Program yürürlüğe konulduğunda, yüzde 70-80 oranında kemikleşen enflasyonu, 2000'de yüzde 25'e, izleyen iki yıl sonunda da yüzde 5'e kadar geriletme hedefi bulunuyordu. Bu hedefe ulaşmanın aracı olarak da ücret ve maaşlar dahil olmak üzere gelir artışlarını , gerçekleşmiş enflasyona göre değil, hedeflenen enflasyona göre artırma prensibi tüm topluma empoze edildi.
Program, 2000 Kasım'ı ve 2001 Şubat'ında yaşanan şoklarla iflas edince, iddialı enflasyon hedeflerine ulaşmak da mümkün olmadı. 2000 enflasyonu hedeflenen yüzde 25 yerine yüzde 40'a ulaşınca, gelirleri yüzde 25'e göre ayarlanmış olanlar hem yüzde 69'u bulan 1999, hem de yüzde 39'u bulan 2000 enflasyonuna göre, zarara uğradılar .
2001 enflasyonu için ise, hedef yüzde 12 yerine, 2001 Şubat şokundan sonra yaşanan fiyat artışları sonucu, yüzde 58 olarak belirlendi ama, gelirler politikası, hala iç talebi kısmak için reel gelirleri geriletmeye dönüktü.
Merkez Bankası'nın 2000 raporuna göre, 2000 yılında kamu kesimi işçileri , 1999 yapılan kamu toplu sözleşmeleri 2 yıllık yapıldığı için ve her 6 ayda gelirleri TÜFE enflasyonuna endekslendiği için 2000'den zararlı çıkmadılar , hatta reel olarak yüzde 7 oranında gelirlerini artırdılar.
Toplu sözleşme kapsamındaki özel sektör işçilerinin 2000 ücretlerinin ne olduğu konusunda bilgisi olmayan Merkez Bankası, 2000'in ilk 9 ayında özel imalat sanayii saat ücretlerinde yüzde 4.2'lik reel gerileme olduğunu ifade ediyordu. Reel düşüş tekstilde yüzde 7'yi, giyimde yüzde 9'u buluyordu.
2000 yılında memur maaşlarındaki reel gerileme ise DPT verilerine göre, yüzde 11.5'u buldu.
Memur maaşları 1996'dan 1997'ye reel olarak yüzde 17 artış, 1997'den 1998'e yüzde 2 düştü, 1998'den 1999'a tekrar yüzde 4 artıştan sonra 2000'de yüzde 11.5 geriledi.
DPT verilerine göre, 2000'de net ortalama asgari ücret ile emekli aylıkları yüzde 15'e yakın geriledi. Memur emeklilerinin alım gücü her önceki kriz yılı olan 1994'un düzeyine geriledi ve 1999'a göre yüzde 13 düştü. SSK emeklilerinin geliri de yüzde 14 azaldı.
Tarım üreticilerinin gelirlerine bakıldığında, destekleme fiyatlarının 2000 yılında hedeflenen yüzde 25'lik enflasyona göre belirlendiğini ve 1999 yılına göre ortalama yüzde 27.8 oranında artırıldığı görüldü. Ancak, enflasyondaki gerçekleşme yüzde 39'u bulduğu için tarım üreticileri reel gelir kaybına uğradılar.
Yüzde 39 enflasyona karşılık destekleme fiyatları artışı tütünde yüzde 20, ayçiçeğinde yüzde 27, şeker pancarında yüzde 30'da , buğdayda ise yüzde 32'de kaldı.
Böylece tarım üreticilerinin çoğunluğu, 2000 yılını reel gelir kaybı ile kapadılar.
Bölüşümde asıl büyük dengesizlik, 2001 Şubat krizi sonrası yaşandı. 22 Şubat devalüasyonu ile ilk elde yüzde 40, takip eden haftalarda bir yüzde 40 daha değer kaybeden TL, bütün ekonomik dengeleri altüst ederken dar gelirli kesimlerin reel gelirlerini de olağanüstü boyutta bozdu.
Devalüasyonla birlikte, aylık ortalama enflasyon artışları yüzde 10'u bulunca, ücret ve maaşlıların reel gelirleri büyük aşınma yaşadı.
İstikrar amacıyla IMF ile birlikte oluşturulan ve Dünya Bankası'ndan transfer edilen devlet bakanı Kemal Derviş'in uygulamaya soktuğu programın gelirler politikası, maaş ve ücretleri, tarım gelirlerini daraltmayı, sosyal harcamaları kısmayı hedeflediğinden bölüşümün daha kötü seyretmesi kaçınılmaz hale geldi.
Devlet gelir ve harcamaları için yapılan düzenlemeler, büyük kısmını halkın ödediği dolaylı vergileri, doğrudan vergilerin de üstüne çıkarınca, emek gelirlerinin kaybı daha da büyüdü. Ayrıca, devlet harcamalarında yapılan kısıtlamaların sağlık, eğitim, barınma gibi halkın dolaylı bir biçimde yararlandığı kamu hizmetlerini vurması bir başka kayıp kalemini oluşturdu.
Bu arada, Şubat 2001 krizi ile yaşanan yoğun personel çıkarma ya da tensikatlar, işsizliği olağanüstü boyutlara taşırken toplumsal bölüşümün emek gelirleri aleyhine seyrine yeni bir boyut getirdi.
Kriz, emek gelirlerini vurarak yoksullaşma sürecine yeni bir ivme katarken , para-sermaye sahipleri, özellikle de devalüasyon öncesi birikimlerini döviz olarak tutanlar bir gecede olağanüstü kazançlar elde ettiler.
Bu kaotik durumun ülkedeki gelir eşitsizliğini 2000 öncesinden çok daha vahim bir platforma çektiği ve çok ciddi sosyal ve siyasal sorunlara gebe bıraktığı çok açık.