Fransa'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ana konusu belli oldu: Krizi kim daha iyi yönetir? Hollande mı, Sarkozy mi?
Sosyalist Parti'nin, cumhurbaşkanı adayını ön seçimle belirlemesinin ardından cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanyası daha da bir netlik kazandı. Ön seçim sürecinde medyatik alan neredeyse tümüyle sosyalistler tarafından doldurulmuştu. Kamuoyu yoklamalarına göre
Fransızların sadece üçte biri Sarkozy'nin ülkenin mali durumunu düzeltebileceğine inanıyordu. Sarkozy çeşitli politik, mali ve polisiye skandallarla karşı karşıyaydı. Ama geçen hafta Brüksel'de yapılan ''Avro bölgesini kurtarma'' zirvesi Sarkozy'nin nefes almasını sağladı.
Toplantının anlaşmayla sonuçlanmasının ardından, perşembe akşamı televizyonda bir konuşma yapan Sarkozy kendisini sadece Fransa'nın değil, Avrupa'nın ve dünyanın sorunlarını çözen kişi olarak sundu.''Dün akşam anlaşmaya varmasaydık, sadece Avrupa değil, dünyanın tümü felakete sürüklenecekti'' sözleriyle ''ya ben, ya da kriz" dedi. Sarkozy bu çıkışıyla en azından kendi tabanının güveninin artmasını sağladı.
Cumhurbaşkanı Sarkozy, sekiz ay süren sessizliğini bu televizyon programıyla bozdu. 12 milyon kişinin izlediği programda, Sarkozy kendisini ''Fransızların koruyucusu, kollayıcısı'' olarak sunarken, rakiplerini de ''sorumsuzlukla'', ''kararsız ve yetkin olmamakla'' suçladı.
Sarkozy, konuşmasında, bir yandan ''gerçeklerle yüzleşmeyi istemiyoruz'' diyerek uyarırken. öte yandan ''kemer sıkma'' sözcüğünü kullanmaktan dikkatle kaçındı. Dengeli ve adil önlemler alınacağı izlenimini yaratmaya çalıştı.
Mali programın önümüzdeki günlerde başlayacak olan 2012 yılı bütçe görüşmelerinden önce açıklanması bekleniyor.
Sosyalist Parti programında değişikliğe gidiliyor
Geçtiğimiz yıl yapılan parti kongresinde oy birliği ile kabul edilen Sosyalist Parti programında yeni verilere göre değişikliğe gidiliyor.
Program yüzde 2,5'lik bir kalkınma oranı öngörülerek hazırlanmıştı, halbuki son veriler kalkınma oranının yüzde 1 civarında olacağını gösteriyor. Program bu verilere göre yeniden elden geçiriliyor. ''Gerçekçi ve sorumlu'' davranmak sosyalistlerin de söylemi.
Sosyalistlerin adayı François Hollande, ön seçimlerdeki kampanyasını da, ağırlıklı olarak, ''devlet borçlarının azaltılması ve mali dengelerin yeniden kurulması'' tezine dayandırmıştı (Fransa'nın 1 600 milyar avro borcu var ve kredi notunun düşürülmesi söz konusu).
İki tur arasında da bu söylemini hemen hemen hiç değiştirmemiş ve sadece ''mali piyasaların denetim altına alınmasına'' değinerek birinci turda yüzde 17 oy alan Montebourg'un tabanına göz kırpmıştı.
Hollande'ın bu tavrı iki neden dayandırılıyor. Birincisi. Hollande'ın 1982'de yaşanan düşkırıklığını tekrar yaşatmak istemediği belirtiliyor. 1982'de sosyalistler seçim öncesi vaatlerinden vazgeçerek kemer sıkma politikalarını uygulamışlardı. Seçmen bunu bir ''ihanet'' olarak algılamıştı.
İkinci olarak François Hollande, bu tavrıyla kamuoyunu iktidara gelmesi halinde yapmak zorunda kalacağı yeni vergi zamlarına şimdiden alıştırmaya çalışıyor. Ama ekonominin işleyişine müdahale edebileceğini söyleyerek yine de sosyalist gelenek içinde kalıyor.
Öfkeliler hareketinin sesi şimdilik kısık
Madrit, Londra, Atina, Frankfurt ve New York, ''öfkeliler'' (Indignés) eylemi giderek yayılıyor. Ama hala Fransa'dan, Paris'den ses gelmiyor. Gelen sesler ise çok cılız.
Önümüzdeki cuma günü Fransa'nın finans merkezi ''Defence'' mahallesini işgal edeceklerini açıklayan ''Öfkeliler'' yoğun bir polis baskısı altındalar.
Geçtiğimiz günlerde 10 üyeleri polis araçlarına zarar verdikleri gerekçesiyle mahkemeye verildi. Hareketin cılız olmasının nedenlerinin arasında Fransa'nın Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde olması da gösteriliyor. (MSŞ/BA)