Tatlı su sertliğindeki dergilere bayılıyorum. Bir yandan en yaramaz konulara değinmek istiyorlar, öte yandan da ellerinden bugüne kadar söylenmişleri edepli bir dille tekrarlamaktan fazlası gelmiyor.
Bu dergilerin iddiaları da iyi aile evlatları olan bizleri her konuda bilgilendirmek; sağlıklı yaşam, beslenme, ilişkiler, cinsellik ve birtakım hain duygular gibi. E, tabi ellerinden geldiğince...
Tam da böyle bir derginin geçmiş sayılarından birinde intikam üzerine bir yazıya rastladım. Kafalarının ne kadar karışık olduğu attıkları başlıktan belli: “İntikam tatlıdır ama... Öfke ve acı her zaman tehlikeli olmayabilir.”
Yazı kocası tarafından, komşuyla aldatılan bir kadını temel alarak ilerliyor. Çiftin üç yaşında bir çocukları var. Kadın aldatıldığını anladığı değil, ispatladığı anda terk ediyor adamı. Sonra intikam planları peşini bırakmıyor. Uykusuz gecelerde, o kocam olmuş adama ne yapabilirim de onun canını en az kendiminki kadar yakabilirim, diye düşünüyor.
Şimdi soralım kendimize, intikam masum bir duygu olabilir mi? İntikamın temel motivasyonu karşındakinin canını yakmakken, nasıl böyle bir duyguya tatlıymış gibi yaklaşılır?
Edepli dergimiz bunu başarıyor, fakat başta belirtmiş olduğum kafa karışıklığı yazının ilerleyen kısımlarında da devam ediyor. Aldatılmış annenin öfkesini kusma fantazileri kutsanırken, aslında bunların ne kadar yanlış olduğu da uzman görüşüyle destekleniyor.
Söz konusu annenin bir numaralı intikam planı çocuklarını kocasına göstermemek. Çünkü adam karısından vazgeçmiş, ama çocuğundan vazgeçmiyor. Derken düşünüyor taşınıyor ve bu şekilde yalnız adamı değil, oğluna da cezalandıracağına inandığı için bu planını uygulamaya koymuyor. Hata. Gidip seni aldatırken senin ruhunu, dolayısıyla da oğlunu ne kadar sarstığını düşünmeyen, bencil bir adama göstermeyeceksin çocuğunu. Onu cezalandırmak için değil, tam da aksine evladını böyle birinden korumak için.
Neyse, öznemizin bir sonraki intikam planı da gidip adama ve hain komşusuna sövüp saymak. Bunu da yapmıyor, kendini küçük düşürmemek için. Hata. Böyle bir boyutta artık küçüklük, büyüklük falan kalmıyor. İçindeki kini hedefin tam da üstüne kusmak insanı sandığından çok daha rahatlatabilir.
Ve gelelim yazının sonuna, yani aldatılan kadının seçtiği intikam yoluna: Birikmiş öfkesini kusan bir mektup yazmak. Mektubun zanlıya verilip verilmediği de meçhul. Evet, yazmak insanı rahatlatır buna diyecek tek sözüm yok ama öfke hedefe ulaşmadığında buna ne kadar intikam denir bilemiyorum.
Yazıda da belirtildiği gibi, intikam duygusu adalet arayışından besleniyor. Sizi aldatan birine mahkeme hakettiği cezayı veremeyeceğine göre, adalet için kendinizden ve içinizdeki intikam duygusundan başka güvenecek bir şeyiniz kalmıyor.
İntikam almanın türlü yolları olabilir, fiziksel zarar ya da maddi zarar vermek, toplum içinde küçük düşürmek ya da bunların tümünü birlikte yapmak gibi.
Türkçeye “Aşk Tutkunu” adıyla çevirilen 1997 yapımı Addicted to Love, bir nevi intikamcılar için el kılavuzu. Meg Ryan, nişanlısı tarafından terk edildikten sonra adama hayatı öyle bir dar ediyor ki, düşman başına. Sistematik bir şekilde adamın parasını, aşkını ve saygısını alıyor elinden. Ama işte bu filmdeki duygu, bahsi geçen yazıda betimlenenin aksine intikam kelimesinin tam da sözlükteki karşılığı gibi.
Bitirirken yazıdan son bir alıntı yapmak istiyorum: “Kötülüğü affedebilirsiniz”. Peki kalbinize façalar atılmışken, hem de bir başkası tarafından, kötülüğü affeden kendinizi affedebilir misiniz? (EK/EÜ)
ELİf KAMIŞLI'dan aşkın kanunu
Kötülüğü Affedebilirsiniz...
Türkçeye “Aşk Tutkunu” adıyla çevirilen 1997 yapımı Addicted to Love, bir nevi intikamcılar için el kılavuzu. Meg Ryan, nişanlısı tarafından terk edildikten sonra adama hayatı öyle bir dar ediyor ki, düşman başına.
Hak odaklı, çok sesli, bağımsız gazeteciliği güçlendirmek için bianet desteğinizi bekliyor.
diğer yazıları