O beklenen hamle de Merkez Bankası'nın faiz afyonuydu ve gerçekten de Merkez Bankası , mayıs ve haziran aylarında 2'si olağanüstü olmak üzere 4 kez, temmuzda da bir kez toplanarak faiz oranlarını yüzde 13,25'ten yüzde 17,50'ye kadar çıkardı. Bu faiz artırımlarıyla birlikte, yükselmekte olan enflasyonu ve dışarıdaki yatırım seçeneklerinin cazibesini de dikkate alarak çıkmaya meyleden sıcak paraya yeniden dönme ve YTL'ye geçme çekiciliği sunulmuş oldu.
Kazançlar
Bu faiz artışlarının akabinde rantiyelerin reel getirileri de yeniden arttı. Örneğin devlet iç borçlanma kağıtlarında tutulan sıcak para temmuz ayında vadelerine göre yüzde 7,81'le yüzde 9,49 arasında değişen oranlarda kazandı..
Temmuz sonu itibariyla son bir yıllık dönemdeyse sıcak para Devlet iç borçlanma kağıtlarından yüzde 17,72'yle yüzde 21,90 arasında kazandı.
Sıcak paranın vadeli mevduatta temmuz ayındaki kazancı ise vadelerine göre yüzde 7,60'la yüzde 7,65 arasında değişen oranlarda gerçekleşti. Dolarını YTL'ye çevirip vadeli mevduata yatıranların temmuz sonu itibariyle son bir yıldaki dolar bazında kazancı ise yüzde 24,71'le yüzde 24 arasında değişen oranlarda gerçekleşti.
Sıcak paranın repodaki kazancı ise temmuz ayında yüzde 7,25 olarak belirlendi. Repoda tutulan sıcak bu yılın ilk yedi ayında yüzde 13,80 ve son bir yıllık dönemde de yüzde 19,13 oranında kazandı.
Bu kazançlarla çıkışı şimdilik durdurulan sıcak paranın yeniden girişi ile kurun yuva yaptığı basamak da değişti. Dolar kuru haziran ortalaması 1,60 YTL iken temmuz ortalaması 1,58 YTL oldu. Doların, ağustosun ilk haftasında ise 1,50 YTL'ye indiği görülüyor.
Sıcak para bağımlıları, faiz artışının bedelini önemsemeden, "piyasalar"ın yeniden istikrar kazandığına dair mutluluk maskeleri ile arzı endam ededursunlar, bu faiz afyonunun ne tür maliyetleri olduğu ve yeniden bu afyonu bünyenin kaldırıp kaldıramayacağı daha az konuşulup her zaman olduğu günü kurtarmanın daha çok derdine düşülüyor.
Bedel
AKP iktidarı açısından, bu faizin elbette bir bedeli var ama bu bedeli bütçede, dalı iyice kırılıp budanmış sosyal harcamaları, kamu yatırımlarını azaltarak topluma ödetmek tek yol. Bunun içindir ki, fındıkta çıngar kopuyor, bunun içindir ki, hastanelerde kaos var ve bundan dolayı okullar açılınca yeni kavgalar başlayacak. Altyapıda iflaslarla yüz yüze kalınacak... Ama ne gam! AKP iktidarı için, çarkı döndürmenin tek yolu sıcak parayı kaçırmamaktan, onu memnun edecek faizi esirgememekten, bedelini de bütçe üstünden topluma yüklemekten geçiyor. Nereye kadar ? Hiç olmasa seçimlere kadar...
Hemen belirtelim ki, AKP'nin, sıcak para girişini yeniden tesis etmekten , onun için de ona şantajcı faizini ödemekten başka bir seçeneği yok. Aynı seçeneksizlik akıl aldığı IMF için de geçerli. IMF de, AKP'nin faiz afyonu politikasına onay veriyor. IMF'nin bu onayının arkasında, isterseniz neo-con- AKP ittifakının askeri,siyasal gerekçelerini de görebilirsiniz.
Çıkış yok
Ama unutulmaması gereken şu: Bütün bu faiz afyonuyla hastanın acılarını uyuşturmak, nihayet biraz zaman kazanmaya yarar ama bu arada bünyenin direncini de adım adım azaltır ve azaltmaktadır. Sıcak paraya dayalı birikimin ana unsuru olan yapay olarak ucuzlatılmış dövizin sanayiyi ne hale getirdiğini İstanbul Sanayiciler Odası (İSO), açıkladığı 2005'in 500 firma anketi sonuçlarında ortaya koydu: Katma değer üretemeyen bir sanayi, azalan kâr oranları hastalığına kapılmış bir sanayi...
Sıcak para krizlerinin bu üçüncüsü, tabii ki öncekilere benzemeyecek. 2001'deki gibi, bankalar sapır sapır dökülmedi diye kimse sevinmesin. Bu kriz esas olarak reel sektörde etkileri görülecek bir kriz. Toplam dış borçlanmadaki payı yüzde 56'ya çıkan özel sektörün, kurdaki artışın riskini nasıl göğüsleyeceğini ya da göğüsleyip göğüsleyemeyeceğini hep beraber izleyeceğiz. İhracatta rekabet gücünü pek artıramamış, iç pazarda da bütün tüketici kredisi gazına rağmen sıkıntılar yaşamaya başlayan reel sektörün, topluma ödetilen faiz afyonuna rağmen kurda ve faizde yaşanan ağırlığın altında, kafasını ne kadar suyun üstünde tutup tutamayacağını yaşayarak göreceğiz.
Açıkça, yaşanarak gözlenen bir gerçek var: AKP iktidarı ve ona yön veren büyük sermayenin, sıcak para girişini sürdürmekten başka bir seçenekleri, bir senaryoları, B planları yok. Bunu tesis etmek için de ellerinde faiz silahından başka bir cephane yok. Sıcak para rantiyelerine ödenen bu faiz rüşveti, topluma bütçe dolayımında ve reel düzlemde ağır yükler getirse de, bunu ödetmeyi seçiyorlar ve seçecekler.
Keyfiyet ise toplumun bu bedeli ödemeye rıza gösterip göstermemesine kalmış durumda... (MS/TK)