Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya’da baş edilemez bir tifüs salgını vardı. Tam sayı bilinememekle birlikte, yaklaşık 2 milyon kişi tifüsten öldü.
1919 yılında Lenin, tifüs bölgelerinde durumun korkunç olduğunu, tifüsle başa çıkmadan sosyalizmin kurulamayacağını, her şeyi bu soruna yoğunlaştırmak zorunda olduklarını söylüyordu. İlk duyduklarında insanlara tuhaf gelen sözünü de o sıra söyledi “Ya bitler sosyalizmi yenecek, ya sosyalizm bitleri yenecek.”
Yüz yıl sonra bit gibi parazitlerle mücadele sorun olmaktan çıktı fakat bu sefer sıklıkla yeni yeni virüslerle karşılaşmaya başladık. Sebebi pek belli değil. Küresel ısınma nedeniyle aktifleşen organizmalara bağlayanlar var, hayvanların yaşam alanına müdahalelerden kaynaklandığını savunanlar var. Tabii giderek hepsi birbirine benzeyen komplo teorileri de eksik değil.
Salgın önce ekonomiyi vuruyor
Son virüsümüz yeni bir koronavirüs türü olan Covid-19. İlk sıralar aldırmayanlar dahil herkes endişelenmeye başladı. Çin, Tayland derken İran, Irak, İtalya’ya kadar geldi. Havalar ısınınca etkisini kaybedeceğini düşünenler olduğu gibi, bu konuda hiçbir şey söylenemeyeceğini belirtenler de var. Neyse ki Trump nisanda biteceği müjdesini verdi.
Virüsün etkisinin ne zaman geçeceğini bilmiyoruz ama ilk aşamada ekonomide önemli hasar yaratacağı şimdiden belli oldu. Bu yıl bütün dünyada turizmin gerileyeceği belli gibi. En azından uzun yolculuklardan kaçınılacak. Uçak şirketlerinin hisseleri şimdiden değer kaybediyor. Türkiye’de de ilk darbeyi Kapadokya’daki baloncular yiyecek gibi görünüyor.
Virüsün canlı olmayan ortamlarda ne kadar süreyle yaşadığı henüz kesin değil. 48 saatten 9 güne kadar tahminler yapılıyor. Bu durumda Çin’den veya başta Uzak Doğu ülkeleri olmak üzere virüsün bulaştığı ülkelerden ithalatın da kısıtlanacağı anlaşılıyor. İnsanların Çin lokantasına gitmeye bile çekindiği bir ortamda bu eğilimin bir süre daha devam etmesi beklenir.
Zaten Çin’de, salgın bölgelerinde üretim şimdiden önemli ölçüde yavaşladı, hatta bazı yerlerde durma noktasına geldi. Salgının yayıldığı ülkelerde de zaman içinde üretimde yavaşlamalar gündeme gelebilir. Bu durum batı ekonomilerinde de tedarik sorunlarını gündeme getirecektir. Uluslararası ticaretin zayıflaması dünya çapında üretim düşüşüne yol açacaktır.
Küreselleşmenin önünde engel
Salgının küreselleşme eğilimlerine köstek olacak bir nitelik taşıdığı anlaşılıyor. Önce emeğin zaten yarım yamalak olan küreselleşmesi sona erecek, sonra mal ve hizmetlerin küreselleşmesi kısıtlanacak. Muhtemelen sıra sermayenin küreselleşmesine de gelecek. Bu durumda “Ya koronavirüs küreselleşmeyi yenecek, ya küreselleşme koronavirüsü yenecek” denebilir.
Küreselleşme sürecinin duraklaması hatta tersine dönmesinin ilk aşamada iki önemli etkisinin olacağı söylenebilir.
İlk olarak, batılı işçilerin ücret artış taleplerini dizginleme olanağının kaybedilmesini saymak lazım. Yaklaşık otuz yıldır batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın çoğu yerinde işçiler, işsizler, yoksul insanlar ucuz Çin malları tüketerek satın alma güçlerini iyi kötü koruyorlar. Çin’den gerçekleştirilen ithalatla ABD’deki her ailenin yılda 1.000 dolar kadar tasarruf sağladığı tahmin ediliyor. Batı ülkelerinde üretim yapan firmalar ucuz Çin malları sayesinde uzun süredir gerçek ücretleri yükseltmeden üretimi sürdürme olanağı buluyorlar.
Çin mallarının pahalılaşması nedeniyle düşük gelir gruplarının satın alma gücünün düşmesi, birçok ülkeyi riskli hale sokacaktır. Bu risk krizin başından beri ağır ağır biriken toplumsal muhalefetin şiddetlenmesidir.
Büyümeden vazgeçmek
İkinci olarak, küreselleşmeden vazgeçmenin büyümeden vazgeçme anlamına geldiğini saymak gerekir. Küreselleşme politik bir karar veya emperyalist bir tezgah sonucu yaratılan bir durum değildir. Teknolojinin büyük bir hızla gelişmesi, ekonominin üretim gücünün olağanüstü boyutlarda artması sonucunda ulus devlet ölçülerinin yetersiz kalması küreselleşmeyi zorunlu hale getirmiştir. Üretim kapasitesini düşürmeden küreselleşmeden geri adım atmak mümkün değildir. Bu da başlı başına bir kriz hali demektir.
Eğer Covit-19 virüsünün yol açtığı salgına bir çözüm bulunamazsa bütün dünya çok şiddetli bir krize girecek demektir. Üstelik dünya 2008 krizini hala atlatabilmiş değildir. 2008 krizi üretim kapasitesinin çok büyüdüğü, buna karşılık talebin yetersiz kaldığı bir dönemde ortaya çıkmıştır. Krizin atlatılması ya da ertelenmesi için kullanılan bütün politikalar son on yılda uygulanmış fakat hala başarı sağlanamamıştır.
2008 yılından bu yana ABD ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere bütün dünya helikopterden para saçma benzetmelerine yol açacak ölçüde para arzını artırdı, negatif faiz uygulamaları alışıldık hale geldi, tüketici kredileri yaygınlaştı. Tüketim gerek para politikalarıyla gerekse pazarlama yöntemleriyle teşvik edildi. Dünya tarihinde görülmedik ölçüde, bütün ülkeler tek bir pazarın parçaları haline getirildi. Yine dünya tarihinde hiç olmadığı gibi çığır açan buluşlar, sürükleyici teknolojik gelişmeler peş peşe yaşandı.
Bu sıralananlar, ekonominin krize girmemesi için veya krizden çıkması için uygulanabilecek bütün politikaların devreye girdiğini gösteriyor. Bütün bunlara karşın dünya ekonomisi on yıldan fazla süredir krizden çıkamıyor. Koronavirüs salgını böyle bir ortamda gündeme geliyor. Eğer atlatılamazsa, eğer dünya çapında bir salgına dönüşürse, ekonominin küreselleşmesini sürdürmek mümkün olmayacak.
Küreselleşme olmazsa ne olur? Küreselleşme olmazsa, son on yılda zaman zaman gündeme gelen bir soruyla somut bir şekilde karşılaşacağız demektir. Ekonomik büyüme olmadan kapitalizm varlığını sürdürebilir mi? (BD/EKN)
* Fotoğraf: AA - Arşiv