İki sene önce Türkiye’ye ilk geldiğim zaman hiç Türkçem yoktu. Buradaki aşırı kutuplaşmış medya ortamında, bağımsız ve İngilizce yazan bir gazeteci grup olduğunu duyduğumda çok heyecanlanmıştım. Böylece bianet’in haberlerini takip etmeye başlayarak Türkiye’yi anlamaya çalıştım.
Maalesef İngiltere’de bu ülke hakkında oldukça az haber alıyoruz, özellikle Güneydoğu’daki olaylarla ilgili. Haber alıyor olsak bile, Türkiye ile ilgili gelişmeler tek bir yazı içine sığdırabilinecek bir konu değil özellikle şu son günlerde. Kim tutuklanmış, kaç kişi işten kovulmuş, en son bomba nerede infilak ettirilmiş…
Şöyle ironik bir durum var ki; hikaye ne kadar uzun sürer ve önemli olursa, yurtdışındaki sıradan bir kişinin takip etmesi o kadar daha zor oluyor. Bundan dolayı dışarıdaki bizlere bu hikayelerin yalnızca ufak bir kısmı ulaşabiliyor.
İyi ki bianet gibi kurumlar bu uçurumu aşmak için köprü kurmaya çalışıyorlar. Çeviri yaparak belki ben de bu işe bir yardım eli uzatabilirim diye düşünürken bianet’de staja başladım. Şüphesiz burada çalışanlar sayesinde bir sürü şey öğrendim. Sadece Türkiye’ye ilişkin değil; Türkçe, Kürtçe ve hatta İngilizce alanlarında bile. Umarım yaptıkları işleri desteklemek için, ben de onlarla bir takım faydalı şeyler paylaşabilmişimdir. Bunun dışında, çeviri yapmaya ek olarak, güzel ve beklemediğim bir fırsat da geldi karşıma: Türkçe sayfa için de bir haber yazdım. Şu an okuduğunuz yazı da ikincisi sayılır herhalde.
İngilizce editörleri Deniz ve Tamer başta olmak üzere herkese teşekkür etmek istiyorum. Bu kritik dönemde bianet’te çalışanlar, her gün endişe verici şeyler belgelemelerine rağmen, güçlü ve güzel bir ortama sahip bir organizasyon kurmuşlar. Ve beni çok hoş karşıladılar. Gelecekte de inşa ettiğiniz köprüler daha uzun yıllar ayakta kalsınlar.
Teşekkür ederim / thank you / spas. (PS)