2008 yılında görünür olan ekonomik kriz, Türkiye’yi de derinden etkiledi. Bu etkileme sürecinde yapılan yorumlar hep ekonomik bağlamla sınırlı kalmış ve işsizlik dışında toplumsal boyutta krizin etkileri üzerinde durulmadı. Bu yazı, krizin toplumsal etkilerinin tamamını ele alma amacında olmayıp çocuk işçiliği bağlamında konu tartışılacaktır. Bu yazının temel tezi şu: Ekonomik kriz, Türkiye’de çocuk işçiliğinde artışa neden olacak.
Merkezler ilevsel hale gelmeli
Bu artışın nedeni, en temelde ailedeki ebeveynlerin işsiz kalması. Bununla birlikte ebeveynler işsiz kalmasa dahi krizin yoksulluk üzerindeki yoğun etkileri aileyi yeni çözümler bulmaya itecek. Bulunacak bu yeni çözüm ya kadının geçici, gündelik ve düşük ücretli istihdama yönelişi ya da çocukların çalışmaya yönlendirilmesi olacak. Çocuklar bu süreçte eğitim yaşamından koparılmadan çalışmaya başlasalar dahi bu süreç, onların eğitim yaşamına konsantre olamamasına, bedenlerin yorulmasına ve yıpranmasına neden olacak.
Çocuk işçiliğinin türleri açısından konuya bakıldığında en yüksek artışın sokakta çalışma sektöründe olacağı düşünülüyor. Sokakta çalışma yüksek getirisi olan bir iştir ve aileler için çok daha çekici bir hal almaktadır. Bu noktada sokağın çekiciliğini eğitimin çekiciliğine dönüştürmek ve aileleri bilinçlendirmek son derece önemlidir. Bu noktada işlev yürütmesi gereken kuruluşlar Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na (SHÇEK) bağlı Çocuk ve Gençlik Merkezleri’dir. Bu işlevler merkezlerde hali hazırda yürütülmektedir fakat bahsedildiği gibi kriz dönemlerinde bu işlevler üzerinde daha fazla yoğunlaşmak yerinde olacaktır. Bu merkezlerde çalışan sosyal hizmet uzmanları kriz döneminde aile görüşmelerine ağırlık vermeli, çocuk işçiliğinin zararlarını anlatmalı ve eğitimin çekiciliğini vurgulamalıdır.
Kalıcı çözüm ise pek tabi ki aile ebeveynlerinin işsiz kalmamasıdır. Burada görev, sosyal devlete düşmektedir. Sosyal devlet, en başta kriz döneminde işletmelerin işçi çıkarmaması için elinden geleni yapar, işçi çıkarma durumunda da işsiz bireyi ve ailesini darda bırakmaz.
Bu aile de çocuğunu çalışmaya yönlendirmez ve ailenin işlevselliği devam eder. Sosyal devletin yapması gerekenlerle ilgili somut önerilerde bulunmak gerekirse kriz dönemlerinde devlet, işverenlerden işçiler için ödedikleri primleri ve vergileri geçici süre almamalıdır. Bunun sonucunda oluşacak maliyeti kendini sosyal olarak niteleyen bir devlet hesaba katmaz. Katıyorsa sosyal değildir. Diğer bir öneri, kriz dönemlerinde özellikle işsizliğin yaşandığı ailelere çocuk başına eğitim yardımı yapmaktır. Bu yardımın miktarı, çocuğun çalışma yaşamında kazanacağı miktardan yüksek olmalıdır ki çocuk işçiliği gündeme gelmesin.
Sonuç olarak ekonomik krizin çocuk işçiliği üzerinde olumsuz etkiler yapacağı bir gerçektir. Bu aşamada bu sadece bir iddiadır. Doğrulanması için ileriki dönemde açıklanacak çocuk işçiliği rakamlarına bakmak gerekir. Bu rakamlardaki artış ya da düşüş, tezi doğrulayacak ya da yanlışlayacaktır. Çocuk işçiliği hakkında bir daha yazı yazmaya gerek bırakmayacak bir toplum dileğiyle…(EE/EÜ)
* Arş. Gör. Ercüment Erbay, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Hizmet Bölümü.