Priştina’daki Kosova Parlamentosu’nun geçen pazar günü karar altına aldığı "bağımsızlık ilanı" eski Yugoslavya’nın çözülüş sürecindeki son nokta oldu. Kosova’nın "bağımsızlığı" salt bölgesel önem taşımadığı için, detaylıca incelenmeye değer. Çünkü Kosova ve eski Yugoslavya’nın çözülüş süreci, gerek emperyalist saldırı savaşlarına meşruluk kazandırma çabaları, gerekse de dünyanın diğer bölgelerindeki etnik çatışmaların alacağı yön açısından belirleyici potansiyel taşımakta.
Kosova Arnavutlarının "bağımsızlıklarını" ABD, Almanya veya AB bayrakları ile kutlamaları yadırgansa da, Sırp yönetiminin katliamları akıllara getirilince, anlaşılır bir davranış. Amma velakin Kosova Parlamentosu’nun, ABD bayrağına yeni bir yıldız olmaktan başka bir anlama gelmeyen kararının, gerçek bir "bağımsızlık" olduğu ise hayli şüpheli.
"Bağımsızlık" ABD ve AB tarafından hazırlanmıştı
Bunu açmadan önce, bir noktanın altını çizmeyi gerekli görüyorum: Kosova Parlamentosu’nun kararına eleştirisel gözle bakmak, 1990 sonrası Yugoslavya’sındaki katliamları yadsımak değildir. Aksine, Sırp yönetiminin katliamları insanlığın hafızasına bir utanç abidesi olarak kazınmıştır ve bu cinayetleri haklı kılacak hiç bir gerekçe yoktur. Buna rağmen, katliamların her şeyin üstünü örtmeye yarayan bir paravan olarak kullanılması da sorgulanmalıdır.
Bunu vurguladıktan sonra konuyu açalım. Sekiz yıldan beri NATO’nun egemenliği altındaki Kosova’nın "bağımsızlık ilanı" uluslararası arenada beklenen bir adımdı. Dahası ABD ve AB tarafından hazırlanmıştı.
Bu boş bir iddia değil. AB’nin 15 Şubat 2008 Cuma günü, yani "bağımsızlık ilanından" iki gün önce "EULEX misyonu" başlığı altında Kosova’da polis ve yargı teşkilatının kurulması için polis memurları, hakim ve savcılar, gümrük ve idare memurlarından oluşan 2.200 kişilik bir ekibi gönderme kararı alması, bunun bir kanıtıdır.
Kosova Parlamentosu'na direktifler
Diğer taraftan, ocak ayında basına sızdırılan bir belge, ABD’nin nasıl bir rol oynadığını kanıtlıyor. Belge, 1 Ocak 2008’de AB Konsey Başkanlığı’nı üstlenen Slovenya’nın Dışişleri Bakanlığı politik müdürü Mitja Drobnic ile ABD Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik konseyi temsilcileri arasında Aralık 2007’de Washington’daki Slovenya Büyükelçiliği’nde yapılan bir toplantının tutanağı.
Tutanakta ilk göze çarpan, kullanılan terimler: Örneğin "koordine bağımsızlık ilanı" gibi. Toplantıya katılanlar Rusya’nın baskısının nasıl boşa çıkarılacağını, Slovenya’nın başkanlık sürecinde Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) çerçevesinde Kosova’nın statüsü konusunda neler yapması gerektiğini ve Kosova hükümetinin BM Güvenlik Konseyi’nin 1244 nolu kararı bağlamında hükümranlığını "International Civilian Office" (ICO) ile nasıl paylaşacağını tartıştıktan sonra, Kosova Parlamentosu’na verilecek direktifleri konuşuyorlar.
Bu direktiflerden birisi şöyle:
"...Kosova parlamentosu bağımsızlık ilanının karar altına alınacağı toplantıyı bir pazar günü yapmalı, çünkü bu şekilde Rus Federasyonu’nun BM Genel Kurulu’nu toplantıya çağırmak için zamanı olmaz. Hem bu arada ilk tanınma kararları da alınmış olur."
Tutanakta ABD’nin eleştirilere kulak asılmaması gerektiğini söyledikten sonra, Japonya, Türkiye ve Arap ülkelerinde Kosova’nın tanınması için nasıl "güçlü lobi çalışması" yapacağını da okuyoruz.
24 Aralık 2007 tarihli ve VWA070767 nolu tutanağı burada olduğu gibi vermek olanaklı değil. Ancak bu dehşet belge, Urosevac kasabası yakınındaki Bondsteel Kampı’nda Avrupa’daki en büyük askeri üssünü kuran ABD için Kosova’nın ne denli stratejik önem taşıdığını göstermekle birlikte, emperyalist Batı’nın boyunduruğu altında gerçek anlamda bir bağımsızlığın olamayacağını da tartışmasız bir biçimde kanıtlamaktadır.
Çekilen tüm acıları unutmamakla birlikte: Halklar arası kini derinleştiren milliyetçi motivasyonla, emperyalizmin dikte ettiği koşullar altında ilan edilen bir "bağımsızlık", ulusların kendi kaderini tayin ilkesini iğfal eden bir referanstır. Bence Kosova, Kürtler için bir örnek değil, ibret olarak algılanmalıdır. (MÇ/TK)