"Çifte sömürü altındaki kadınların bir çıkış yolu arayışı ve gördükleri ışığa tutunma azimlerini, ailenin ve devletin kadının ezilişinde tuttuğu yeri gördük."
Bolu Devrimci Proleter Gençlik (DPG) ön hazırlıklarına 8 Mart öncesinde başladıkları "Koyundan Artıdeğere" kampanyası çerçevesinde bir panel gerçekleştirmek istedi fakat umdukları gibi olmadı...
DPG "paneli düzenleme çabası" sürecinde edindiği deneyimleri alınteri.net'te yayınladığı bir yazıyla paylaştı. Bu makaleyi DPG'nin "Emekçi kadınların mücadele kanalları açılacak" başlıklı o yazısından derledik...
Köyün en son çitinden öte
Köyün en son çitinden hiç çıkmamış kadınları panele çağırmıştık. Önceki gün gittiğimiz Mete Köyü'nde bildiri verdiğimiz kadınlardan olumlu tepkiler almıştık. Kadınlar yapacağımız panele geleceklerini, fakat bizden birilerinin onları almasını istedi.
Çünkü yıllardır bu köyde yaşayan emekçi kadınlar, köyden hiç çıkmadıkları için Düzce'yi bilmiyorlardı. Bir de çocuklarla geleceklerdi. "Bizi almaya gelin" diyorlardı.
"Koyundan Artıdeğere" başlığıyla bu kampanyayı başlatırken, koyunlarla paha biçilen emekçi kadının yaşamında çok bir şeyin değişmediğini, kadınlar üzerindeki baskının şekil değiştirerek devam ettiğini ve bu baskılarla, çalışmamızda da yüz yüze geleceğimizi biliyorduk. Öyle de oldu.
Bir parça özgürlük düşüyle uyumak
Sabah, köye, kadınları almaya gittik. Bizi köyün erkekleri, kadınların eşleri karşıladı. "Gidin" diyorlardı bize; "Kadınlar gelmeyecek, gidin burdan". Ama bildirilerimiz emekçi kadınlarda bir kıvılcım tutuşturmuştu. Kadınlar eşlerine rağmen gelmek istediklerini söylüyorlardı. "Kapatın çenelerinizi" diyen kocalara rağmen, kadınlar konuşuyor ve gelmek istediklerini söylüyorlardı.
Elbette bu erkekler neyi savunduklarını, kimi kimden koruduklarını bilmiyordu. Onu anlatmaya çalıştık. Hatta kadınlar ile birlikte kendilerinin de gelebileceğini, birlikte bir panel yapabileceğimizi söyledik. İkna edemiyorduk. Ama kadınlar yanımızdaydı ve konuşuyordu...
Kadınlardan biri bağırarak, dünden beri bugünü hayal ettiğini, ilk defa böyle bir şeye gideceğini söyleyince, eşi "Biliyorum zaten. Dağıttıkları kağıt kucağında uyuya kalmışsın" dedi. Aynı kadın, panele gitmesine engel olursa evde artık yemek yapmayacağını söyleyince kocası bağırmaya başladı.
Evdeki ve karakoldaki jandarma kol kola
Kalabalık da çoğalıyordu. Bildirimizi satır satır okuyan kadınların bir parça özgürlük düşü gördükleri belliydi. Jandarma da farkındaydı bunun; kocalar (evdeki jandarma) da. Burdaki tartışmalar sırasında biri, bildiri dağıtıldıktan sonra jandarmanın evleri dolaştığını ve erkeklere, "Kadınları göndermeyin" dediğini söyledi. Buna bizden önce, kadınlardan geldi cevap. Bir emekçi kadın çıkıp erkeklere hitaben:
"Siz Kürt değil misiniz, sizi yurdunuzdan kovan bu jandarma değil miydi? Şimdi neden jandarmaya uyup böyle yapıyorsunuz?"
Bu soru ortamı iyice gerdi. Biz sakin bir şekilde amacımızı ve ne yapmak istediğimizi anlatmaya devam ettik. Köyde kadınlı, erkekli yaşanan bu tartışma erkeklerin kadınları evlerine kapatmalarıyla son buldu. Yine geleceğimzi söylediğimizde, evlerine doğru isteksiz adımlarla giden kadınların cevabı, koca ve jandarma baskısına rağmen "Sizi bekleyeceğiz" oldu.
Kadınlar şimdilik evlerine kapatıldılar, ama bu iş böyle kapanmayacak. Köyün çitini de bu düzenin tüm baskı ve sınırlarını da aşacak ilk adımları atmış olduk. Kadınlar bildirilerimizden, konuşmalarımızdan etkileniyor; çalışmamız hedefini buluyor. Kampanyamızı farklı araç ve biçimlerle sürdüreceğiz.
"Köylere gelin"
Planladığımız şekilde bir panel yapamadık. Yine de panel kadar verimli ve anlamlı bir süreç yaşandı. Eğitim-Sen binasına Mete Köyü'den üç kadın çocuklarıyla geldi. Bu arada gelen diğer kadınlarla birlikte sohbet ettik. Kadınlar "Böyle bir etkinliği, bir dahaki sefere köyde yapalım, köyde olursa biz çok kişi getiririz. Kocalarımız da izin verir" önerisinde bulundu.
Düzce Depremzedeler Derneği'nden panele gelecek olanlar da bir aksaklıktan dolayı gelemediler. Aynı saatlere denk gelen dernek toplantısını erken bitirip geleceklerdi. Bu toplantı teknik nedenlerle geç başlayıp geç bitince panele katılamadılar.
Dep-Der'den bir emekçi kadın toplantılarını bırakıp bizim yanımıza geldi. Bu arada Tokuşlar Köyü'nden de bir emekçi kadın geldi ve yaşanan zehirlenme olayını anlattı.
Köylere, mahallelere gideceğiz!
Paneli gerçekleştiremedik fakat, toplamda son derece öğretici bir süreç yaşadık. Bir yandan devletin, bir yandan kocasının baskısına uğrayan kadının sesini duyurmaya çalışması; kucağında bildirisi ile uyuyan emekçi kadının düşü ve özlemi; evde yemek yapmama "boykutu"nu düşünen kadın; sabah yolda bizi bekleyerek "kocamla bir de siz konuşun, ben gelmek istiyorum" diyen kadının çığlığı; kocasına asıl düşmanı öğretmeye çalışan kadınlar... bunlar son derece anlamlı, bize çok şey anlatan güzel tepkilerdi. Kampanyamızın da anlamını gösteren, her açıdan derslerle dolu tepkiler...
Kampanyamızın gidişatı, ilerleyen süreçler için yol haritası çizmesinde 20 Nisan'da yaşadığımız bu deneyim ileriye dönük ön açıcı oldu. Şurası kafamızda artık net:
Bu işin peşini bırakmayacağız. Mahallelerde, köylerde seyyar panelistler olacağız. Mahallelere, emekçi kadınlara tiyatro, müzik götüreceğiz. Eğitim çalışması götüreceğiz. Kampanyamızı mahallelere, emekçi kadınlara taşıyacağız. Emekçi kadınların mücadele kanalları açılacak! (DPG/GG)