Fotoğraf: Adria Puig - Anadolu Ajansı
Radyoda çocuklara söz vermişler, söylediklerini duymak bile çok zor geliyor!
Beş altı yaşlarında bir oğlan çocuğuna soruyorlar: “Mutlu musun karantina bittiği ve okula döneceğin için?”
"Evet hem de çok" diyor, ama okuldaki sevgilisine öpücük veremiyeceği için çok üzgün olduğunu söylüyor. Bir de “Büyük annemi ve büyük babamı çok özledim, hemen, kocaman sarılmak istiyorum onlara” diyor.
İki aydır evine izinli gidemeyen küçük bir hastam şöyle diyordu: “Odamın nasıl olduğunu unuttum, evde hangi oyuncaklarımın olduğunu da.”
Bir başka ilkokul öğrencisi de teneffüste oyun oynayamadıktan sonra okula gitmek istemediğini söylüyordu.
Yetişkinlerin sorunları da daha başka! Sosyal medyadaki yakınlaşmalar, yeni başlayan ya da biten arkadaşıklar vs, aile içi kavgalar, anne babayla çekişmeler, çarpılan, kırılan kapılar, yakınlaşmalar ama aynı zamanda kırıklıklar….
Şimdi psikologlar ve çocuklarla, gençlerle ilgilenen bütün meslek dalları karantinanın çocuklar üzerinde olan etkilerini tartışmaya başladı. Nasıl izler bırakacağını!
Ayrıca sorunun henüz bitmemiş olmasının yarattığı bunalımın çocukların yakın ve uzak geleceğini nasıl etkiliyeceği sorusu kafalarda.
Çünkü daha uzun bir süre "normal"e dönmeden yaşamaya alışmak zorundayız. Bu büyükler için bile bunalım konusuyken çocuklardaki, gençlerdeki boyutunu kestirmek zor, bunu biraz savaş yıllarını yaşayan kişilerin yaşadıklarına benzetmek mümkün olabilir, ama o zamanlarda düşmanın bir adı ve yeri vardı, nereye ilerlediği biliniyordu, şimdi ise adı bilinen ama şekli şemali en kötüsü nerede olduğu bilinmeyen ve her an her yerde olabilecek bir düşman var karşımızda.
Ayrıca arkadaşlarından ve yakınlarından ayrılmanın verdiği yalnızlık ve terkedilmişlik duygusu da bir başka bir boyutu olayın. Ölüm kavramı hiç bu kadar yakın olmamıştı hayatlarında.
Uzmanlardan öneriler
Erişkin ruh sağlığıyla ilgilenen sağlıkçılar da çok endişeli. Ruh sağlığı sorunlarının hiçbir zaman bu kadar yoğun olmadığını dile getiriyorlar.
Öneriler şöyle: Kendinizi ve çocuklarınızı radyoda, televizyonda sürekli dönen korku yaratan haberlerden (ölü sayısı, hasta sayısı gibi) uzak tutun.
Olabildiğince arkadaşlarıyla, ailenin ayrı olan diğer kişileriyle iletişimi sürdürün, özellikle büyük anne-babalarla, mümkünse görüntülü iletişim araçlarını seçin.
Mümkün olduğunca hem eğitici hem koruyucu olun: Riskleri anlatın, alınacak tedbirleri öğretin (oyun oynayarak el yıkamayı öğretmek gibi) ama aynı zamanda güven verici olun, bunun için yeterince sebebimiz (çocuklarda ölüm olayının yok denecek kadar az olması) var.
Bütün bunlara rağmen virüsle karşılaşırlarsa sizin elinizden gelen herşeyi yapacağınız konusunda güven verici olun, mümkünse kendi endişelerinizi diğer erişkinlerle paylaşın ama onlara göstermeyin….
Okula evde de olsa elinizden geldiğince devam edin. Ona öğretecek şeyleriniz olduğundan emin olun, hiç birşey gelmiyorsa aklınıza, size anlatılan hikayeleri anlatmaya çalışın onlara. Mutlu günlerinizi anın, fotoğraf albümlerine bakıp güzel günleri anımsayın….
Psikolojik destek alamayan erişkinlerde de karantina olayı depresyon, bunalım yaratabilir, travma sonrası stres bulguları ve fobilerde ortaya çıkarabilir. Psikoloji profosörü ve Hipnozla tedavi uzmanı Pr Antoine Bioy çarenin bilinmezden kaçmak değil onu evcilleştirmek, kontrol altında tutmak olduğunu söylüyor. Bunu yapmak içinde kendini güvende hissetmek duygusunun en önemli çözüm olabileceğini ve yoga, relaksasyon ve hipnoz gibi tekniklerin yararını vurguluyor.
Başka hastalıklar unutuldu ve tedavi edilmiyor
Kanser uzmanları yeni hasta sayısının yok denecek kadar azalmasına dikkati çekerek bunun mümkün olmadığını, hastaların gelip tedavi alacaklarına virüs korkusundan hastaneye gelmediklerini ve 1-2 cm'lik tümörler yerine çok büyümüş kitlelerle karşılaşmaya başladıklarını ve bunun hastalar için şans kaybı olduğunu söylerken, kardıyologlar genç meslektaşlarının hiç karşılaşmadığı , tarihe karışmış kalp yetmezlikleriyle yeniden karşılaşmaya başlandığına dikkati çekiyorlar.
Bu bütün alanlarda böyle; yaşlılar evinde aylar öncesinde olmuş kırıklar, beyin kanamaları, virüs korkusundan hastaneye gelmeyenler ve maalesef geç kalınmış vakalar! Bunlarda yeni virüsün ikinci elden yarattığı tahribatlar. Halbuki basından beri servisler Covid'li / Covid'siz olarak ayrılmış durumdalar. Bu tahribatın gerçek verilerini ne yazık ki önümüzdeki günlerde görme riskimiz var. Bu olay çocuklarda da aşıların gecikmesi şeklinde sürüyor. Özellikle de 2 yaş altındaki aşıların geciktirilmemesi çok önemli!
Rolling Stones ve hayalet bir şehirde yaşamak
23 Nisan'da yayınladıkları bir bildiride The Rolling Stones grubunun sözcüsü Mick Jagger karantinadan önce yeni şarkılar yapmak için bir araya geldiklerini ve şarkılardan birinin garip bir şekilde içinde olduğumuz dönemi hatırlattığını ve karantinada ayrı ayrı çalışarak parçayı bitirdiklerini söyledi ve “Living in a Ghost Town”(hayalet bir şehirde yaşıyoruz) adli şarkılarını basına tanıttı.
Sözleri şöyle: Beni arayabilirsiniz / bulamazsınız/ izimi sürebilirsiniz / yer altına girmek zorundaydım/ Hayat güzeldi……hepimiz hapsedilene kadar/ hayalet bir şehir gibi/ hayalet bir şehirde yaşıyoruz. Belki tesadüf ama günümüze yankı yapıyor gibi. Ama şarkı diğer bölümlerinde bir sevgilinin kayboluşunu anlatıyor.
Ne kadar güzeldik / ben sevdiğindim / hayalet bir şehirde yaşamak hiç de hoş değil/ eğer eğlenmek istersem, masada yalnız olacağım …
Bir dolu yerlerde, dopdolu hayatlar yaşayacağımız günlerin umuduyla hoşça kalın. (ÇCŞ/DB)