*Gümüşhane'de asırlardır sürdürülen Kalandar Gecesi (Rumi yılbaşı) kutlamasında gelenekler, nesilden nesle aktarılıyor. Merkeze bağlı Karamustafa köyünde her yıl ocak ayının 13'ünü 14'üne bağlayan gece, kutlamalar yapılıyor. Fotoğraf: Veysel Kara-AA
Ürkütücü, çirkin, kürklü bir yaratık olarak tasvir edilen karakoncolosun deniz dalgalarının içinden ya da yine denizden esen fırtınaya karışarak Karadeniz sahil kasabalarına, oradan da derelerden yukarı çıkarak köylere musallat olduğu söylenir. Karakoncolos, ocak ayının ilk on üç günü sokaklarda dolaşıp, insanların karşısına çıkar. Hayvan ya da insan olarak tanımlanamayacak kadar karışık ve korkutucu (!) bir görünüşe sahiptir.
Yerel halk, karakoncolos evlere, insanlara musallat olmasın diye kapının önüne onun için muhlama, karalahana dolması, mısır gibi yiyecekler bırakır. Koncolos kapı kollarına asılmış olan azığını alıp bir sonraki gamelyon ayına kadar belirsiz ve kışkırtıcı karanlığına geri döner.
Ne var ki, söylencelerde, karakoncolosun niyetine, fikrine, duygusuna hiç başvurulmamıştır. Bir derdi olup olmadığı sorulmamıştır. Toplum ruhundan sürgün edilmiş bir temsil gibidir; çirkinliği, korkunçluğu ve negatif bir tasvir olarak "başka"lığı öne çıkar.
Oysa karakoncolos yıl biterken, kendisinin insanlara ne kadar benziyor olduğunu anlamaya çalışıp, dışlanmışlıkla oluşmuş o ürkütücü karanlık boşluğunu doldurmak istiyormuş gibidir.
Örneğin, karakoncolos sokakta karşılaştığı insanlara "kimsin, nereye gidiyorsun" gibi sorular sorar. Eğer insanlar verdikleri yanıtın içinde "kara/kali" ifadesini geçirirlerse (Karakaya'dan geliyorum, karalahana pişireceğim vb.) koncolos o kişilere musallat olmaz, rahat bırakır. "Kara"sız yanıt veren kişileri yediği söylenir.
Oedipus mitinde, sorduğu soruya doğru yanıt vermeyenleri yiyen Sfenks'i akla getirse de koncolosun soruları bana, karşısındakinin "kendinden" bir özellik taşıyıp taşımadığını anlamaya çalıştığını, benzerlikler yakaladığında ise rahatladığını düşündürür. Sfenksle ortak noktaları, insanlara soru yöneltme nedenlerinin, insanların sorulardan etkilenmesinin gölgesinde kalmasıdır. Sfenks'in sorduğu sorunun yanıtı "insan"dır. Ve soruyu yanıtlayamayan Thebaililer aslında insan olduklarının farkında değil gibidirler. Ama biz Sfenks'in sorusuna doğru yanıtı veren Oedipus'un ve Sfenks'ten kurtulan insanların sahnesine yönlendiriliriz. Koncolos'un soruları ise bir yakınlık arayışını içerir gibidir ama sorular paradoksal olarak insan ile Karakoncolosun bu çok sınırlı bağlantısını ayrışmaya taşır ve günün sonunda koncolos ile insanlar arasındaki ilişkide insanın sahnesini izleriz.
Bilhassa çocukların yaramazlık(!) yapmalarına set olmak için bir tür kış cini olarak kriminalize edilen koncolos imajı kendini anlatamamış, görünüşü nedeniyle iletişimden men edilmiş ya da iletişimden men edilmek için görünüşü yabancılaştırılmış gariban bir ruhtur.
Toplum üretilmiş bir "başka"lığa ihtiyaç duyar. Kendi ürettiği başka'nın başkalığını, başka olarak varoluşunu yadsıyarak bir statü oluşturur, ardından kendisini başka'dan ayırarak kendine imtiyaz alanı yaratır. Korku bunun için fevkalade elverişli bir gerekçe sağlar. Başkalıktan uzak kalabilmeyi ise bir haz olarak tasarlar. Buradan bakıldığında karakoncolos bir başka olarak toplumun fantezisidir. Kendini başkadan ayırma fantezisinin nesnesidir.
Örneğin yerel halk yılın bu son gecesini karakoncolostan zarar görmeden atlatmış olmanın yarattığı gevşeme ve hazla güzel sofralar kurar, çörekler yapar, "Momoyer" adı verilen tiyatro oyunları oynar, maniler ve horon eşliğinde eğlenir, kalandarı bayram eder. Başka deyişle karakoncolos ile ayrışma bayram hazzı için gerekçelendirilir.
Pekala Hollywood tipi bir sezgiselliği yanımıza alarak politik bir tahminde de bulunulabilir: Belki de eski zamanlarda bir kişiye, belki bir kavme ağır bir haksızlık yapılmıştır da o haksızlığa uğrayan kişi ya da halk bir hayalet temsili ile yılda bir kez, devam eden kuşakların ruhunu sıkıştırmaktadır. Yani bu, bitmeyen bir cezalandırma olarak da okunabilir.
Daha analitik bir bakışla, karakoncolosun kent sokaklarında gezmesi, ruhsal sıkışmanın, uyuşmazlığın, ihmal edilmişliğin, yasaklanmış arzuların sürekli bastırıldığı bir sahne gibidir. Koncolos açtır, tehditkârdır cinsiyetsizdir. Açlığını gideremezse, evin erkek çocuğunu yiyecektir. Açığa çıkan dürtüsellik koncolosa kilitlenen kapılarla bastırılırken, arzu onun için kapılara asılan azıklarla toplum tarafından manipüle edilir. Bir yıl sonra aynı işlem tekrarlanır, onay görmemiş arzular sürekli denetim altında tutulur.
Hülasa, karakoncolosla insan arasında bir çelişki vardır ama bu çelişki aslında insanın kendisi ile çelişkilerinin oldukça iyi yansıtılmış bir temsilidir. Korku, arzu, ötekileştirme bağlamında kendi marazlarının aynasıdır. Koncolos başka olarak ortaya çıkar, nereye gittiği bilinmez ve başka olarak bir yıllığına kaybolur. Geriye insanın sahnesi kalır. Ne var ki, karakoncoloslar hep izler.
Rumi takvime göre yılın bu ilk günü kendi karakoncolosumuza göz kırpmak için belki de en iyi gündür.
"Köy Yılbaşısı, Kalandar kutlu olsun!
(OG/AÖ)