Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kızı Kübra Gül'ün düğününe davetli değildim ama söyleyecek birkaç sözüm var bu düğüne dair.
Kübra Gül, Mehmet Sarımermer isimli bir delikanlıyla (delikanlı dediysek, varlıklı bir iş insanı) "hayatını birleştirdi". Onların hayatı birleşince İstanbul'da hayat kilitlendi. Gerçi sonra düğün için tutulan İstanbul Gösteri ve Kongre Merkezi Çadırı’nın ruhsatsız ve iskansız olduğunu, mühürlendiğini okuyunca davetli olmadığıma sevindim. Çabuk paniğe kapılabilen biriyim, binanın içinde bu duruma dair birşey duysam, ortalığı telaşa verirdim...
Dün İstanbul'da Atatürk Havaalanı yakınlarında olmadığıma da sonradan çok sevindim. Malum, Cumhurbaşkanı'nının kızı o civarda bir büyük gösteri merkezinde evlendi. Sonradan duyduklarıma, okuduklarıma göre alınan üst düzey güvenlik önlemlerinin kaçınılmaz sonucu da "olağan yoğunluk" sınırlarını zorlayan bir trafik, keşmekeş, vs...
Törene yaklaşık üç bin davetli katılmış. Düşünsenize üç bin "kalantor" davetli, arabaları, cipleri ve olanca ağırlıklarıyla İstanbul'un belirli bir noktasına yığıldı. Her manada "sıradan" olmayan bir kalabalık...
Gül nikahta "Bugün bir baba olarak konuşuyorum..." demiş. Kübra, Gül'ün aslında babası olduğunu onca protokol koruma ve tantana içinde ne ölçüde hissetti, bilemeyiz... Babası, alkolden uzak bir kimse olsa bile, "kızım evleniyor" deyip, sevinç sarhoşu olamadı bile... Yani o gün İstanbul halkı trafikte, yollarda sıkışıp kalmadı yalnızca, düğündeki ahali de ruhlarında sıkışıp kaldı...
Nedir bu bağış hikayesi?
Hürriyet'in haberine göre aileler yakınları "Hediye yerine özel ormana bağışta bulunun" uyarısına rağmen, hediye ve takı "yasağına" uymamış. Takıların bir bölümü ise şehit ailelerine dağıtılacakmış. Peki ama hangi şehit aileleri? Mehmetçik Vakfı mı? Eğer değilse hangi ölçüte göre seçilecek yardım edilecek şehit aileleri? Biz görecek miyiz? Bilecek miyiz?
"Hediye gelmesi" engellenemeyen takıların "şehit" ailelerine bağışlanması "Bakın hediyelerde gözümüz yok" demenin bir başka yolu gibi görünmez mi?
Öldürülen 13 gencin anısına, ailelerinin acısına karşı nezaketsizlik olmaz mı? Eğer bu tutumun kaynağından "kızım evleniyor, ama benim içim kan ağlıyor" gibi bir yaklaşım varsa, buna hiç gerek yok... Kübra elbette evlenecek. Ama böyle mi? Böyle üstü taze acıların gölgesiyle örtülmeye çalışılan bir görkemle mi?
Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı'nın görevi şiddeti önleyecek projeleri üretmek ve işletmek mi yoksa taşıma suyla değirmen döndürmek mi?
Sabah'ın haberine göre düğün yemeğinin olduğu Adile Sultan Yalısı'nın kirası için 16 bin 750 YTL, yemek için yaklaşık 22 bin 600 YTL, otopark giderleri için ise iki bin YTL ödenmiş. Belki bu masraflar kısılabilirdi...
Nikah töreni boyunca yedi bin polis "kuş uçurtmamış"... Peki bu polislerin fazla mesaisi ne olacak? Yedi bin polis, az buz bir rakam değil... Örneğin onların "cebimizden" çıkan fazla mesaisiyle "şehit" ailelerinin maaşları ödense, ihtiyaçları karşılansa?
Metronun durağını nasıl değiştirirsiniz?
Aksaray- Havalimanı arasında çalışan hafif metronun, nikâhın kıyılacağı Kongre Merkezi'ndeki istasyonda yolcu indirmesi ve bindirmesine izin verilmemiş, belki böyle bir uygulamaya gidilmeyebilirdi... Kimbilir kaç kişinin işi gücü aksadı...
İnsan sevinmek gerekirken sevinemiyor da Kübra Gül'ün mutluluğuna... Bütün bu "siyasi" ve "toplumsal" ağırlıkla dünyaevine girip sonra nasıl ve nereden çıkacağını düşünüyor doğrusu... (NZ)