Asıl olarak İngiltere diye bildiğimiz, son zamanlarda ise Britanya adını daha sıkça kullanmaya başladığımız devletin uluslararası münasebetlerdeki adı, yani resmi adı Birleşik Kıranlık.
Birleşik Krallık dört ülkeden oluşuyor: İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda. Merkezi hükümetin mekanı ise hem İngiltere'nin hem de Birleşik Kırallığın başkenti olan Londra; Londra'daki Parlamento Birleşik Krallık'ın her tarafından gelen milletvekillerinden oluşuyor.
İngiltere'nin, her üç ülkeyle de uzun bir tarihsel sürece yayılmış işgalcilik ve sömürgecilikle (hele de İrlanda söz konusu olduğunda) örülmüş ilişkiler tarihi var. Ama her üçü de her zaman ayrı bir ulus, ayrı bir ülke olarak kabul edilmişler; ulusal siyasi partilere sahip olmuşlar (şimdi Kuzey İrlanda'da iktidar ortağı olan, İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu'nun siyasi kanadı Sinn Fein'i hepimiz biliyoruz), kültürlerini ve dillerini korumuşlar, daha doğrusu korumaya çalışmışlar -bir dünya dili olan İngilizce ile baş etmek zor olsa da.
İskoçya, İngiltere ile arasındaki ilişkilerin tarihindeki farklılıklardan dolayı Birleşik Krallık karşısındaki statüsünde de diğer uluslarla kıyaslandığında bazı farklılıklara hep sahip olmuş, örneğin her zaman kendi bağımsız yargı sistemine sahip.
1997'de iktidara gelen İşçi Partisi hükümetinin inisiyatifiyle Kuzey İrlanda, İskoçya ve Galler'de yapılan halk oylamalarının arkasından her üç ülkede de ulusal meclisler kuruldu. (Kuzey İrlanda'nın kendi meclisine sahip olacağı, güneydeki İrlanda Cumhuriyeti'nde yapılan bir oylamasıyla oranın halkından da muvafakat aldı.)
Halk oylamasında, İskoçların yüzde 74'ü İskoç parlamentosunun ve hükümetinin kurulması doğrultusunda oy verdi. 1 Temmuz 1999'da kurulan Parlamento ve çoğunluk partisinin oluşturduğu İskoç hükümeti pek çok alanda Londra'daki hükümetten yetkileri devraldı: tarım / ormancılık / balıkçılık, eğitim, çevre, sağlık, barınma / konut, adalet / polis / mahkemeler, yerel idareler, itfaiye, ekonomik kalkınma ve ulaşımın bir bölümü; dışişleri, savunma, enerji ve ekonominin yönetimi ise Londra'daki merkezi hükümete ait.
Kuzey İrlanda hariç, Britanya'nın bütününde faaliyet gösteren ana akım partilerin (Muhafazakar Parti, İşçi Partisi ve Liberal Parti) dışında İskoçya'daki en büyük siyasi parti İskoç Ulusal Partisi (İUP).
İUP başından beri bağımsızlığı hedef edinmiş bir parti. Bir önceki parlamento döneminde liberallerle koalisyon kurarak hükümet oldu; iki yıl önceki son seçimlerde ise herkesi şaşkınlığa düşürerek, İşçi Partisi'nin İskoçya'nın en büyük siyasi partisi olma konumuna son verdi ve tek başına iktidara geldi.
İUP politikaları itibariyle Britanya'nın en soldaki kitle burjuva partisi. İngiltere, üniversite öğrencilerinin harç ücretini 9 bin Sterline çıkarırken, İskoç hükümeti "İskoçların parasız öğrenim geleneğini" sürdürerek İskoç gençleri için parasız üniversite eğitimi hakkını sürdürme kararı verdi. İngiltere'deki sürekli bakıma muhtaç yaşlılar bakımevlerine gitmeleri halinde bunun için para öderlerken (pek çok yaşlı insan evini satmak zorunda kalıyor bu yüzden), İskoçya hükümeti yaşlılarına parasız bakıyor. Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Servisi'nin sağlık hizmetleri parasız olmasına rağmen Londra'daki hükümet birkaç yıl önce 16 yaşından büyük herkesin ödemesi gereken, reçete başına sabit bir fiyat tespit etti. İUP tek başına iktidara olduktan sonra bu ücreti kaldırarak sağlık hizmetlerini tekrar tamamen parasız yaptı.
İskoç hükümeti halk sağlığını iyileştirecek önemli projeleri gerçekleştirmenin peşinde; en önemlilerinden birisi sonuçları merakla beklenen bazı bölgelerde sayısı ülke ortalamasının üstünde olan akciğer kanserini yenmeye yönelik. İskoç bilim insanları hastalığın teşhisinden çok daha önce hücrelerde meydana gelen değişikliği tesbit edebilmeye çalışıyorlar.
İskoçya'nın AB karşısındaki tavrı da farklı. Muhafazakar Parti'nin sağ kanadının uzun bir zamandan beri AB'ye karşı olan tutumuna karşı, İUP bağımsız İskoçya'nın AB'ye katılacağını açıkladı.
Tarihlerine, kültürlerine, bilime ve sanata ve bu konulardaki başarılarına tutkuyla bağlı olan ve İUP'nin yönetimiyle kendilerine olan güvenleri bir o kadar daha artmış olan İskoçları bağımsızlığa ikna etmek yine de zor olacağa benziyor.
İUP lideri Alex Salmond'un Kıraliçe 2. Elizabeth'in devlet başkanı olarak kalacağına (Avustralya ve Kanada'nın da dahil olduğu Commonwealth ülkelerinde olduğu gibi), Sterlin'in de para birimi olarak korunacağına, iki ülke arasındaki işbirliğinin en geniş şekilde devem edeceğine dair teminatlar vermesine rağmen, İskoçların çoğunluğu, en azından şimdilik, Birleşik Krallık'ta yaşamak eğiliminde.
Üç milyonluk küçük bir ülke olan İskoçya'nın bağımsızlığını savunurken IUP şöyle diyor, "İsveç'te ebeveynler zenginleştirilmiş haklara sahipler, uzun bir doğum ve babalık izni var. Norveç'in petrol geliriyle oluşturduğu 300 milyar sterlinlik emeklilik bütçesi var. Danimarka rüzgar enerjisini kullanmada dünyaya öncülük ediyor. Nedir bu ülkelerin ortak özellikleri? Hepsi küçük bağımsız ülkeler. Bağımsızlık sayesinde İskoçya'daki kararları kendimiz vereceğiz; ailelerin, halkın ve bireylerin yaşamlarını iyileştireceğiz. (...) Ve bağımsızlık Birleşik Krallık'ın geri kalanıyla yeni ve güçlü bir ilişki anlamına gelecek. Eşitlerin ortaklığını yaratacak -varolan siyasi birliğin yerini sosyal bir birlik alacak."
Birleşik Krallık'ın Başbakanı David Cameron, durumu sürüncemede bırakmamak ve referandum tarihini 2015'teki genel seçimlerden önce tespit etmek doğrultusunda harekete geçti. Geçtiğimiz Ocak ayında Salmond ve Cameron İskoçya'nın başkenti Edinburg'da referandumun yasal hazırlıklarına girişmenin ilk aşaması olan Edinburg Anlaşması'nı imzaladılar. Anlaşma Londra'daki Parlamento'dan referandum için yasa çıkarılmasını; bu yasanın İskoç Parlamentosu'na tek soruluk bir referandumu halka sunması için yetki vermesini; referandumun ayrıntılarını karara bağlayacak bir ortaklığa varılmasını; Birleşik Krallık Seçim Komisyonu'na referandum sorusunun formüle edilmesinde, referandumun yürütülmesinde, finansmanının kuralları konusunda yetkiler verilmesini kararlaştırmış oldu.
Anlaşmadan sonra BBC'ye konuşan Cameron şöyle dedi: "Bu İskoçya için doğru bir karardır. Ama Birleşik Krallık için de, İskoçya'nın Birleşik Krallık'ta kalacağı mı yoksa kendisini ayıracağı mı konusunda referandumda halka yalın, anlaşılır tek bir sorunun sorulması ve referandumun 2014'ün sonundan önce yapılması doğrudur. İskoç halkına her zaman saygı göstermek istedim - referandum yapmak isteyen bir partiye oy verdiler, bu referandumun yapılabilmesini olanaklı hale getirdim ve kesin sonuç verici, yasal ve adil olmasını sağladım. Böylece süreç meselesini hallettik, şimdi gerçek argümanlarla sıra geldi; kuvvetle inanıyorum ki, İskoçya'nın Birleşik Krallık'ta kalması onun için daha iyi olacaktır, ama ve daha da önemlisi, Birleşik Krallık'ın İskoçya ile beraber oldukça daha iyi olacağına inanıyorum.'
Birleşik Krallık Seçim Komisyonu'nun (Türkiye'deki karşılığı Yüksek Seçim Kurulu olsa gerek) ilk icraatı referandum sorusunu tespit etmek oldu. İUP'nin 'İskoçya'nın bağımsız olması gerektiğine katılıyor musunuz' sorusuna karşılık, Komisyon 'İskoçya bağımsız bir ülke olmalı mı'yı önerdi. İUP Genel Başkan Yardımcısı ve İskoçya Başbakan Yardımcısı Bayan Nicola Sturgeon, Komisyon'a teşekkür etti ve İskoç Parlamentosu'na bu öneriyi sunacaklarını söyledi. Nicola Sturgeon devamla, "İskoçya'daki referandumun hakkaniyet ve saydamlık açısından en yüksek uluslararası standartlara uygun olacağını her zaman söyledik, ve Seçim Komisyonunun bunda hayati bir rolü var. Ayrıca, Komisyon'un, seçmenlerin çoğunun 'Evet' ya da 'Hayır' demesini takip eden süreçte ne olacağının açıklığa kavuşturulması çağrısını da sevinçle karşılıyorum. Bu çağrı Edinburg Anlaşması'na uygundur" dedi.
Birleşik Krallık önümüzdeki yıl önemli tarihsel değişiklikler ihtimaliyle karşı karşıya. Kraliçe Elizabeth anayasal meşruti monarşi geleneğine uygun olarak kamuoyuna hiçbir fikir beyanında bulunmadı. Ancak kendisine yakın çevrelerden sızan bilgilere göre İskoçya'nın Birleşik Krallık'tan ayrılması halinde Kraliçe'nin 'çok üzülecek'. Kraliyet İskoçya'da binlerce hektarlık arazilere ve şatolara sahip; Helen Mirren'in başrolüyle en iyi kadın oyuncu Oskar ödülünü aldığı 'Queen' filmi Kraliçe'nin uzun yaz tatillerini geçirdiği İskoçya'daki Balmoral malikanesinde geçer.
İskoçya'nın bağımsızlık serüveninin nasıl sonuçlanacağı merakla beklense de, Britanya'daki siyasi yaşam her zamanki sükûneti, monotonluğu ve aktörlerinin bütün meseleler karşısındaki tahmin edilebilir yaklaşımlarıyla sürüyor. (SK/HK)