İstanbul'da 12 yaşında, Kars'ta 16 yaşında, koruma altındaki iki kız çocuğunun cinsel istismara uğramasıyla ilgili gazete haberleri çocuğu korumak bir yana, haklarını ihlal ediyor, yaşamını sürdüreceğini unutuyor, çocuk koruma sistemini ve bu sistem içindeki çocukları da damgalıyor.
Milliyet özenli, ama daha yapacak iş var
Milliyet'te Şükran Özçakmak'ın haberi çocuğun kimliğini deşifre etmiyor; özenli. Bunu açıklıyor da. Koruması altında olduğu devlet kurumunun adını, yerini belirtmiyor; ad için kullanılan başharfler gerçek adının başharfleri değil.
Ama, çocuğun aile geçmişi, koruma altına alınma süreci ve psikiyatrik geçmişiyle ilgili ayrıntılı bilgiler ve "istenmeyen çocuk olmak ve terk edilmişliğin ardından dünyası bir kez daha karardı" gibi acındırma ifadeleri de yer alıyor haberde.
Eğer gazeteci bu geçmiş bilgilerini kurumdan ya da bir sosyal hizmet uzmanından edindiyse, bu da son derece sorunlu bir durum. Çünkü bu bilgileri öncelikle kurum saklamalı.
Hürriyet ve Vatan'ın haberleri
Hürriyet'in Doğan Haber Ajansı (DHA) kaynaklı haberi ve Vatan'ın haberindeyse, kız çocuğunun adının başharfleri, koruma kurumunun açık adıyla birlikte yer alıyor. Ayrıca çocuğun polisteki ifadesi de ayrıntılı bir şekilde haberde.
Bu çocuğun kimliğinin deşifre edilmesi demek. Hürriyet'in haberinin başlığında "yurtta kalan kıza" ifadesini de içeriyor.
Her iki haberin İnternet'teki sayfalarının altında yer alan okur yorumları haberin yarattığı, katkıda bulunduğu sonuçları gösteriyor. Yorumlarda, koruma sistemi ve bu sistemin içindeki çocuklara bir yandan acıma bir yandan da damgalama var.
Koruma altındaki çocukları damgalamamalı
bianet'in görüştüğü Sosyal Hizmet Uzmanları (SHU) Derneği Başkanı Murat Altuğgil, bu tür haberlerin yalnızca mağdura odaklanıp kullanılan dil ve görsellerle koruma altındaki çocukları ve koruma sistemini damgaladığına, "yurt çocuğu" sözü etrafında şekilleen kalıpyargıları yeniden ürettiğine dikkat çekiyor.
"Toplumda varolan 'Yurt çocukları kimsesizdir, başıboş gezerler' gibi bir algıyı pekiştiriyor bu. Bu durum çocukları bir kez daha travmatize ediyor. Oysa gazeteciler yaşamlarını sürdürecek, geleceğin anne babaları, belki de sosyal hizmet uzmanları, öğretmenleri olacaklar."
Altuğgil "Kastım bu haberlerin yapılmaması değil" diyor. "Haber yapılmalı, ama çocuğu deşifre etmeden, yeniden travmatize etmeden. Çocuğu yararını gözeterek."
Altuğgil medyaya yalnızca sonucun yansıdığını, oysa olayın diğer boyutlarının da olduğunu anımsatıyor; yalnız mağdur edilene değil, mağdur edenlere de odaklanılması gerektiğini söylüyor. (TK/GG)