Kriz, beklenmeyen olumsuz bir durumun ortaya çıkmasıdır. Bu durum işletmenin, kurumun, devletin itibarını olumsuz yönde etkiler. Kriz iletişimi bu olumsuz durumu en aza indirmek için gerçekleşen faaliyetleri kapsar.
Soma’da 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan maden yangını sadece bugün için değil bundan 150 yıl öncesinde bile son derece önemli bir krizdi.
Başbakan Soma’da yaptığı açıklamada bize maden felaketleriyle ilgili bilgiler verdi, “İngiltere’de geçmişe gidiyorum, 1862 bu madende göçük 204 kişi ölmüş… Bu ocakların bu noktada bu tür kazaları sürekli olan şeyler… Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında, fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok. Tabi işin boyutunun bu kadar fazla olması bizi derinden yaralamıştır. Bizi derinden üzmüştür” şeklinde olayı ifade etti.
Kriz iletişiminde belli kurallar var. Krizin boyutuna göre açıklama yapan kişi değişiyor. Soma felaketinde ilk resmi açıklama Başbakan tarafından yapılıyor ki bu felaketin büyüklüğünün işareti.
Literatürde kriz iletişiminde belirli yöntemler var. Olayı önemsiz göstermeye çalışmak da bir yöntem. Başbakan felaketi rutin şeyler diye açıklayarak bu yöntemi seçiyor.
Başbakanın atıfta bulunduğu bu maden kazası Hartley Felaketi.
Messrs. Carr Brothers Şirketinin işlettiği Hartley Madeni'nde 28 Ocak 1862 tarihinde gerçekleşen kazada aralarında 10 yaşında çocukların da olduğu 204 madenci, maden ocağının bacasındaki 40 tonluk pompanın devrilip girişi tıkaması sonucunda mahsur kalarak gaz zehirlenmesi sonucunda ölüyorlar. Gazın karbonmonoksit olduğu bile o dönemde bilinmiyor. Kaza, Soma’dakine benzer şekilde tam vardiya değişimi sırasında olduğu için içeride normalin iki katı madenci bulunuyor. Buna rağmen Soma’dakinin aksine Hartley madeninde içeride mahsur kalan madencilerin sayısı belli.
Hartley Maden işletmesi, dönem için ileri teknoloji bir maden, tüm İngiltere’nin en büyük kapasiteli su pompasına sahip. İşletme o dönemde İrlanda ve İskoçya’daki madenlerin aksine kadın ve çocukları çalıştırmaması, madencilere sağladığı lojman, okul gibi imkanlar sağlamasıyla örnek gösterilmekte.
Soma’daki maden de benzer şekilde, mekanize, otomasyon ve ileri güvenliğe sahip bir maden olarak, felaketten 9 ay önce Enerji Bakanı Taner Yıldız ve felaket ile ilgili yaptığı ilk açıklamada Başbakan tarafından ifade ediliyor.
İki bölge de ülkenin en eski madencilik bölgeleri arasında, Hartley Madeni’nin bulunduğu Kuzey İngiltere’nin bu bölgesi 1291’den beri, Soma madeni, 1870’li yıllardan beri madencilik yapılan yerler. İki maden de özel sektörün işletmesinde.
Hartley olayı o dönem için bile büyük bir felaket olduğundan kamuoyunun gündemine taşınıyor. Felaketin olduğu gün durum Kraliçe Viktorya’ya bir telgrafla bildiriliyor ve Kraliçe hemen akabinde bir telgrafla taziye mesajı yayınlıyor. Mesajında bu işin fırtatında bu var demiyor nedense, Hartley’deki kaza ile ilgili korkunç haberlerin kendisini çok yaraladığını, olaydan kurtulanlarla ilgili iyi haberleri beklediğini ve özellikle geride kalan dul ve yetimler için ne yapıldığını soruyor. Kriz iletişimi açısından üzüntüyü paylaşmak, empati kurmak doğru bir uygulama.
Dönemin tek kitle iletişim aracı olan gazetelerde olay manşet oluyor, sadece madenciliğin yaygın olduğu bölgelerin gazetelerinde değil Londra gazeteleri günde birkaç baskı yapıp felaketi duyuruyor. İngiltere Başbakanı “Bu tür havaları fırsat bilip, bunları istismar etmek isteyen bazı aşırı uçlar var, gruplar var. Bunlara da değer verilmemesinin çok çok önemli olduğunu hatırlatmak istiyorum” diye uyarıda bulunmadığı için olsa gerek, felaketin sebepleri gazetelerde sorgulanıyor. Madenle ilgili ayrıntılı planlar yayınlanıyor, fotoğraf yaygın olmadığı için çeşitli illüstrasyonlarla madencilerin ve çevrenin durumu kamuoyuna duyuruluyor. Soma hem Türkiye medyasında hem de uluslararası medyada yer buluyor.
Medya ile iletişim kriz iletişimin belki de en önemli parçası. Medyayı düşman olarak görmek, konuyu ayrıntılı bilemeyeceklerini düşünmek, haber yapmalarına izin vermemek yapılacak en kötü hatalar arasında. Başbakanın Al Jezeera muhabirinin sorumluluk kime ait sorusuna verdiği “Bir gazeteci olarak zannediyorum dünyada kömür madenlerinin nasıl çalıştığını yakından takip etmiyorsunuz. Bu şundan kaynaklanıyor olabilir, Katar’da pek kömür madeni yok, doğalgaz yok” bu çerçevede.
İngiliz Parlamentosu ise bölgeye müfettişler yolluyor, madencilik sendikasının başkanının da bulunduğu bir komisyon olayı inceliyor. İngiliz gazeteleri özellikle madenin tek bacalı yapısının felaketin sebebi olduğu ifade ediliyor, öte yanda içeride kalanları kurtarma çalışmalarına katılan madencilerin kahraman ilan edilmesi gerektiği gündeme getiriliyor. İngiliz Parlamentosu olaydan 6 ay sonra Yeni Maden Kanunu çıkarıyor, güvenlik standartları yükseliyor ve bundan sonra madenlerde bir giriş ve çıkışın bulunması gerektiğini yasalaştırıyor. Maden kapatılıyor, ilgililerle ilgili soruşturma başlatılıyor. İlk kez sadece savaşta kahramanlık gösterenlere verilen madalya, kurtarma çalışmalarına katılan madencilere de veriliyor. Tüm ülkede Hartley Fonu oluşturuyor ve Kraliçe’nin de katıldığı bağış kampanyasında geride kalanlara destek olmak için 80 bin pound toplanıyor. Bunlar da kriz iletişiminde, itibarın onarılması için yapılanlara örnek.
Peki bizde ne yapıldı? Soma’daki felaket sonrasında Manisa Valiliği Kriz Masası kurdu. Bölgeye, Başbakan, Bakanlar Parti Başkanları gitti, incelemelerde bulundu. TBMM 3 günlük yas ilan etti. Bölgeye durumun hassasiyetini ortaya koymak için giden Başbakan ve bakanlar ne yazık ki hiçbir tepkiyi hoş karşılamayarak, maden felaketi yetmezmiş gibi gerçek bir yönetim felaketi yaşandı, Başbakan kendisini yuhalayan bir vatandaşa tokat attı, resmi kanallarca yalanlanan ancak sosyal medyada paylaşılan görüntülerde kullandığı ırkçı nitelikteki hakareti etti. Öte yanda tüm dünya medyasında Başbakanlık Müşavirinin polislerce dövülen bir vatandaşa attığı tekme yer aldı. İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Manisa’da hatta Soma’da gerçekleştirilen eylemler çok sert bir şekilde bastırıldı.
Kriz anında uygulanacak iletişim stratejisine dair genel geçer kurallar var, dürüst olmak, gerçek bilgi vermek, üzüntüyü ifade etmek, empati kurmak, çözüm üretmek. Başbakan Soma’da ilgili maden şirketinin sözcüsü gibi bir rol üstlenerek, kamuoyunu ilk anda rahatlatmak yerine, bunların olağan olduğunu ifade etme yolunu seçti. Sorumluların cezalandırılacağı, iş güvenliği standartlarının yükseltileceği, ilgili uluslararası sözleşmelerin en kısa zamanda imzalanacağını ifade etmedi. Kriz iletişiminde yazında olmayan yeni bir uygulamayla krizi yeni krizlerle çözme yöntemi üstünde çalışmaları devam ediyor. 21. yüzyılda da 19. yüzyılda bile kullanılmayan yöntemleri kullanmak Türkiye siyasetinin fıtratında olmamalı. (SY/HK)
* Doç. Dr. Aslı Yağmurlu, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler Bölümü