Avrupa Birliği (AB) Mektubu (19 Aralık 2002 Sayı:24/2002) sayfasında "Kopenhag'ın ardından Türkiye-AB ilişkileri" başlıklı yazısında Can Baydarol Kopenhag Başkanlık Bildirisinin (Presidency Conclusions Copenhagen European Council 12 And 13 December 2002) Türkiye'yi ilgilendiren paragraflarını çevirmiş. Bunlar 18/19/20 ve 21. paragraflar... Kıbrıs konusunu ilgilendiren başlıklar ise 3, 10, 11 ve 12. paragraflarda yer alıyor. Baydarol'un yazısında yer alan Kıbrıs konusu dışında Türkiye hakkındaki Başkanlık Bildirisinde yer alan paragraflar şöyle:
Paragraf 18
Avrupa Konseyi, Türkiye'nin diğer aday ülkelere uygulanan aynı kriterler temelinde Birliğe katılma yolunda olan bir aday ülke olduğunu saptayan 1999 Helsinki kararını yeniden hatırlatır.
Türkiye'yi, özellikle Katılma Ortaklığı içinde yer alan çok sayıdaki anahtar öncelikleri kapsayan son yasa paketini ve buna bağlı uygulama önlemlerini büyük memnuniyetle karşılar.
Birlik, yeni Türk Hükümeti'nin reform yolunda yeni adımlar atma iradesinin bilincindedir ve Hükümetin özellikle siyasi kriterlere uyum alanında halihazırdaki eksiklikleri, sadece yasal açıdan değil, ancak özellikle uygulama açısından da hızlı bir şekilde gidermeye davet eder.
Birlik 1993'de Kopenhag'da kararlaştırılan siyasi kriterler uyarınca, üyeliğin bir aday ülkede demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlıklara saygı ile korumayı garanti altına alan kurumsallaşmayı istikrarlı hale getirmeyi gerektirdiğini hatırlatır.
Paragraf 19
Birlik Türkiye'nin reform sürecini kuvvetli bir şekilde sürdürmesini cesaretlendirir. Eğer 2004 Aralık'da yapılacak Avrupa Konseyi, Komisyon'un bir raporu ve bir önerisi temelinde Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini tamamladığı kararını alırsa, Avrupa Birliği Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini ertelemeksizin açacaktır.
Paragraf 20
Türkiye'ye AB tam üyeliğine doğru yardımcı olmak üzere, Türkiye için katılma stratejisi güçlendirilecektir.
Komisyon, gözden geçirilmiş bir Katılma Ortaklığı önerisi sunmaya ve mevzuat arama sürecini yoğunlaştırmaya davet edilir. Buna paralel olarak Türkiye AT Gümrük Birliği genişletilmeli ve derinleştirilmelidir. Birlik Türkiye için katılma öncesi mali yardımını anlamlı şekilde artırmalıdır. Bu yardım 2004'den itibaren "katılma öncesi harcamalar" bütçe kaleminden finanse edilecektir.
Paragraf 21
Avrupa Birliği ve katılan devletler, Katılma Antlaşması'nın nihai senedine eklenecek olan ve genişleme sürecinin sürekli, kapsayıcı ve geri dönüşü olmayan doğası üzerine "Tek Avrupa" ortak deklarasyonu üzerine anlaşmışlardır.
Başkanlık Bildirisine göre yeniden bir "Komisyon" raporu yazılacak. Son yasa değişiklikleri olumlu karşılanıyor. Sadece yasal değişiklikler değil ancak "uygulama"da önem taşıyor, ilk kez Türkiye gündemde bu kadar önemle yer aldı. Tartışıldı ve karar verildi. Kopenhag siyasi kriterlerine olan yaklaşım Başkanlık Bildirisi'ne yansıdı. Yasa değişiklikleri sadece Türkiye için izlenmiyor. Diğer katılımcı devletlerin de siyasi ve ekonomik kriterlere uyumu ve yasa değişiklikleri gözleniyor. Siyasi ve ekonomik kriterlere uyum göstermiş ve müzakere tarihleri belirlenmiş diğer devletlerde de uygulamanın ne olduğu önemlidir.
Haziran 1990'da yine Kopenhag'da bir toplantı yapılmıştı. Avrupa'da Güvenlik ve işbirliği Konferansı'na (AGIK) katılan devletler salt biçimsel yasallığı yeterli görmediler. Yani yaklaşık 12 yıl önce, sadece biçimsel yasallığın sorunları çözmediğini, aksine; insan hakları alanında kabul edilmiş uluslararası normlara uygun olarak geliştirilmiş bir "güvencenin sağlanmasını" koşul olarak kabul etmişlerdir.
Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Lihtenştayn, Vatikan ve San Marino'nun da aralarında bulunduğu 35 devlet AGiK'te insan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasının ve geliştirilmesinin hükümetlerin temel görevi olduğunu kabul ettiler.
Bununla yetinmediler. Hukuk devletinin ve demokratik toplum düzenin kurulmasında sadece yasa üretmenin insan haklarını korumakta yeterli olmadığını, aksine güvence altına alınmış olan adaletin anlamı olduğunu imzalarıyla kabul ettiler.
Biçimsel yasallık demokrasiye yetmiyor. Kopenhag öncesi veya sonrası ne kadar önemli olursa olsun başka bir sıkıntımız var. Yasalar değişse bile, dün de bu gün de asıl sorunumuz, uygulamada ortaya çıkan zihniyetin çok yavaş değişmesinden ibarettir. (EÖ/BB)