış.
Yaratıcı okuma veya eleştirel okuma diye duymuşunuzdur birazdan sizi tanık kılacağım aktarıma. Yaratıcı okuma veya eleştirel okuma kavramlarına karşı değilim, ama bireyselliği çağrıştırıyor bana. Tercihim kolektif okumadan yana.
Geçen hafta, bir grup çocukla okuduk bu eseri. “İyi Kalpli Küçük Tavşan” başlığından hareketle, iyi kavramının ne olduğunu sordum öncelikle. “Arkadaşlarımızla iyi geçinmek,” dediler. Duvardaki tuğlalar sizi, diyerek gülümsedim. Esprim boşuna gitti, ama gülümsememe ortak oldular.
Yazar, kurdu, “kötü kalpli büyük kurt”, tavşanı ise “iyi kalpli küçük tavşan” olarak nitelendirmiş. Büyüklük ve küçüklük kavramları üzerine tartışırken, kötü kalplilerin büyük, iyi kalplilerin küçük olduklarını söyledi çocuklar. Çocukların, iyiliği ve kötülüğü nitelendirme biçimlerini kafamda bir yerlere not ederek sayfaları çevirdim.
İlerlemeden size de sorayım. İyi kalpli küçük tavşanın başına ne gelecek? Kötülüğün büyüklükle, iyiliğin küçüklükle nitelendirilmesini siz nasıl açıklarsınız?
Kurt, iyi kalpli küçük tavşanı en çok sevdiği yiyecek olan havucu yem yaparak yakalamış ve onu fabrikasına götürmüş. Fabrikada, kurttan korktukları için kölelik düzenine ayak uydurmuş bir sürü iyi kalpli küçük tavşan varmış.
Kurdun, bizim iyi kalpli küçük tavşana söylediği, “Haydi, iş başına köle!” sözünden hareketle köleliğin ne olduğunu sordum çocuklara. “Hizmetçilik” dediler ağız birliği etmişçesine. Hizmetçilik de kölelikte de emek sömürüsü vardı. Çocuklar, emek sömürüsünü “hak” kavramıyla özdeş tuttular. Özdeşlikleriyle hem fikirdim. Lâkin hizmetçilikte haksızlık karşısında çekip gitme özgürlüğü vardı. Kölelikle, hizmetçiliğin aynı şey olmadığı nasıl anlatırı kafamda netleştiremediğim için sustum, itiraf edeyim.
Sizce fabrikada ne üretiliyor? Sayfayı çevirip fabrikada ne üretimi yapıldığını okuduğumda, çocuklardan biri heyecanla, “Ben ölürüm giderim,” dedi. Çocuk dilinde söylenen bu sözü sizlere tercüme edeyim hemen. “Asla o üretimin bir parçası olmam!” Yumuşak ve anlaması kıt bir edayla heyecanlı çocuğa, “Neden böyle söylüyorsun?” diye sordum. “Görmüyor musun?” dedi, “Fabrikada tavşan kapanı üretiliyor. Hiç tavşan kalmayacak.”
Başka sayfa açmadım. Ve bu sorunu iyi kalpli küçük tavşanların nasıl çözebileceklerini sordum. Bir grup, tavşanların birleşip kurda bir kuyu kazmaları gerektiğini; başka bir grup ise kurtla konuşmaları gerektiğini söyledi. Tavşanların birleşip kurt için kuyu kazmaları gerektiğini savunan gruptaki çocuklardan biri, kurtla konuşmaktan yana olan gruptakilere, “Kurt, iki dakikada insanı mideye indirir,” dedi. Ve karşı grubun saflığına pek gıcık oldu. Kurtla konuşmaktan yana olan gruptaki çocuklardan biri bu atak üzerine. Kurtla konuşmadan önce, birini kurda vermeyi, verilen kişi uzun ince bir yolda mideye doğru ilerlerken, kurtla konuşmayı teklif etti. Bu teklifi yapan çocuk, diğer çocukların tepkisini çekti; benimse ilgimi. Bu çocuğun, yetiştirilme tarzıyla yaptığı teklifin ilişkisini düşündüm. Evin el bebesi, gül bebesi, biriciğiydi. Başkasını kurban vermeyi önerebilecek bir biriciklik.
Tartışma oldukça hararetliydi. Tartışmaya son noktayı ben değil, başka bir çocuk koydu. “O zaman sen kötü kalpli tavşan olursun.”
Sayfaları çevirmeye devam ettik. İyi kalpli küçük tavşanın bir planı vardı. Güç bela diğer iyi kalpli küçük tavşanları ikna edip planını uyguladı.
İyi kalpli küçük tavşanın planı neydi? Sonuç ne oldu?
Soruların cevabı kitapta sizlerle ve çocuklarınızla buluşmayı bekliyor.
Hikâyenin sonu, ilk sayfadan beri izleyici konumundaki çocukları duygudaşlık yoluyla hikâyenin bir parçası olmalarını sağladı. Etkileyici ve sorgulatıcı bir sondu. Ayrıca, çocukların ilk başta kötülüğü büyüklük, iyiliği küçüklük kavramlarıyla nitelendirmelerine uygun bir sondu. Küçük iyiler birleşip büyük iyi olmuştu.
İyilik, kötülük, büyüklük, küçüklük, işbirliği kavramları üzerinden kölelik ve özgürlük kavramlarını sorgulatan bu eserle, çocuklarınızın buluşması umudumla.
Keyifli okumalar. (ED/HK)