Leh dili sözlüğüne göre sirke ekşi tadında sıvı baharat demek. Tarih boyunca en değerli tüketim maddelerinden biri sayılan sirke, 5 bin yıl kadar önce Babiller tarafından bulunmuş. Asurlular kulak ağrısına karşı, Antik Mısır’da kadınlarsa cilt bakımı amacıyla kullanmış. Romalılar çorba olarak tüketmişler sirkeyi, Hipokrat ilaç, Büyük İskender ise Alp dağlarını aşarken kayaları parçalamada. Aynı sirke Amerikan İç Savaşı’nda yaraların sağaltılmasında, I. Dünya Savaşı’nda ise iskorpit hastalığının tedavisinde kullanılmış.
Asırlar boyunca her derde deva olan sirke ne yazık ki Polonyalılar için o kadar da pozitif bir anlam taşımamakta. Şöyle ki komünizmin çöküşüne adım adım ilerlenen ülkede 70’li yılların ikinci yarısından itibaren market raflarında arz-ı endam eden tek mal sirke imiş. Bal ve domates sosunda soğanlı ringa balığı, Japon usulü kaymaklı ringa balığı başta olmak üzere pek çok yemekte seve seve kullandıkları sirkeyle olan hukukları işte bu vesileyle bozuluvermiş Polonyalıların.
Bu sirke ki eski tıp kitaplarına göre iştah açar, ağır yemeklerin kolayca sindirilmesini sağlar, her gün balla karıştırıp içersen zayıflatırmış. Rahim ağzı kanserinin teşhisi bakımından 2013 yılı Amerikan Onkoloji Kongresi’ne damgasını vuran da aynı sirke. Kongreden yapılan açıklamaya göre Hindistanlı doktor Surendra Sirinivas Shastri, 7 bin 500 kadında en ucuz ve kolay yöntem olarak uyguladığı sirke testiyle rahim ağzı kanserine bağlı olan ölümleri yüzde 7 oranında azaltmış.
Çoğu ev kadını gibi Polonyalı kadınlar da duşakabin, tezgah, mutfak eşyalarının temizliğinde, tükenmez kalem lekesinin çıkarılmasında, küf ve mum lekelerinin hakkından gelmede, gümüşleri parlatmada, sebze-meyveleri bakterilerden arındırmada sıkça faydalanmışlar sirkeden. Ancak günümüz Polonyasında ne zaman Polonya Halk Cumhuriyeti (PRL) dönemine ilişkin konuşulsa komünizm Polonyası karşıtlarının en bilindik argümanı şu oluyor: “Ama dükkanlarda kuyruğa girmeden satın alınabilecek tek şey sirkeydi.”
Polonya Halk Cumhuriyeti bir sirke miydi?
Yalnızca bir sirkeden mi ibaretti?
PRL insanlara niçin yalnızca sirkeyi anımsatıyor?
Yüz temizleme jeli, gece kremi görevi gören, saçları kepekten arındıran sirke ne oldu da bu denli aşağılanır hale geldi?
Dahası dükkanlarda mal kalmamasının suçlusu kimdi?
Yemeklere tat verirken, hayatı renklendirirken, çöküşe doğru giden komünizm Polonyasında tüm yaşananların sorumlusu sirke miydi?
Jaruzelski’nin dayanışmacı ruhu!
Dükkan rafları boştu, ancak Polonyalıların buzdolapları tıka basa doluydu, hatta hızlarını alamayıp Mors marka derin dondurucularına da
istif yapmışlardı. Belki de bu yüzden zavallı sirke yapayalnız kalmıştı raflarda!
Şüphesiz rafta yalnız kalan bu sirke, patates yahut kırmızı pancardan elde edilen spirytusowy sirkesi idi, Polonya’da patates ve kırmızı pancardan daha bol ne olabilirdi ki! Şaraptan üretilmiş sirkeyi, meyveli ya da fındık, limon gibi aromatik sirkeleri düşünmek PRL döneminde, özellikle de ekonomik kriz sırasında ve de üretim teknolojisi bakımından ham hayal idi. Gerek ekonomik kriz boyunca gerekse komünizmin çöküşünden sonra Polonyalılar sirke aracılığıyla PRL’yi eleştirirken, dahası küçümserken zavallı sirkeyle dayanışma içerisinde olan tek kişi herhalde General Jaruzelski idi. O değil miydi yıllar sonra bir Rus gazetesine verdiği röportajında şu sözleri sarf eden: “Madem ki komünizm döneminde dükkanların raflarında yalnızca sirke vardı, bu sirke afrodizyak görevi görmüş olmalı, değil mi ki 14 milyon Polonyalının doğumuna yol açtı.”
Sirke çikolatadan daha mı tatlıydı yoksa?
Sirke. Acı hatıralar. Rafları boş dükkanlar, onlarca metrelik kuyruklar, ekonomik kriz, politik baskılar, pasaporta erişimdeki güçlükler…
Nihayetinde sistem değişti, komünizm çöktü.
Tarihin sonundayız artık! Yaşasın kapitalizm! Özgürlük bu olsa gerek! Dükkanlar ağzına kadar mal dolu, sirke de var elbet, hem de her çeşidinden. Polonyalıların gerçek çikolatayı tattıklarında yaşadıkları mutluluk (ekonomik krizle birlikte kakao ithalinde güçlükler baş gösterince uzunca bir süre bitkisel yağlardan çikolata tadı ve görünümünde ‘çakma çikolata’ üretildiğinden) Big Mac menü ile daha bir perçinlendi, Adidas’la ise tavan yaptı. Ancak çok değil, komünizmin çöküşünden 15-20 yıl sonra göründü ki Coca-Cola’ya, Lewis’e, hatta AB üyeliğine rağmen bir şeyler yolunda değildi.
Rusya’yı özlemiş olabilirler miydi? Hayır, bu dünyada olmaz. 18. yy. sonlarına doğru Almanya ve Avusturya ile birlikte Polonya topraklarını üç kere bölüşerek ülkeyi Avrupa haritasından sildiğinden, 1918 yılında bağımsızlığına kavuşmasının ardından ülkeyi her fırsatta ilhak etmeye çalıştığından ve nihayet 2. Dünya Savaşı sonrası güdümüne aldığından ötürü Rusya’dan nefret etmeyen bir Polonyalı mumla aransa dahi bulunamayacağı kanaatindeyim!
Üstelik ABD halen en değerli müttefik! Komünizmi özlemiş olabilirler miydi peki? Bu da çılgınlık, hangi Polonyalı özler ki komünizmi? Ama bir gerçek var ki o da gittikçe artan bir şekilde Polonyalıların şuna benzer cümleler kurdukları: “Dükkanlar bomboştu, raflarda yalnızca sirke vardı ama o zamanlar bir başkaydı.”
Modası geçmeyen moda: Nostalji
Her toplumda olduğu gibi halkın nabzının en iyi tutulabileceği yerlerden biri olan Bakalarska Pazarı’ndaki geçici esnaflığım sırasında lafladığım komşularım da, otobüste, parkta yahut bir devlet dairesinde sıra beklerken sohbet ettiğim diğer Polonyalılar da ‘PRL döneminin bir başka olduğu konusunda’ hem fikir.
Başka mı? Neydi başka olan?
Pazarda perde satan Bayan Małgorzata o zamanlar herkesin işi olduğunu, tencerede pişirecek aşı olduğu sözleriyle bu başkalığı açıklamaya çalışırken, raflarda yalnızca sirke kaldığı sözlerinin ise gerçeği yansıtmadığını söylüyor.
Zücaciye satıcısı Bay Andrzej ise şu şekilde dahil oluyor sohbete: “Hiçbir suretle hatırlamıyorum sirke şişelerinden ibaret olan dükkanları. O zamanlar 32 yaşındaydım, evliydim ve 2 çocuğum vardı. Varşova Temizlik İdaresi’nde çalışıyordum, eşim çalışmıyordu ve biz hiç açlık çekmedik. Ahh! Şüphesiz o günler daha iyiydi.”
Pekala Polonyalılar komünizm döneminden bu yana aşağıladıkları sirkeye saygınlığını iade ediyor olabilirler miydi?
Galiba sorun sirkenin iade-i itibarı sorunu değil. Polonyalılar PRL dönemindeki yaşantılarını özlüyor. Günlerden başka bir gün ise arkadaşlarımdan büyükanne ve büyükbabalarının da PRL dönemine büyük bir özlem duyduklarını öğreniyorum. Onlara göre PRL dönemi insanları içten, iyi niyetli ve daha dürüstmüş, o zamanlar yaşam koşulları daha iyiymiş. Bir keresinde belediye otobüsünde sohbet ettiğim 70 yaşlarındaki bir beyefendi büyük bir özlemle anlatmıştı PRL dönemi Polonyasını. Benzeri sohbetlere daha birçok kere şahit olduğumu belirtmekle yetineyim.
Üç kuşak ödemeli demokrasi!
Çağ iletişim çağı, bu özlemin sanal dünyada yer almasına da şaşırmamalı elbette. İnternette PRL’yi öven sayısız yorum kadar eleştirenler de var tabi. Bilhassa Wirtualna Polska sitesinde internet kullanıcılarının yazdıklarında bu özlem göze çarpıyor. Söz konusu sitede ‘Classic’ rumuzlu yorumcu döneme ilişkin görüşlerini şöyle dile getiriyor: “Polonya malı arabalar, Polonya malı motosikletler, uçaklar, tarım makineleri… İş aranmazdı, çünkü insanlar işe yönlendirilirdi. Ev ise çalıştığımız firma tarafından ücretsiz olarak verilirdi. Şimdi insanlar bir ev satın almak istediklerinde soruyor: ‘Tüm hayatım boyunca mı ödeyeceğim? Benim ardımdan çocuklar da ödeyecek mi? İşten kovulup, taksitleri ödeyemediğim de ailece köprü altında mı yatacağız?’ Demokrasi süper bişeymiş!”
Bir diğer yorumcu Bay Bolesław ise PRL döneminde çalıştığı iş yeri aracılığıyla ev sahibi olduğunu, biriktirdiği paralarla araba satın aldığını, her yıl ailesiyle tatile gittiğini belirterek ekliyor: “Kuyrukları hatırlıyorum, ama çok da zahmetli değillerdi. Şimdi, en asgari düzeyde yaşamımı sürdürebilmek için 20 yıldan bu yana olduğu gibi her gün 12 saat çalışıyorum. Ne oldu bize? Oğlum üniversite mezunu ve 1200 złoty (300 euro) kazanıyor. Nasıl aile kuracak, nasıl geçinecek?”
Ancak ‘Bj’ rumuzlu bir başka internet kullanıcısı diğer taraftan atağa kalkıyor: “Dün gibi hatırlıyorum nasıl da ağlayarak işten eve döndüğüm günleri, çocuğuma pişirecek hiçbir şey yoktu. Para vardı ama dükkanlar bomboştu, boş kartonlar ve sirke şişeleri… Düşünmeden edemiyorum, o yıllarda niçin bizi bu denli aşağılamak istediler ki?”
Böyle olur modern zaman komünizmi
PRL dönemine olan özlem arttıkça doğal olarak arz da ortaya çıkıyor tabi. Yaşasın kapitalizm! Her şey satılık! E madem ki enformasyon toplumunda yaşıyoruz elbette ki teknolojinin nimetlerinden faydalanmalı. İşte size “Sirke PRL Dönemi Raflarından!” Ahh internet! Seni koca dünya! Ne yok ki sende! Kar hırsı bu sanal evrende PRL dönemi sirkesi olarak karşılamakta Polonyalıları. “Önerilen ürün aktüel son kullanma tarihine sahip olup, PRL dönemini çağrıştıran etiketi SpodLady.com tarafından hazırlanmıştır” şeklinde devam ediyor reklam. Cam şişede mavi kapaklı sirke 4,9 złoty, posta ücreti ise 13 złoty, ancak hemen ertesi günü teslim. İnternetten verilecek siparişle kim bilir o zamanların lanet, bugününse saygıdeğer sirkesine yıldırım hızıyla sahip olacak olan Polonyalılar belki de ailecek oturacakları sofrada ‘PRL sirkesini’ salataya dökerken şöyle diyecekler: “Ahh! Ne de güzeldi o günler!”
Kapitalizm satmaktadır ‘o mutlu günleri’, saygıdeğer baylar bayanlar meraka gark olmuş vaziyetteyim, komünizm satın alınabilir mi? (EO/HK)