Türkiye’de parlamenter sistem içinde yer alan HDP-YSP, Türkiyelilik söylemi doğrultusunda ülkede var olan sol, sosyal demokrat ve de seküler grupların temsil eksikliği ve muhalefet boşluğunda, demokratik yöntemlerle iktidar gücüne ortak olma ya da ele geçirme amacı ile stratejiler geliştiren bir siyasal parti oldu. Aynı zamanda amaç ve ilkeleriyle var olan aksak demokratik sistemin radikal bir şekilde dönüştürülmesine rehberlik etmek isteyen bir siyasal felsefeye sahiptir.
HDP-YSP’nin yetkili kurulları, aldıkları kararlar, yapmış oldukları ittifaklarda ki tek amacın radikal demokrasiye yani “yeni yaşama” ya da “Bizlere” ulaşmak için yürütülen çalışmaların tamamıdır. Tabi ki bu strateji bu günün stratejisi değildir, HDP’nin kuruluş stratejisidir.
Ulaşılmak istenen hedef, neoliberal ekonomiyi ve liberal demokrasiyi radikal bir şekilde dönüştürmektir. Bunu yaparken de önce kolektif siyasal bir kimlik oluşturarak, radikal çoğulcu toplum, sosyalist ekonomi, demokratik bir ortamda herkese eşitlik ve özgürlük prensipleri oluşturmaktır. Bu düşünce tarzı da doğal olarak neoliberal siyasete ve kapitalist ekonomiye karşı önemli bir duruştur.
Yeni bir politik felsefe olan agonistik bir demokrasi çerçevesinde ki bu siyaseti ile kitlelerin sesi, daha doğrusu sesi olmayanların sesi olma yolunda inançla yoluna devam ediyor. Bu yolculukta zaman zaman tökezlemiş olabilir, zaman zaman bir adım geri çekilebilir, ancak arkalarından gelen dostlarıyla bu siyasi amaca ulaşmak için bu mücadeleyi “bizlerin” bıraktığı yerden teslim alıp zafere ulaştıracaklarına kuşkum yok.
14 Mayıs seçimlerinde alınan sonuçları, tabanı ile yaptığı toplantılar sonrasında halklarına öz eleştirisini de yapmıştır. Tüm bu yapılan iç tartışmaların sonucunda, parti tabanının değişim yönündeki düşünceleri dikkate alınarak 15 Ekim’de geçmişteki eksiklerden de ders çıkararak, taraftarları ile oldukça coşkulu büyük kongresini yaptı.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bu kongre, Mayıs seçimlerinin sonuçlarına bakarak, HDP-YSP üzerinden Kürt siyasetinin bir tıkanma içinde olduğu değerlendirmeleri yapanlara bir cevap oldu.
15 Ekim kongresine yakından bakıldığında ise parti üyelerinin partinin düşüncesine inancına büyük bir aşkla bağlı olduklarını gördük. Kürt siyasi hareketinin koşullar ne olursa olsun, kendisini yenileyip kendi varlığını ve devamlılığını sağlayacak güce sahip olduğunu gördük.
Demokrasi ve özgürlük cephesinin dünden daha güçlü bir şekilde hedefine doğru emin adımlarla ilerlediğini gördük. Kongreyi doğru okuma, iktidarın kullandığı bütün hukuk dışı uygulamalara, partiye yönelik yoğun tutuklamalara rağmen ortaklaşma, dayanışma ve örgütlenme kapasitesinin ne kadar yüksek olduğunu görmekti.
HEDEP kongresi; Mayıs 2023 seçimleri sonrasında yaşanan gerilmenin, partinin düşüncesi üzerinde çok büyük bir anlam ifade etmediği, Bin Umut adaylarından bu günlere gelen siyasal düşüncenin halktan almış olduğu mesajla yenilendiği inancını gösterdi.
Kürt siyasetinde yenilenen strateji, partinin eş genel başkanlarının, parti meclisinin ve isim değişikliğinden sınırlı olmadığı, değişimin yeni bir siyasi sürece evrileceğinin ipuçlarını verdi.
Ülkenin demokratikleşmesi ve özgürleşmesi açısından HEP’ten günümüze demokratik siyaset alanında Kürtlerin vermiş olduğu mücadelenin önemini, kongreye katılan kitlenin heyecanı ve coşkusunda gördük.
Bu ülkenin sosyalistleri, devrimcileri, sosyal demokratları kısaca tüm demokratik çevrelerin sorumluluk duygusuyla HEDEP etrafında birleşerek ülkenin geleceğini şekillendirmek için üzerimize düşen mücadeleyi vermeliyiz.
Ve binlerce üyesi cezaevinde olan bir siyasal parti hâlâ nefes alıyorsa, hâlâ TBMM’nin üçüncü partisi oluyorsa, hâlâ görkemli kongreler düzenliyorsa, hiç kimse kusura bakmasın herkes bu siyasal partinin önünde ceketini iliklemeli. (MY/AÖ)